Tunus’ta muhalefette bulunan Demokrat Yurtseverler Partisi Genel Sekreteri Şükrü Belaid, 6 Şubat günü silahlı saldırıya uğrayarak öldürüldü. Bu, Tunus’ta diktatörlüğün devrilmesinden bu yana ilk siyasi cinayetti. Belaid aynı zamanda muhalif 12 partiden oluşan Halk Cephesi Koalisyonu’nun da liderleriydi. Ve Aralık 2010’da, diktatör Bin Ali’yi deviren ayaklanmaların önderlerinden biriydi.
Belaid, Müslüman Kardeşler’in Tunus’taki kolu En Nahda’nın provokatif saldırılar düzenlemek üzere çeteler oluşturduğunu ileri sürmüştü. Selefi gruplardan oluşturulan bu çetelerin, gizlice silahlandırılarak karşı-devrimci faaliyet yürüttüğünü açıklamıştı. Hemen arkasından kendisi böyle bir suikastle öldürüldü.
Kitleler Belaid’in öldürülmesi karşısında hemen sokaklara döküldüler. Birçok kentte polis eylemcilere saldırdı ve sokaklarda çatışmalar çıktı. Cenaze töreni de ayrı bir gösteriye dönüştürüldü. Halk Cephesi, ülkede protesto amaçlı genel grev çağrısı yaptı; Tunus’un, 50 bin üyesi bulunan en büyük işçi sendikasının da desteğiyle genel grev gerçekleştirildi. Kitleler bu gösterilerde, hem suikastin aydınlatılmasını, hem de ülkenin Müslüman Kardeşler’in etkisinden kurtarılmasını istiyorlardı. Suikastin sorumlusu olarak doğrudan hükümeti görüyor ve tepkisini En Nahda partisine yöneltiyordu.
Belaid suikasti, muhalefet partilerinin meclisi boykot etmeleriyle yeni bir evreye tırmandı. Baskıların bir anda bu kadar yoğunlaşması üzerine, Tunus başbakanı Hamadi Cebali, suikastin ertesi günü, hükümeti feshettiğini açıklamak zorunda kaldı. Bir teknokratlar hükümeti kuracağını ve en kısa zamanda genel seçimlere gidileceğini söyledi.
Tunus’ta, Bin Ali’nin 14 Ocak 2011’de iktidarı bırakarak kaçmasının ardından kurulan üçüncü hükümet de, kitlelerin mücadelesi karşısında tutunamayarak istifa etmek zorunda kaldı. 2011’deki kitle eylemlerinin ardından Bin Ali’nin başbakanı Muhammed Gannuşi, hükümeti kurma görevini üstlenmiş, ancak sadece bir ay dayanabilmişti. Ardından göreve gelen Beci Caid el Sebsi hükümeti, Ekim 2011’deki seçimleri kaybetti. Bu seçimleri, Müslüman Kardeşler’in kurduğu En Nahda partisi, yüzde 42 oy alarak kazandı ve kurulan koalisyon hükümetinin büyük ortağı oldu, Hamadi Cebali, yeni hükümetin başbakanıydı. Halk Cephesi ise, hükümet karşıtı laik ve solcu partilerin yer aldığı bir muhalefet koalisyonuydu. Halk Cephesi liderlerinden Şükrü Belaid’in 6 Şubat’ta öldürülmesinin ardından, Cebali hükümeti de gitti.
En Nahda’nın Ekim 2011’deki seçimleri kazanmasının ardından, “Arap coğrafyasının en laik ülkesi” olarak bilinen Tunus’ta dinci-gerici saldırılar peşpeşe patlak vermişti. Müslüman Kardeşler üzerinden selefiliğin güçlendirilmesi, erkeğe 4 kadınla evlenme hakkı veren maddenin anayasaya eklenmesi çabası, evlilik yaşının 14’e düşürülmesi, artan yolsuzluklar ve “Devrimi Koruma Birliği” adı verilen silahlı güçlerin kitlelere karşı saldırı aracı olarak kullanılması, Siliana ve Gafsa’da gösteri yapan işçilere polis tarafından ateş açılması, Tunus’un kültürel gelenekleri arasında yer alan Sufi tapınaklarına dönük saldırılar ve Tunus’un El Kaide’nin kadro ve silah kaynağına dönüşmüş olması gibi unsurlar hükümete karşı hoşnutsuzlukları çok hızlı biçimde yükseltmişti.
Tunus’ta kendiliğinden patlak veren bir ayaklanma ile hükümeti deviren, ancak devrimci önderlikten yoksun olduğu için süreci devrime taşıyamayan kitleler, bugün Müslüman Kardeşler’in ülke içindeki etkisine karşı yeniden sokaklara çıkmış durumdalar.