Devrimci değerlerde erozyonun ve dargrupçuluğun yeni görüntüsü
AFİŞLER SAVAŞI
Son aylarda devrimci hareketin ajitasyon-propaganda faaliyetlerinde belli bir yoğunlaşma göze çarpıyor. 3 Kasım seçimleri ve emperyalist savaşla birlikte kitlelerde artan politizasyon, devrimci hareketin faaliyetlerine de yansıdı. Kuşkusuz bu sevindirici bir gelişme.
1 Mayıs öncesi faaliyetlerde de geçtiğimiz yıllardan daha yoğun ajitasyon-propaganda malzemeleri kullanıldı. Bunların içinde afişlerin ayrı bir yeri var.
1 Mayıs’tan haftalar önce başlayan afişlemeler, 1 Mayıs yaklaştıkça iyice arttı. Hemen tüm siyasi yapıların 1 Mayıs’a dönük afişleri çıkmıştı. Ne var ki bunlar, duvarlarda yan yana değil, üst üste duruyordu. Her siyasal yapı, afişlerini, daha önce asanların üstüne yapıştırmakta bir mahsur görmemiş, böylece üç-dört kat oluşmuştu. Halbuki, üstü örtülen afişler de kitleleri şu ya da bu şiarla 1 Mayıs’a çağırıyordu. Daha trajik olanı, duvarın yan tarafının öylece bomboş duruyor olmasıydı. Yani afişler, özellikle diğer afişlerin üzerine yapılmıştı.
Bu manzara, sadece birkaç yerde görülse çok sorun edilmez. Bir yanlışlığa verilir, bilmeyen, acemi birkaç kişinin işi olarak geçiştirilebilir. Oysa İstanbul’un hemen tüm merkezi yerlerinde benzer manzarayı görmek mümkün. İnsan, koca İstanbul’da duvar mı tükendi diye soramadan edemiyor. Keşke tükenen devrimci değerler değil, duvarlar olsa!
***
1 Mayıs’ın kitlesel geçmesi, her devrimci kesimin istediği, arzu ettiği bir şey. Zaten afişler de, diğer ajitasyon-propaganda araçları da bunun için çıkıyor. Gelin görün ki, kitleleri 1 Mayıs’ta alanlara çağıran afişler, yine aynı çağrıyı yapan bir başka afiş tarafından kapatılıyor. Öyleyse istenen, 1 Mayıs’ın kitlesel geçmesi değil, kendi kortejinin kitlesel olmasıdır. Kendi ajitasyon- propaganda faaliyetini yürütmekten ziyade, başkasının ajitasyon- propaganda faaliyetini engellemektir. Bir kez daha devrimci hareketin dar grupçu bakışı kendini ele vermektedir.
Esasında bu durum, ilk kez 1 Mayıs faaliyetlerinde görülmedi. Daha öncesinde de böyle görüntüler oluyordu. Ancak 1 Mayıs’ta yaşanan, bu durumun ayyuka çıkması ve artık fazlasıyla göze batmasıdır.
İlkesel olarak ‘karşı-devrimci’ görülmeyen siyasal yapıların ajitasyon ve propagandası engellenmez. Oysa üstüne afiş yapıştıranlar, birbirlerini ‘devrimci’ görüyor. Dahası, somut duruma ilişkin olarak da farklı bir çağrısı, mesajı yok! Reformist partilerinki de dahil olmak üzere, afişlerin kimi ‘kölelik düzenine’, kimi ‘emperyalist savaşa’, kimi ‘saldırganlığa’ karşı 1 Mayıs’a çağırıyor. (‘Türk bayraklarıyla’ ve ‘vatan savunması’ şiarıyla 1 Mayıs’a çağıran İP ve ‘Türk Solu’nu ayrı tutuyoruz.) Peki devrimci hareketlerin afişlerinin, yine devrimci bir hareket tarafından üstünün kapatılmasının, nasıl bir nedeni, bir açıklaması olabilir?
O afişler ki, devrimcilerin sınırlı maddi olanaklarıyla çıkıyor. Ve yine sınırlı aktivistleri tarafından gözaltı-tutuklama riski göze alınarak yapıştırılıyor. Harcanan onca paraya, onca emeğe, alınan onca riske yazık değil mi? Afişlerin üstünü kapatanlar, her şey bir yana, emeğe saygısızlık ettiklerinin farkında değiller mi? Öyle ki, komünist ve devrimci hareketin illegal afişleri bile kapatılıyor. İllegal afişlerin çok daha zor koşullarda çıktığını, her devrimci bilir. Onun basımından yapıştırılmasına kadar ne büyük zorluklar, tehlikeler atlatılır. Bu ülkede afiş asarken, yazı yazarken, kaç devrimci yaşamını yitirmiştir. Bu gerçekler bilindiği halde, hangi düşünce ve hangi haleti ruhiye ile illegal afiş ve pulların üstü kapatılır? Kesin olan bunda devrimci hiçbir yönün olmadığıdır.
Afişleri kapatanların, yeni devrimciler olduğu,tecrübesizlikten yaptıklarını umut etmek isterdik. Öyle olsaydı, bu durumu gören tecrübeli kadrolar tarafından uyarılır ve tutumda bir değişiklik olurdu. Fakat bu yönde hiçbir belirti yok. O halde sorun anlayışta! Onca derse rağmen bu anlayışın halen devam ediyor oluşu, üzüntü ve kaygı vericidir.
Sözde herkes ‘birlikçi’! Bu dönemin en fazla öne çıkardığı slogan da ‘Birleşelim, Savaşalım!’ Gelin görün ki, 1 Mayıs gibi bir güne yönelik afişlere bile tahammül gösterilmiyor. Sözde emperyalizme ve faşizme karşı birleşmekten, savaşmaktan söz ediliyor, ama aynı çağrıları yapan afişlerin savaşı yaşanıyor. Bir kez daha ‘aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz’ diyoruz.
***
Kitlelerde uzun süredir devrimci harekete karşı oluşan bir mesafe var. Kuşkusuz bunun bir çok nedeni sıralanabilir. Faşizmin baskı ve teröründen, yalan ve demagojisine kadar… Ancak devrimci hareketin kendinden kaynaklanan yönleri de görmesi gerekir. Bunun başında, dar grupçu yaklaşımların geldiği kimse için sır değildir.
Seçim ve savaş dönemiyle birlikte devrimci harekette de belli bir canlanma oldu. Kitlelerle yeniden buluşmanın kanalları açılmaya başladı. Fakat hala, küçük hesaplar peşinde koşan, dar grup çıkarlarını devrimin genel çıkarlarının üzerine koyan yaklaşımlar sürüyor. Bundan devrim de, o her şeyin üzerine çıkarılan ‘grupsal çıkarlar’ da zarar görür. Daha önceki dönemlerde gördüğü gibi.
Biz, daha önceki afişlerimizde olduğu gibi, 1 Mayıs afişlerimizde de devrimci hareketlerin afişlerini kapatmamaya özel bir dikkat gösterdik. Ama bizim afişlerimiz de bu furyadan nasibini aldı, bir çok yerde yine devrimci afişler tarafından kapatıldı. Bu, devrimci ajitasyon-propagandanın fiilen engellenmesidir.
Onca sıkıntı ve zorlukla ve faşizmin engellerini aşarak yapılan faaliyetlerin, devrimciler tarafından engellenmesine seyirci kalınamaz. Bu duruma artık son verilmelidir. Devrimci afişler, üst üste, birbiriyle savaş halinde değil, yan yana birbirini güçlendiren şekilde durmalıdır. 1 Mayıs afişlerinin çeşitliliğini ve renkliliğini, ne yazık ki, bu çirkin görüntü bozmuştur. Tüm devrimci hareketlerden bu duruma son vermelerini istiyor ve bekliyoruz.