“Acı paylaştıkça azalıyor”

fadime ayvailtas

Gezi direnişinin ilk şehidi olan Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi, abisi ve kuzeni ile konuştuk.

 

PDD- Mehmet nasıl şehit oldu, olayı biraz anlatır mısınız?

Fadime Ayvalıtaş (Mehmet’in annesi): Herkes gibi Mehmet de yürüyüşe gitti. Tek giden Mehmet değildi.Yedisinden yetmişine kadar tüm mahalleli ayaklandı. Mehmet de onlarla beraber yürüyüşe katıldı. Memedim bir saat izin aldı benden. Bir saatliğine gitti, bir daha geri dönmedi. Onun bir saatini hala bekler oldum. Diğer taraftan yargılama daha başlamadı. Palalıyı bıraktılar. Bayrak satan vatandaş yedi yılla yargılanıyor. Acaba Mehmedim yaşasaydı kim bilir hangi cezaevinde olurdu, kaç yılla yargılanırdı. Daha en ufak bir yargılama başlamadı. Memedimin katilleri dışarıda geziyor. Memedim toprakta yatıyor.

 

Arabanın çarpma anı nerede, nasıl oluyor?

Köprünün başında oluyor. Görenler mesafe olduğunu istese durabileceğini söylüyor. Büyük kitleler yürüyor, arabanın kitlenin içine girmemesi gerekiyor.

 

Mehmet nasıl biriydi, nelere önem verirdi?

Memedim küçükken çok afacan biriydi, ele avuca sığmıyordu. Büyüdükçe o afacanlık gitti, yerine bir olgunluk geldi. Çok yardımsever bir insandı. İki arkadaşına askerde harçlık gönderirdi, onların başka ihtiyaçlarını karşılardı. Anneler gününde, evlenip de çocuk sahibi olmayan anaların elini öperdi. Yükü olan bir yaşlı insan görse hemen yardımına koşardı. Üst tarafımızda iki tane yaşlı insan vardı, benden yemek ister, onlara götürürdü. Bir bayanın elinde bir şey taşıdığını görse hemen yardımına koşardı. Hani derler ya, dilsizi dillendirir tabirinde bir çocuktu. Karşımızda bir çocuk vardı, engelli olduğu için konuşamıyordu. Memedim “en çok onun sevgiye ihtiyacı vardır” derdi. O çocuk herkesle anlaşamazdı ama Memedimle çok güzel anlaşırdı. Pazara giderdi babasıyla, başkaları yardıma çağırdıklarında hemen koşardı. Memet her şeyin güzel olmasını isterdi, güzel bir dünya görmek isterdi, “çocuklar ağlamasın çocuklar hep şeker yesin” diyordu. Sanki mahallede şeker yiyemiyen çocukları bilircesine babasının tezgahından şeker getirir çocuklara dağıtırdı. Benim en başta bir dileğim var. Memedim gitti başka Memetler gitmesin. Gezi şehitleri ailesi daha fazla büyümesin. Başka aileler daha yanmasın. Biz şehit aileleri bir aile gibi olduk, ama bu aile daha büyümesin.

Mehmet’in abisi Muharrem Ayvalıtaş: Herkes insan olabilir, fakat iyi insan olmak başka ve zor bir şey. Mehmet iyi bir insandı. Çünkü o mahallemizde uyuşturucu kullanılmasına karşı çıkıyordu, 1 Mayıslara, 12 Martlara, 8 Martlara gidiyordu. Abisini ve ablasını okutmak için çalışırdı. Çok fedakardı. Okumak istiyordu ama okuyamadı, çalışmak zorunda kaldı. Bizim ona karşı borcumuz var. Ne yazık ki ödeyemedik. Onun hayalleri vardı. Kendi ayakları üzerinde  durmak istiyordu.

 

Diğer gezi şehidi aileleriyle görüşüyor musunuz? Birlikte neler yapıyorsunuz?

FA: Görüşüyoruz. Bir araya geliyoruz. Birlikte birşeyler yapmaya çalışıyoruz. Bir tek Ali İsmail’in katilleri bulundu. Zaten abisi avukat. Eskişehir halkı çok sahip çıktı. Şu an acımız çok taze. Yan yana geldiğimizde ağlamaktan bir şey yapamıyoruz. Acımızı paylaşıyoruz.

MA: Yan yana geldigimiz günler oldu. 21 Eylül’de bir dayanışma konseri var. Bugünlerde bir araya gelebiliriz. Hem 21 Eylül’deki konser için, hem de mahkemeleri bir araya getirmek birleştirmek gibi bir çabamız var.

 

Mehmet’in mahkemesi ne aşamada, avukatınız var mı, mahkeme günü belli oldu mu?

FA: Avukatımız var. Barodan. Mahkeme günü daha belli olmadı. Avukatlar savcıyı bekliyor. Savcı avukatların yanında eşimi azarlamış.

MA: Şimdilik tanıklar var. Tanıklar polisten korkruğu için polise ifade vermediler, savcıya ifade vermek istediler, savcı da ifade almak istememiş. Tanıklar ifade verdikten sonra savcı keşif yapacak. Daha savcı keşif yapmadı. Süreci uzatıyorlar işi soğutmak istiyorlar. Belki de kasıtlı almıyor. İki avukatımız var, bir de gönüllü avukatlar var.

 

Başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?

MA: Artık yetkililerin bir şey anlamaları gerekiyor. İnsanlar ifade özgürlüğü istiyor. Onların bu talebine gaz bombalarıyla, tazikli suyla saldırmaktan vazgeçsinler. Saldırdıkça insanlar daha fazla kinlenecek, daha fazla örgütlenecekler. Ve belki başka insanları da kaybedeceğiz. Sanırım daha geçen Ankara’da  polis otosunda 16 yaşında bir gence tecavüz ettiklerini duyduk. Hapishanelere alınan kadınları taciz ediyorlar, gözaltına alırken taciz ediyorlar. Yetkililer kendilerini o insanların yerine koysunlar. Bunlardan vazgeçsinler artık. Yapılacak tek şey var, yürümek mi istiyor, bırak yürüsün; konuşmak mı istiyor bırak konuşsun. Demokratik bir ülkede değil miyi? Bugün kaybettiğimiz kardeşlerimizin anmasına bile izin vermiyorlar. Geçen Ahmet’in anmasına izin vermediler. Hedef gözeterek ateş ediyorlar.

Mehmet’in kuzeni: Mehmet özü sözü bir insandı. Onun yokluğunu kimse dolduramaz. İyiliğe düşkün, dardaki insanlara hep yardım eden, birlik beraberliğe önem veren, kuzenlerini birarada tutmaya çalışan bir insandı. Bir yıl önce Malatya’ya yanımıza gelmişti. Bir yıl sonra cenazesine geldik. Bu böyle olmamalıydı. İnsanlar adalet, hukuk, gerçek bir düzene sahip olmak için yürüyorlar. Yürümek eğer özgürlük değilse, insanlar ne yapacak. Başbakan bunu bize söylesin. Acımızı paylaşıyoruz, anma törenlerine gidiyoruz, etkinliklere gidiyoruz, insanlar kimisi taktirle karşılıyor, kimisi farklı şekillerde kendini ifade ediyor. Bu bizim özgürlüğümüz. Bu hukuk düzenlerinin kuzenim ve diğer şehitler adına işlemesini istiyorum. Zor bir süreç, aynı sorunları yaşıyan insanlar bizi daha iyi anlıyorlar. Aile ve akrabalar olarak birbirimizle dayanışmaya çalışıyoruz. İnsanlar geliyor, acımızı paylaşıyor, o insanlara da çok teşekür ediyorum. Acı paylaşıldıkça azalıyor. Biz bu acının büyümesini istemiyoruz, insanların hunharca katledilmesini istemiyoruz. Adalet istiyoruz, hukuk işlesin istiyoruz, suçlular cezasını bulsun istiyoruz. Suçlular elini kolunu sallayarak geziyor. Benim kuzenim 106 gün olmuş mezarda yatıyor. Başbakan huzurlu yatabiliyor mu acaba, yada milletvekilleri huzurlu hissediyorlar mı kendilerini? Bu acı sadece sokakta değil; evlerin içinde, lüks evlerde değil küçük yoksul evlerde yaşanıyor. Diyor ya bir bilim adamımız “çok elbise gördüm içinde insan yok, çok insan gördüm üstünde elbise yok!” Yoklukla geçen bir ömürdü Memedimin yaşadığı. Şimdi bizim yanımızda olan ailelere çok teşekür ediyorum. Ama Memedimin yerini kim doldurabilir. Söyleyeceklerim bu kadar. Size de çok teşekür ediyorum, bu röportajı yaptığınız için.

 

Biz hepinize teşekkür ederiz. Mehmet ve diğer şehitler, hepsi bizim değerlerimizdir, mücadelemizin şehitleridirler. Emekçi kitleler de onları sahiplendi, sahipleniyorlar. Biz de katillerini istiyoruz. “Katiller yargılanmalı” şeklinde başlattığımız, çalışmasını sürürdüğümüz bir kampanyamız var. Tüm direniş şehitlerinin katillerinin yargılanması için faaliyetlerimizi yoğunlaştırmış durumdayız. Ailelerle birlikte çok daha güçlü bir şekilde yürüyeceğiz katillerin üzerine. Bir kez daha “katillerden hesap soracağız” diyoruz.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …