Katiller yargılansın! Tutsaklara özgürlük!

ethem abdullah ali ismail ahmet mehmet

Ethem’in mahkemesinde tiyatro

Ankara’da Ethem Sarısülük’ü öldüren polisin yargılanmasına, 23 Eylül’de başlandı.

Ahmet Şahbaz’ın Ethem’i vurduğu anın görüntüleri, daha ilk günden itibaren medyada yer almıştı. Katil polis Ahmet Şahbaz’ın pervasızca sıktığı kurşun da, Ethem’in yere düşüş anı da kameralar tarafından kaydedilmişti. Hal böyleyken, katilin yargılanmaması için hukuk skandalı sayılabilecek adımlar atıldı. Önce katilin tutuklanması engellendi, sonrasında “yargılamanın durdurulması” kararı çıkarıldı. Ancak kamuoyu baskısı, sonunda katilin mahkemeye çıkmasını zorunlu kıldı.

Bu defa da mahkeme adeta tiyatro oyunu gibi hazırlandı. Salon sivil polisler tarafından işgal edilmiş, sanık sandalyelerine bile sivil polisler oturmuş, Ethem’in ailesi ve arkadaşları adliye önüne sürülmüştü. Katil polis Ahmet Şahbaz ise, peruk, takma bıyık, takma kaş, kalın çerçeveli gözlük ile bu tiyatronun başrol oyuncusuydu. Yüzünün görülmesini, tanınmasını engellemek için birbir türlü dolap çevrilmekteydi. Mahkeme heyetinin, “kamu güvenliğinin tehlikede olduğu” iddiasıyla salona izleyici girmesini yasaklamak istemesi, avukatlar tarafından protesto edildi.

Ancak, bu açık katliama karşı öfke de çok büyüktü. Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla mahkemeye gelen yüzlerce kişi, hesap sorma kararlılığını haykırdı. Salondaki aileler ise, bu kadar güvenlik önlemine rağmen katil Şahbaz’a ulaşmayı, onu yumruklamayı ve başındaki peruğu çekip almayı başardılar.

Çıkan arbedede, polisler katili salondan kaçırmak zorunda kaldılar. Mahkeme 28 Ekim’e ertelendi.

Taksim Dayanışması’nın mahkemeyi sahiplenen ve katılmaya çağrı yapan bir tutum belirmemesi önemli bir eksiklikti. Bir diğer eksiklik ise, genel olarak mahkeme öncesi hazırlığın eksik kalmasıydı. Ethem, Haziran Ayaklanması sırasında, doğrudan devlet tarafından öldürüldüğü ilk tespit edilen şehitti. Bu nedenle sahiplenme de, duyarlılık da oldukça yüksekti.

Mahkeme anında yapılan teşhir önemliydi ve etkiliydi. Ancak katillerin, onlara emir verenlerin, onları koruyanların ve katliamda bir biçimde payı olan herkesin, göstermelik olarak değil gerçekten yargılanmasını; göstermelik olarak değil gerçekten ceza almasını istiyorsak, ona uygun bir konumlanış içinde olmak gerekir. “Katiller yargılansın! Tutsaklara özgürlük!” temel slogan olmalıdır. Ve gündemdeki hızlı değişmelerden de geri kalmadan, bu çalışma yürütülmelidir. Çünkü şehitlerini ve tutsaklarını sahiplenmeyen bir hareket, kök salma-kalıcılaşma olanağını kaybedecektir.

 

Ali İsmail’in mahkemesine sahip çıkalım

Ali İsmail Korkmaz’ın davasıyla ilgili iddianame hazırlandı, mahkeme günü belirlendi. Katillerin yargılanacağı dava, 20 Kasım’da Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak.

Ali İsmail, 2 Haziran gecesi, polisin saldırısı sonrasında geri çekilirken girdiği bir sokakta, pusuya yatmış polisler ve işbirlikçiler tarafından ölümüne dövülmüştü. Bu dayak nedeniyle komaya giren Ali İsmail, 10 Temmuz günü şehit düştü.

Hazırlanan iddianameye göre, katil polis Mevlüt Saldoğan, “kasten adam öldürme” suçundan müebbet ile yargılanacak. Fırıncı İsmail Koyuncu, akrabaları Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever ile Ebubekir Harlar, “cinayete yardım etmek”ten, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis istemi ile yargılanacaklar. İfadesi alınıp serbest bırakılan, ama Ali İsmail’in ölümünden doğrudan sorumlu olan polisler Şaban Gökpunar, Hüseyin Engin ve Yalçın Akbulut da “cinayete yardım etmek”ten 10 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacaklar.

Ali İsmail’in abisi, aynı zamanda avukatı olan Gürkan Korkmaz, iddianamenin polisi korumakta olduğunu belirterek; yargılamanın “cinayetin tasarlanarak, canavarca hisle ve eziyet çektirerek, silah kullanarak” işlenmiş olmasının, ağırlaştırılmış müebbet gerektirdiğini söyledi.

Ali İsmail’in dava süreci, bugüne kadar gerek hukuk cephesinden, gerekse sokak eylemlilikleri üzerinden güçlü bir biçimde yürütüldü. Eskişehir ve Antakya başta olmak üzere, katillerinin bulunması için sayısız eylem yapıldı. Bunun basıncı ile silinen kamera kayıtlarından, polislerin tek tek tespit edilmesine, sivil faşistlerin de içinde olduğu faillerden bir kısmının tutuklanmasına uzanan başarılar elde edildi. Mahkeme sürecine de güçlü biçimde sahip çıkmalı, katillerin mutlaka yargılanmasını, ceza almalarını sağlamalıyız.

 

Gezi tutsaklarına özgürlük

Devlet katilleri yargılamamak için her tür yöntemi kullanırken, eylemlere katılanlara pervasızca suçlamalar getirerek davalar açıyor.

İçişleri Bakanlığı’nın Haziran Ayaklanması için hazırladığı rapora göre Ankara’da 905, İstanbul’da 872 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan İstanbul’da 40, İzmir’de 50, Ankara’da 37, Bursa’da 8, Erzincan ve Malatya’da 8 kişinin de aralarında olduğu 160 kişi tutuklandı.

Tutuklananlar gerek gözaltında gerekse cezaevinde çeşitli saldırılara ve baskıya maruz kaldılar. Adli mahkumların içine konulanlar, bir de onların faşist baskısı ve tehditleri ile yüzyüze yaşamak zorunda bırakıldılar.

İzmir’de Elif Kaya, cezaevinde gördüğü yoğun işkence ve yıldırma politikalarına rağmen direnişini sürdürüyor.

Yine İzmir’de tutuklanan Burcu Koçlu ise, hapiste kaldığı sürece ağırlaşan hastalığı olmasına rağmen tahliye edilmiyor.

Haziran Ayaklanması’nın ilk mahkemesi İzmir’de başladı. Direnişçilere destek veren kitle adliye önünde toplanarak sloganlarla protesto gerçekleştirdi. Mahkeme, hiçbir tutsağı tahliye etmeden ertelendi.

Gezi tutsaklarının serbest bırakılması ile Gezi şehitlerinin katillerinin, emir verenlerin ve tüm sorumluların yargılanması, Haziran Ayaklanmasının 4 temel talebi arasındadır. Bu taleplerin yerine getirilmesi için kararlı ve ısrarlı bir mücadele yürütülmelidir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …