Direneceğiz, Örgütleneceğiz, Biz Kazanacağız!

ön ölç

Gezi Parkı ile başlayıp tüm ülkeye, hatta dünyaya yayılan direniş, ilk günlerin büyüklüğünde olmasa da devam ediyor. O, ilk zaferini Taksim Meydanı’nı özgürleştirerek kazandı. Ardından Gezi Parkı’na yapılması planlanan AVM’den Kışla’ya kadar her tür yapıyı durdurmayı başardı. Hatta “Taksim’in yayalaştırılması projesi” de mahkemece iptal edildi. Hiç kuşkusuz mahkemenin bu kararı, direnişin gücüyle alınmış bir karardı.

Fakat bütün bunlar, direnişi bitirmeye yetmedi, yetmeyecek de. Çünkü direniş, çevre duyarlılığını aşan, doğrudan hükümete yönelen bir içerik kazanmıştı. Halen sürmekte olan eylemlerde, yapılan forumlarda “hükümet istifa” sloganı, hala en sık atılan slogandır. Dolayısıyla AKP hükümeti gidene kadar bu direniş sürecektir. Ta ki, yaşanan sorunların hükümetlerden de öte, sistem sorunu olduğu geniş kitlelerce anlaşılıp bu kapitalist düzene yönelene dek…

* * *

Direnişin belki de en güzel yanlarından biri, dünyanın dört bir yanından destek alması, enternasyonal dayanışmayı yaşamasıdır. Meksika’da savaşan Zapatista’lardan, ’68 kuşağının simge isimlerine kadar, çok sayıda örgüt ve kişiden destek mesajları yağmıştır. Sadece bununla da kalmayıp sokağa çıkan kitlelerin selamını almış, onlara esin kaynağı olmuştur.

Bunlardan biri de Türkiye’de kullanılan gaz bombalarını ihraç eden Brezilya’dır. Brezilya halkı için bardağı taşıran şey, “ulaşım zamları” oldu. Öte yandan büyük bir yoksulluk yaşanırken, futbol organizasyonlarına harcanan devasa paralar, kitlelerin öfkesini patlattı. Ne ulaşım zammının geri alınması, ne de “eski solcu” cumhurbaşkanının vaadleri, bu öfkesi dindiremedi. Orada da direniş, alçalıp yükselerek devam ediyor.

Bir başka direniş merkezi Mısır oldu. Mısır halkı, iki yıl kadar önce yine meydanları doldurarak 40 yıllık diktatör Mübarek’i devirmişti. Fakat bu ayaklanmadan, Mısır’da en örgütlü güç olan Müslüman Kardeşler yararlanmıştı. Direnişe en son katılan Müslüman Kardeşler, en karlı çıkan örgüt olarak işbaşına geldi. Ve bir yıllık süre içesinde Mübarek’ten farklı olmadıklarını gösterdiler. Tıpkı AKP hükümeti gibi, her şeyi kendi elinde toplamaya ve yaşamı cendere altına almaya başladılar.

Şimdi AKP ve onun yalakaları, sözde darbeye karşı çıkarak Mursi’nin devrilmesine büyük bir tepki gösteriyorlar. Demokratlığın kıstasını da askeri darbeye karşı olmakla sınırlıyorlar. Kuşkusuz askeri darbelere karşı durulmalıdır. Ne var ki, asker ya da sivil, diktatörlük diktatörlüktür. Üniformasız olması veya her zaman hileli olan sandıkla işbaşına gelmesi, ne o rejimi demokrasi yapar, ne de o kişileri demokrat! Bunlar, demagojiden ibarettir.

Diğer yandan askeri diktatörlere de direnenler, her zaman komünistler, devrimciler, tutarlı demokratlar olmuştur. Bugünün asker karşıtları,12 Mart, 12 Eylül darbelerinde, asker postalını yalayanlardır. Güç kimdeyse ona biat eden sahtekarlardır bunlar.

Mısır halkı ne Mursi’yi ne de orduyu istiyor! Ama örgütlü olamadığı için kendi iktidarını da kuramıyor. Tıpkı Türkiye’de ve dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi…

* * *

Bir ayı aşkın süredir direnişin gücüyle sarsılan AKP hükümeti, bir darbeyi de Mısır’dan yedi. Geldikleri günden bu yana ABD ve AB emperyalistlerinden aldığı büyük desteği kaybetmeye başladı. Hiç bir emperyalist güç, ülkesini yönetmekte zorlanan bir hükümetle yola devam etmek istemez. Bugüne dek yaşanan pekçok örnek göstermiştir ki, büyük halk hareketleri karşısında emperyalistler, işbirlikçilerini gözden çıkarmakta tereddüt etmezler. Şu anda AKP’nin yaşadığı durum da budur.

Bir yandan ülke içinde süren direniş, diğer yandan Suriye’de istediklerini yapamamaları, emperyalistler açsından AKP’nin kullanım süresini sorgulatmaya başladı. Buna bir de Mısır’daki halk hareketi ve Mursi’nin devrilmesi eklenince, ABD’nin Ortadoğu’daki “sünni ekseni” çatırdadı. Bu “eksen”in önemli bir ayağını da AKP oluşturuyor. Dolayısıyla AKP, Mursi’nin gidişinde kendi sonunu görüyor ve o yüzden daha büyük bir tepki gösteriyor.

İşin bir de ekonomik boyutu var. Hem direniş, hem de dünya ölçeğinde yaşanan krizin etkileri, Türkiye ekonomisini sarsıyor. AKP’nin en güçlü olduğu iddia edilen ekonomi alanında da alarm zilleri çalıyor. Direnişin varlığı en başta turizmi ciddi oranda etkiledi. Özellikle Taksim-Beşiktan çevresindeki otel rezervasyonları yüzde 80 oranında iptal edilmiş. Keza sermaye, istikrarsız bulduğu Türkiye’den kaçmaya başladı. Merkez Bankası’nın açıklamasına göre, direniş sonrası günlerde, Türkiye’den 8 milyar dolar kaçmış! Ki bu, resmi olan açıklama, gerçek rakamın daha fazla olduğu açıktır.

Bütün bunların üzerine Amerikan Merkez Bankası’nın ayarı gelince, Türk Lirası, dolar karşısında büyük bir değer kaybetti. Piyasa sürekli döviz pompalayarak bunu durdurmaya çalışmaları da kar etmiyor. Ve Haziran ayının enflasyon rakamları, beklenenin çok üzerine çıktı. Başta gıda olmak üzere temel ihtiyaç maddelerinde fiyat artışları her geçen gün yükseliyor.

Bütün bunlar, AKP hükümetinin artık suyunun ısındığını gösteren verilerdir. Köşeye sıkışan AKP, daha fazla saldırganlaşıyor. Sadece polis terörü de yetmiyor, eli palalı, silahlı sivil güçleri devreye sokuyor. Bu kişilerin mahkemelerden salıverilmeleri, söyledikleri gibi “esnaf” olmadıklarının açık göstergesidir.

Resmi ya da sivil faşist terör ne kadar artarsa artsın, rejimlerini ayakta tutmayı başaramayacaklar! Direnişle birlikte kendi gücünün farkına varan kitleler, mücadeleyi sürdürecektir. Fakat direnişin en büyük eksikliği örgütsüzlüğüdür. Hızla örgütlenmeli, direnişi daha üst boyutlara çıkarmalıyız. İşte o zaman kazanan biz olacağız! 

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …