19 Kasım 1942- Stalingrad direnişinin zaferi

stalingrad

“Bir adım bile geri gidilmeyecek”

19 Kasım 1942… İkinci emperyalist paylaşım savaşını sona erdiren tayin edici çarpışmanın kazanıldığı gün… Faşist Hitler orduları, Sovyetler’e doğru ilerleyişinde büyük “zaferler” elde etmiş ve nihayet Stalingrad kapılarına kadar dayanmıştır. Faşizmin yağmacı, talancı yüzünü açığa çıkarırcasına Nazi orduları, girdikleri her yeri altına  üstüne getirmiş, yaşamı temsil eden ne varsa yoketmeye çalışmıştır.

Nazi orduları, yeryüzünde ilk kez kapitalizmin yüzüne devrim şamarını indiren sosyalist Sovyetler Birliği’nin kurucusu, büyük önder Stalin’in adıyla anılan Stalingrad’ın kapılarına dayanmış, aylarca süren savaş boyunca kenti hem karadan hem de havadan yoğun bir bombardımana tabi tutmaktadır. Sovyet halkı, bu kenti her ne pahasına olursa olsun, adeta tüm varlığını ortaya koyarcasına savunmaktadır. Çünkü burası Stalingrad’dır. Stalin, sosyalizmin yenilmezliğinin simgesidir. Onun adıyla anılan Stalingrad’da, sosyalizmin yenilmez, ele geçirilemez kalelerinden biri olmak durumundadır. Bunu iyi bilen faşist Hitler orduları, Stalingrad’ın ele geçirilmesine ayrı bir önem vermekte ve varını yoğunu ortaya koymaktadır.

Büyük Anayurt Savaşı’nı büyük bir yiğitlik ve fedakarlıkla yürüten, tüm dünya emekçilerinin umut bağladığı Kızıl Ordu, Başkomutan Stalin’in kesin talimatını almıştır: “Ne pahasına olursa olsun bir adım geri gidilmeyecek!”

İşte bu emir, yiğit Kızıl Ordu askerlerini ve Stalingrad halkını faşizme karşı savaşında daha bir yürekli kılar. Soyet halkı, çok büyük bir savaş yürüttüğünün bilincindedir. Bu savaşı kazanmak zorundadır. Yeryüzünde ilk kez filiz veren sosyalizm, faşist Hitler orduları tarafından yok edilmek, silinmek isteniyordur çünkü. Ancak yüzyıllar boyu gerici Çarlık rejimi altında yönetilen Sovyet halkları, özgürlüğün ne demek olduğunun anlamını kavramış, onun sunduğu maddi ve manevi tüm nitelikleri tatmıştır artık. Ve Sovyetler Birliği, dünya sosyalizm savaşının kazanılmış bir cephesidir. Kazanılmış olan bu cephe, çok büyük bedeller pahasına bile olsa sapasağlam korunmalıdır, korunacaktır…

Bir Nazi subayının üstlerine yazdığı mektuptaki şu ifadeler, Stalingrad için yürütülen çılgınca direnişin gücünü ortaya seriyor: “Volga’ya ulaşmamıza yalnızca bir kilometre kaldı, fakat bu bir kilometreyi bir türlü geçemiyoruz. Bu bir kilometre için yapılan savaş, bütün Fransa’nın ele geçirilmesi için yapılan savaştan daha uzun sürdü.”

140 gün süren Stalingrad kuşatması sırasında Alman ordusu, en büyük kayıpları verdi. Stalin, “çelik” demekti, Stalingrad da çelikten bir kale! Stalingrad çarpışmasında faşist Alman orduları 700 bin asker, 1000 tank ve 1400 uçak kaybetti.

140 günlük direnişin sonunda faşist Hitler orduları, Kızıl Ordu’nun demir yumruğunu yemiş, çil yavrusu gibi kaçışarak, tüm cephelerden gerisin geri Almanya’ya doğru kaçmaya başlamışlardı. Faşist nazi ordularını önlerine katan Kızıl Ordu’nun muzaffer ilerleyişi, faşizmin başkenti Berlin’de meclis binası Reicshtag’ın tepesine orak çekiçli bayrağın dikilmesiyle taçlandı.

Yıllar süren, milyonlarca insanın öldüğü ikinci paylaşım savaşı sona erdirilmişti. Bu savaşın kazanılmasının bedeli, Sovyetler cephesinde çok ağırdı. 1917 Ekim Devrimi’nden ikinci paylaşım savaşının başladığı an’a kadar, yeniden inşa edilen Sovyet ülkesindeki her şey yerle bir olmuş, yıllar yılı büyük emekler verilelerek yaratılan değerler yokedilmişti. Ancak onları yaratan Soyet halklarının ödedikleri bu büyük bedelin karşılığında, dünyanın üçte biri sosyalizm kampına dahil olmuş, halk demokrasisi yönetimleri başa geçmişti.

Bu zaferde Stalin ve Stalingrad, hiç şüphesiz en büyük paya sahipti. Öyle ki, daha sonraki yıllarda emperyalist işgale karşı direnen her lider Stalin’le, her şehir Stalingrad’la özdeşleşmeye başladı. Son olarak Irak’ın işgali sırasında bu isimlerin sıkça kullanıldığına tanık olduk. Keza son yıllarda Rusya’da artan Stalin sevgisini kendi hanesine yazmaya kalkan Putin, Stalin’e benzetilmekten oldukça memnun. Ne var ki Stalin, ML ideolojinin şekillendirdiği bir önderdi ve verdiği savaş da, bugünkü Rusya gibi ABD karşısında emperyalist bir güç olmak için değil, işgal altındaki sosyalist anavatanı savunmak içindi. Ondan dolayı tüm dünya işçi sınıfı ve emekçilerinin, ezilen halkların büyük bir desteğini aldı. Ve ondan dolayı, Stalin ve Stalingrad, direnişin ve zaferin simgesi oldu.

Stalin ve Stalingrad isimleri, emperyalist işgale karşı mücadele hep yaşayacak! Ezilen halklara esin kaynağı olmaya devam edecek!

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …