Mehmet, Abdullah ve Ethem’den sonra Ali İsmail Korkmaz’ı da şehit verdik. Dördünü de kalleşçe vurdular…
Pusular kurdular sokak aralarında. Karanlığın bekçileri, cehennemin zebanileriydiler. Kimi kez kurşun yağdırdılar üzerimize, kimi kez arabalarını sürdüler, kimi kez sokaklarda, apatman girişlerinde, izbe kuytularda sopalarla saldırdılar. Birimizin üstüne onlarcası üşüştü ve öldüresiye dövdüler…
Vur ulan köpek dölü! / Vurduğun her bir ölü / Canlanır çiçek açar! Her çiçekte bir tohum / Her tohumda vurduğun / Bir yiğit doğar yaşar!
Resmi polisleri ve askerleri de yetmedi. Sivillerini sürdüler ortalığa… Çarlığın “kara yüzleri”, Faşist Mussolini’nin “kahverengi gömleklileri”, Hitler’in SS’leri neyde, AKP’nin “ak gömleklileri” odur. İstanbul’da, Eskişehir’de, Ankara’da, Hatay’da gördüğümüz “beyaz gömlekli” siviller, bazen sopalarıyla, bazen silahlarıyla, bazen de palalarıyla dehşet saçıyorlar. Sonra da ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Yükselen tepkiler üzerine gözaltına alınanları da, “tutuksuz yargılamak” üzere bırakıyorlar. “Tavşana kaç, tazıya tut” misali…
Ama nafile! Nereye kaçarlarsa kaçsınlar, bu halkın öfkesini hep enselerinde hissedecekler, ellerimiz yakalarında olacak ve ergeç hesap verecekler!
Bir değil, beş on değil / bin değil, yüzbin değil / milyonlarız biz! Vurmak ile bitmeyiz / kovmak ile gitmeyiz / Her diyarda varız biz!
İşçiler, emekçiler gençler!
Direnişin başladığı günden bu yana 4 şehit verdik. Binlerce kişi yaralandı. Halen ölümle pençeleşen insanlarımız var. Şehitlerin sayısı her an artabilir.
Karşımızda elinde gaz bombası, sopa, pala, silah olan bir güruh bulunuyor. Bizimse elimizde sadece taş var! Ve halen aramızdan bazıları “taş atmayın” diye bağırıyor! Taş atan “provokatör” oluyor, pala sallayan, silah sıkan, çivili sopalarla saldıran, “esnaf”, ya da “duyarlı vatandaş!
Devletin bu demagojisine kanmayalım! Bilinçli ya da bilinçsiz polisin ekmeğine yağ sürmeyelim! Bizden “bir yanağımıza tokat attıklarında, diğerini uzatmamız” isteniyor! İnsanlarımız birer birer ölürken, kurbanlık koyun gibi mağrur, salhaneye yürümemiz isteniyor! HAYIR!
Acı, gözyaşı ve ÖLÜM hep bize düşmemeli! Bu bizim kaderimiz değil! Yaşanan vahşete karşı, her tür araçla direnmek, bir haktır! Her zaman olduğu gibi şiddete başvuranlar, devletin resmi ve sivil güçleri oldu. Direnişçiler, sadece kendilerini savunuyor, Bu bir zorunluluktur ve meşrudur.
Düzenin adaletini görüyoruz! Bir yandan vuruyor, bir yandan koruyor ve kolluyorlar. Ethem’in katilini serbest bıraktıkları gibi, koruma bile verdiler. Ali’nin katillerini gösteren kamera çekimlerini yok ettiler. Abdocan’ın, Mehmet’in katilleriyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı! Palalı saldırgan yurtdışına kaçırıldı!
Ali’nin ölmeden önce yazdığı gibi “KORKMAYACAĞIZ, YILMAYACAĞIZ!” Hunharca öldürülmelerinin hesabını soracağız! “KATİLLER BULUNSUN HESAP SORULSUN!” sloganıyla inleteceğiz her yeri…
Şehitlerimize ve tutsaklarımıza sahip çıkalım! Palalılar serbest kalırken, üzerlerinde deniz gözlüğü olanların tutuklanması adalet midir? “ZİNDANLAR YIKILSIN TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK” diyerek, yürüyelim üsterine!..
Tank, tüfek, ateş ölüm/ Vız gelir bize/ Gömüyoruz şehitlerimizi kalplerimize! istemeyiz vaad etmeyin cenneti bize / Dünya cennet olacak ellerimizle!..
10 Temmuz 2013