Taleplerimiz kabul edilene kadar GENEL GREV, GENEL DİRENİŞ!

ön kapak copy

On yılların birikimi nihayet patladı. Bunun bir gün olacağı zaten belliydi. Özellikle son yıllarda artan hak gaspları ve her alana el atan, yaşamı daha fazla cendereye alan yönetim tarzı, bunu adeta zorlamıştı.

Elbette hiç bir halk hareketinin ne zaman patlayacağının tam gününü, kimse tam olarak bilemez. Fakat sömürü ve zorbalık rejimine karşı, bir gün mutlaka ayağa kalkacağını komünist ve devrimciler bilirler ve halktan hiç bir zaman umutlarını kesmezler.

“Bu halk adam olmaz” diyen liberal aydınlar, şimdi büyük bir şaşkınlık içinde. Devletin polisi, jandarması, çaresiz. AKP kurmayları şokta! Erdoğan’ın suratı allak bullak! Neye uğradığını şaşırmış durumdalar. Bu öyle rakip kliklerle mücadele benzemez çünkü.

Ağzından çıkan her sözün kanun olduğu günler geride kaldı artık. Erdoğan’ın sonunun Menderes gibi olacağını daha önce söylemiştik. Emperyalizme bu denli uşaklığın sonu, başka türlü olamaz. Kendini en güçlü sandığı noktada, böyle tepetaklak gidiverir.

* * *

Bu bir halk isyanıdır. Ve bugüne dek Türkiye tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Henüz sonu belli olmadığı için, direnişi değerlendirmek içiin henüz erkendir. Fakat bir hafta içinde ulaştığı düzey itibarıyla bile, önceki yıllarda gerçekleşen direnişlerden daha kitlesel ve yaygın olmuştur.

Kendiliğinden gelişen her halk hareketi gibi, bir çok handikapı da içinde taşımaktadır. Önderlik boşluğunun tüm sıkıntıları yaşanmaktadır. Bu durum, direnişin kaderini belirleyecek bir öneme sahiptir.

Komünist ve devrimciler, başından beri bu direnişin içindedirler. Hatta 1 Mayıs’ta gösterdikleri militan direnişle, bu ayaklanmanın zeminini de hazırlamışlardır. Bugün geniş kitlelerin polise karşı ölümüne direnişinde, başta 2013 1 Mayıs’ı olmak üzere Taksim direnişlerinin rolü büyüktür. Devrimcilerin bu kararlılığı ve militanlığı, kitlelere örnek olmuştur.

Son 1 Mayıs’tan itibaren Taksim’in tümden işçi-emekçi eylemlerine kapatılması ve ona karşı bir aydır süren mücadele de, bu büyük patlamayı doğuran damlalardan biridir.

Bütün bu olumluluklara karşın, komünist ve devrimcilerin örgütlülük düzeyi yeterli değildir. Direniş başladıktan sonra da ona müdahale etmede zayıf kalınmış, direnişi yönlendirme bakışaçısı ile hareket edilmemiştir.

Bütün bunlar, direnişin geleceği konusunda soru işaretlerini arttırmaktadır. Burjuvazi, devrimci önderlikten yoksun halk hareketlerini   bastırmada ustalaşmıştır. Yakın tarih olarak Arap halkının isyanlarını önümüzde durmaktadır.

Benzer bir durumu yaşamamak için, kitlelerin büyük bir bilinç sıçraması yaşadığı bugünlerde çok daha fazla deneyim aktarmak ve kitleleri uyarmak gibi bir görevimiz vardır.

En büyük tehlike, direnişin içten kırılmasıdır. Bilindiği gibi, şanlı 15-16 Haziran direnişinde, devlet bizzat DİSK’in Genel Başkanını devreye sokmuştu; onun radyodan işçilere yaptığı çağrı ile direniş kırılmıştı. Şimdi de direnişin başındaki tutumuyla göz dolduran BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ya da Gezi Parkı’ndaki direnişi başlatan “Taksim Dayanışma” ile hükümet yetkililerin görüşmesi, böyle bir planı çağrıştırmaktadır.

Direnişin somut talepleri bellidir. Onlardan asla geri adım atılamaz. Fakat gelinen noktada, Gezi Parkı’nın durumu ya da Taksim yasağının ötesine, onun çok ilerisine geçillmiştir. Direnişte en sık atılan  slogan “Hükümet istifa”dır. Bu büyük halk hareketinin asıl zaferi de, hükümeti düşürmekle olacaktır. Kitlelerin gücüyle bir hükümetin devrilmesi, gelecek adına, en başta kitlelerin kendi gücüne güvenmesi yönüyle, çok büyük birikimler bırakacaktır.

Gelinen aşamada, işçi sınıfının tutumu belirleyicidir. Tıpkı diğer ülkelerdeki halk isyanlarında olduğu gibi, direnişin sürüncemeye bırakıldığı anda, son sözü sınıfın üretimden gelen gücüyle sınıf söyleyecektir. Onun için sendika yönetimleri zorlanmalı ve hükümeti devirene kadar genel greve gidilmelidir.

* * *

15-16 Haziran direnişinin yıldönümüne yaklaştığımız bugünlerde, onu birçok yönüyle çok aşan bir direnişi yaşıyoruz. Fakat işçi sınıfının katılımının zayıf kaldığı bir direniştir bu. Bu halk hareketinin zaferi için “genel grev, genel direniş, genel boykot” gerekmektedir. Bu bir bir eylem sloganıdır artık! Direnişi akşam mesaisi olmaktan çıkarmalı, hayatı gerçek anlamda durdurmalıyız! Her zaman olduğu gibi, zafer direnenlerin olacaktır!

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Metal’de -yasağa rağmen- grevler sürüyor

Birleşik Metal-İş Sendikası (BMİS) 5 işletmede TİS görüşmelerine 9 Ağustos’ta başlamıştı. Bunlardan 1’i hariç 4’ü …

ASGARİ ÜCRET ve BİZ EMEKLİLER…

17 bin 2 TL olan asgari ücrete yapılacak zam, günümüzde en temel gündem maddelerinden birisi. …

İEB, savaş bütçesine karşı mücadeleye çağırıyor

Mecliste görüşülmekte olan yağma ve savaş bütçesine, işçilere layık görülen sefalet ücretine karşı, İşçi Emekçi …