ODTÜ ayakta Gençlik sokakta!

Yılın son günlerinde ODTÜ’den tüm ülkeye yayılan üniversite gençliğinin eylemleri, yıla damgasını vuran bir nitelik kazandı. Üniversite gençliği, toplumsal hareketin önemli bir dinamiği olduğunu bir kez daha gösterdi. Öğrenci eylemlerine akademisyenler ve üniversite çalışanları da katılınca, uzun yıllardan sonra ilk kez üniversiteler, hükümetin baskısına ve politikalarına karşı ayağa kalkmış oldu.

 

Direniş dersi

Her şey, 18 Aralık 2012 tarihinde Başbakan Erdoğan’ın  “Göktürk 2″ adlı uydunun uzaya fırlatılmasını izlemek için ODTÜ’yü ziyaretiyle başladı. Erdoğan’ı ve yeni YÖK yasasını protesto etmek için toplanan öğrencilerin üzerine polisin azgınca saldırısı, patlamayı adeta fitilledi.

O gün 3500 polis, 20 zırhlı araç ve 8 TOMA aracıyla kuşatılan ODTÜ, polis terörünü en şiddetli haliyle yaşadı. Protesto yapan öğrencilere sadece cop, biber gazı, tazyikli su ile saldırmadılar, sis bombası ve kurusıkı mermi bile kullandılar. Bu silahlardan çıkan kapsüller, bir öğrencinin kafasına isabet edince, ölüm tehlikesi ile karşı karşıya bıraktı. Hastaneye kaldırılan öğrenci, uzun bir süre yoğun bakımda kaldı. Ayrıca onlarca öğrenci yaralandı. Saldırılar bununla da bitmedi. Ertesi gün 10 öğrenci evlerinden, yurtlarından gözaltına alındı, haklarında davalar açıldı.

Bunun üzerine ODTÜ’lü öğrenciler, “Şiddet Varsa, Polis Varsa, Ders Yok!” diyerek, dersleri boykot ettiler.   Günlerce okulu terk etmediler. Ünlü “Devrim Stadyumu”nda buluştular ve ’68 devrimci önderlerinin DEVRİM yazısının yanına kendi bedenleriyle “ODTÜ AYAKTA” yazdılar. ’68 ruhunun yaşadığını bir kez daha gösterdiler. “Yankee Go Home” sloganlarıyla titrettiler yine emperyalistleri ve işbirlikçilerini. Birçok sanatçının ve öğretim üyesinin de katıldığı bu eylemlerle ülkeyi bir kez daha sarstılar ve bir “direniş dersi” verdiler.

 

Her yer ODTÜ, her yer direniş!

Eylemler ODTÜ ile sınırlı kalmadı. Türkiye’nin birçok şehrinde başta üniversite gençliği olmak üzere, devrimci demokrat tüm kesimler, ODTÜ ile dayanışma eylemleri yaptı. Eylemlerin daha da büyümesine, yaygınlaşmasına, haftalar boyunca gündemde kalmasına ise, üniversite rektörlerinin arka arkaya yaptığı açıklamalar neden oldu.

ODTÜ rektörünün, “öğrencilerin demokratik bir hakkı kullandığını” söylemesi ve polisin saldırısını ‘orantısız’ diyerek eleştirmesi, Başbakan Erdoğan başta olmak üzere AKP sözcüleri tarafından büyük bir tepkisiyle karşılandı, tehditler savruldu. Erdoğan, aynı günlerde YÖK Başkanı ile de görüşerek ODTÜ rektörü hakkında soruşturma açılmasını sağladı.

Bunun üzerine başta İstanbul’daki 6 üniversite olmak üzere çeşitli üniversite rektörlerinden ODTÜ’deki olayları kınayan, açıkça Başbakan’a yağ çeken açıklamalar geldi. Hak etmedikleri halde AKP’nin tercihiyle atanan bu rektörler, hükümete olan borçlarını bu şekilde ödüyorlardı. Adeta düğmeye basılmışçasına hepsi aynı anda kendilerinden istenen açıklamayı yapıyordu.

Fakat bu üniversitelerin devrimci, demokrat, ilerici, yurtsever öğretim üyeleri ve öğrencileri de bulunuyordu. Bunlar, büyük bir tepki göstererek, rektörlerini istifaya çağırdı, üniversitelerin bu rektörlerden ibaret olmadığını herkese gösterdi. Mimar Sinan, Galatasaray, İTÜ başta olmak üzere birçok üniversitede, binlerce öğrenci ve akademisyen, protesto gösterileri yaptı. Rektörlere “ya istifa et, ya özür dile” çağrısı yaparak, onların gerçek yüzlerini açığa çıkardılar.

Mimar Sinan Üniversitesi’nde, üniversite rektörünü köşeye sıkıştıran öğrenciler, rektörün “yanlış anlaşıldıysam özür dilerim” sözüne rağmen eylemlerini sürdürdü. Galatasaray Üniversitesi öğrencileri, rektörlük binasını işgal ederek, rektörü uzun bir süre üniversitede alıkoydu. İTÜ’de tüm engellemelere ve arbedeye rağmen, rektörlük binasına kadar yürüyüş yapıldı ve rektörden yaptığı açıklamayı geri çekmesi istendi. Hacettepe Üniversitesi öğrencileri ve çalışanları da, “Bugün Hacettepe’li değil ODTÜ’lüyüz” dediler ve rektörlerinin kendilerini temsil etmediğini bildirdiler.

 

Gençliği kazanamayacaksınız!

AKP hükümetinin tüm kurumları ele geçirme çabalarına ve üniversite yönetimlerini kendi adamlarıyla doldurmalarına rağmen, üniversiteleri tamamen zapt-ı rapt altına almayı başaramadılar, başaramayacaklar. Bunu 12 Eylül bile başaramamıştı. Üniversitelerin asıl bileşenleri, başta öğrenciler olmak üzere, çalışanları ve öğretim üyeleridir ki, son olaylar da bu üç bileşenin birleşik mücadelesiyle gelişmiştir.

Diğer yandan ODTÜ’de başlayıp tüm ülkeyi saran eylemlerin, AKP karşıtı tüm kesimler tarafından desteklenmesi, şaşırtıcı değildir. Daha önce Tekel direnişinde, hatta 1 Mayıslarda bile, benzer manzaralarla karşılaşıldı. Başta CHP olmak üzere tüm AKP karşıtları, bugüne dek komünist ve devrimcilerle özdeşleşmiş birçok simge ve eylemi, destekler göründüler. Çünkü buna ihtiyaçları vardı. Elbette kendilerinin işbaşına geldiği dönemde, bu destekler bitecek, hatta tersine dönecektir. Daha önceki dönemlerde yaşandığı gibi…

Bu kesimlerin hangi amaçlarla eylemleri desteklediğini iyi bilmek ve ona göre davranmak gerekiyor. Fakat bu durum sözkonusu eylemlerin devrimci içeriğini gölgeleyemez. ODTÜ’de simgeleşen gençliğin devrimci başkaldırısı, sadece AKP’yi değil, tüm düzen partileriyle sistemi yok etmeyi hedefleyen, sömürüsüz, savaşsız, sınıfsız bir toplum ideali içindir. Bu ideali, düzen-içi hiçbir parti-kurum karşılayamayacağı gibi, engel olma girişimleri de her defasında ters tepecektir. Hiç biri gençliği kazanmayı başaramayacak ve nihayetinde kaybeden onlar olacaktır. Çünkü gençlik gelecektir, gelecek ise sosyalizm!

* * *

Yılın son günlerinin gençliğin direnişiyle kapanması, 2013 yılına daha umutla girilmesini sağlamıştır. Her baskıcı dönemlerde, ilk kıvılcımı gençlik çakar. Bu kez de böyle olmuştur. Bunu işçi ve emekçilerin daha da büyüyen, militanlaşan eylemleri izleyecek, gençliğin dinamizmi ile birleşen bu eylemler, sadece AKP hükümetini değil, tüm partileriyle birlikte ücretli kölelik düzenini zorlayacaktır. Ve elbette ki birgün, hepsini yerle bir edeceği gün de gelecektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …