Greif (Sunjüt) fabrikasındaki DİSK Tekstil Sen üyesi işçiler, TİS’in anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine 10 Şubat’tan itibaren fabrikayı işgal ettiler. TİS görüşmelerinde patronun taşeron çalışmaya son verilmesi, taşeron işçilerin kadroya alınması, ekonomik ve sosyal şartların düzeltilmesi taleplerinin kabul edilmemesi üzerine, işçiler kendi aralarında aldıkları kararla eylemi başlattılar. Şirketin Hadımköy, Dudullu, Samandıra ve Sultanbeyli olmak üzere 4 tane fabrikası bulunuyor. Hadımköy ve Dudullu’da başlayan işgal devam ediyor. İşgal yerinde işyeri baştemsilcisi Orhan Purhan’la konuştuk.
DSB: Direnişinizi anlatır mısınız? İşgal nasıl gerçekleşti, talepleriniz neler?
Orhan Purhan: Ciddi bir örgütlenmeden sonra 8 Kasım’da yetki aldık. Arkasından işten atmalar başladı. Koyduğumuz tavırla işten atılanları işe geri aldırdık. İlk deneyimimizi o zaman yaşadık. Ardından TİS görüşmeleri başladı. TİS komiteleri kurarak taslak hazırladık. Taslak üzerinden görüşmeler sürerken, bir eylem komitesi oluşturduk. Ve olası bir anlaşmazlık durumunda, insiyatifi sendikal bürokrasiye veya yasal prosedüre bırakmak istemedik. Kendimiz karar vermeliyiz dedik. TİS görüşmeleri 6-7 oturum sürdü. Ama daha 5. oturumda tıkandı. 66 maddelik taslağımızda 56’sı kabul görmüştü, 10 maddesi kabul görmedi. Bizim “kırmızı çizgilerimiz” dediğimiz maddelerdi bunlar.
Taşeron sisteminin kesinlikle kaldırılmasını istiyoruz. Fabrikamızda iki ayrı işletmede, Dudullu ve Hadımköy olarak bin beşyüz işçi çalışıyor. Bunların bin kişisi 44 taşeron şirkete bağlı olarak çalışıyor. Bu taşeron firmaların hepsi de fabrika içerisinde. Ustabaşılardan taşeron yaratılarak işçi sayısı 30’un altında gösteriliyor. Bunun mutlaka kaldırılması lazım. Çünkü bir yanıyla da üretim içerisinde bulunduğu için bu taşeronlar 4857’ye de aykırı şekilde çalıştırılıyor. Bizim TİS görüşmelerinde öne sürdüğümüz, bu yasadışı taşeronların gönderilmesiydi. Kadrolu arkadaşlar TİS imzalıyabilirlerdi. Ama taşeron işçileri almadan TİS imzalamak doğru olmazdı.Taşeron işçileri savunmasız bırakmış olurduk. Çünkü taşeron varoldukça alınacak hiçbir hakkın kalıcı olmayacağını anlattık. Bunun farkına varıldı. Bundan dolayı taşerondaki arkadaşları da üye yaparak bu süreci birlikte tamamlamak istiyoruz. Ayrıca asgari ücretin biraz üzerinde ücret alıyoruz. Bir de zorunlu mesaiye bırakılıyoruz. Gece ve gündüz vardiyası olarak 12 saat çalışıyoruz. Ağır çalışma koşulları var, performansa dayalı ücret sistemi var. İşçi sağlığı iş güvenliği ciddi bir sıkıntı. Burada iş kazası geçiren hakkında tutanak bile tutulmuyor. Anlaştıkları polikliniklere götürülerek geçici tedaviyle iş geçiştiriliyor.
Bu fabrika, 1996-2000 yılları arasında Öz İplik-İş sendikasında örgütlüydü. O dönemler belli kazanımlar var. Ama 2000’lerden sonra taşeron sisteminin girmesiyle haklar gaspediliyor. Ücretler düşüyor, sendikasızlaştırılıyorlar. Performans dayatması başlıyor. Taşeronun girmesiyle birlikte işçiler hemen hemen hiç zam alamamış. Taşerondan kadroya geçiş, tekrar taşerona geçiş nedeniyle kıdem farkları ortadan kalkmış. Ücretlerin kesinlikle iyileştirilmesini istiyoruz. Bir diğer önemli talebimiz ikramiyeler. 4 ikramiye istiyoruz. Bu üçü bizim kırmızı çizgilerimizdir. Bu üç konuda anlaşamadığımız için işgal eylemini gerçekleştirdik. Patronun bize en son sunduğu iki buçuk ikramiye, yüzde 8 zam ve taşeron uygulamasını kaldıramıyacağı şeklinde. Bunun yanında 10 lira 15 lira kıdem farkını vereceğini söylüyorlar. Bunlar taleplerimizi karşılamıyor. Ayrıca işçiler arasında ücret farklılıkları yaratarak işçileri bölmek istiyorlar. Biz bunları kabul etmedik. Patron da bize rest çekti. “Kabul eden kalır, etmeyen gider” dedi. Masadan kalktık, sendikacılarla bir değerlendirme yaparak, fabrikaya döndük ve hazırladığımız planı devreye soktuk. Zaten TİS görüşmeleri başladığında üretimi yavaşlatmıştık, üretimi tamamen durdurduk. İşçilerle yaptığımız toplantıda patronun önerilerini anlattık. Kabul etmediğimizi söyledik. Patronun rest çektiğini, kabul etmeyenleri işten atacağını söylediğini anlattık. İki seçeneğimiz var, ya işimize sahip çıkacağız, ya da işverene boyun eğip alıp tazminatımızı gideceğiz. İşimizi koruma fikri çıktı. FABRİKAYI TERKETMEME KARARI ALDIK. Fabrikada kalırken fabrikanın da güvenliğini koruyacağımızı belirttik. Özel güvenliği gönderdik. İçimizde bulunan, herhangi provakatif eylem yapacak insanları gönderdik. Sendikanın da bunlardan haberi var. Aynı akşam şube başkanı geldi. Başkan eylemin arkasında olduklarını, işçilerin yanında olduklarını ifade itti. Ardından sendikayla ciddi bir sıkıntımız çıktı. Bunun ardından sendika bir mesaj yayınladı kendi sitesinde. Mesajda eylemi doğru bulmadıklarını, görüşmelerin daha bitmediğini, eylemin süreci baltalamak olduğunu, bu eylemi desteklemediklerini belirten bir mesajdı. Bu mesajın düzeltilmesini istedik. O akşam düzeltilmedi. Ertesi gün de düzeltilmeyince sendikaya gitme kararı aldık. 40 kişiyle sendikaya gittik. Erken saat olmasına rağmen sendika kapalıydı. Oradan DİSK Genel Merkezi’ne gittik. Durumu düzeltmelerini istedik. Ama aldığımız yanıt ilginçti. Doğrudan kendileriyle alakalı olmadığını, sendikanın sorunu olduğunu, onların çözmesi gerektiğini söylediler. Biz de bu sorun çözülmezse DİSK’i sorumlu tutacağımızı belirtik. Nihayetinde yazıyı kaldırdılar. Daha sonra işverenin sendikayla görüşmesi oldu. Yeni teklifler sunuldu. Ama bizim taleplerimizi karşılamıyor. Taleplerimiz karşılanmayana kadar masaya oturmayacağımızı söyledik. Şu ana kadar da taleplerimizi kesecek ciddi bir teklif gelmiş değil. Kararlılıkla mücadelemizi sürdürüyoruz, ta ki zafere kadar. Ya taleplerimiz kabul edilir, ya bu Amerikan tekeli fabrikayı başkasına satarak çıkıp gider. Böyle bir durumda taleplerimiz kabul edilmedikçe değişen bir şey olmaz. Ya da tamamen çıkıp gidecekler buradan. Kazova’da olduğu gibi burada da benzer bir deneyim yaşanır.
İşgal eyleminde kaç arkadaş var? Bir de “provakatörleri yolladık” dediniz, bu ne demek?
İlk günlerde 350-400 kişi vardı. Dün yemek dağıtımını devreye soktuk, 750 kişi vardı. Bugün 500 kişi bulunuyor. Eylem başladıktan sonra sendikaya üye olup direnişe katılanlar oldu. İşverenin ayak oyunları da devam ediyor. Önceden aramıza soktuğu adamları boş durmuyor. Bunlar son süreçte komitelerimiz tarafından açığa çıkarıldı. Bir kişinin başını çektiği bir ekip var. Bunlar bölümleri gezerek özellikle yüksek ücret alan arkadaşların kafasını bulandırarak direnişi kırmaya çalıştılar. İşverenle ve sendikayla görüştüklerini, yüzde 10-15 gibi bir zam verilirse yüksek maaş alanlarla birlikte alıp gidecekleri yönünde çalışma yürüttüklerini tespit ettik. Bunlar TİS sürecinin tıkanmasına son bir hafta kala sendikaya üye olmuşlar. Bunlardan birinin zaten başından beri böyle bir yönelimi olduğunu biliyorduk. Bunları yolladık. Yine bununla beraber bir tehdit mesajı işçilerin cep telefonuna yollandı. Gelen mesaj sendika genel başkanı Rıdvan Budak ve Greif yönetimi adınaydı. O mesaj da, “bir an önce eyleminize son verin, yoksa iş akitleriniz feshedilecek” şeklindeydi. Bu mesajla, burada yürütülen çalışmanın bir bütünlük içinde olduğunu fark ettik. Çünkü gelen mesajı sendika da fabrika yönetimi de sahiplenmediler, bilgilerinin olmadığını söylediler. Greif yönetimi, bunu bir personelin kendi kafasına göre yaptığını, haberlerinin olmadığını söyledi.
Kaç kişi çalışıyor burada? Komiteleriniz nasıl işliyor?
Normalde 850 kişi çalışıyor burada. Bunun 400-500’e yakını taşeron şirketlerde çalışıyor. Komitelerimiz şöyle; bir yıl önceden fabrika ve bölüm komiteleri oluşturarak güçlü bir taban örgütlülüğü oluşturduk. Şu anda bütün bölüm komitelerinden seçilmiş 65 kişilik fabrika komitemiz var. Bütün kararlar bu komite tarafından alınıyor.
Sendika şu anda tam anlamıyla eylemi sahiplenmiş değil. Bunun nedeni ne?
Bunun bir çok nedeni var. Şu an sahiplenmiyorlar. Bugünkü bürokratik sendikal anlayışın taban örgütlenmesi üzerinden gelişen bir şeye karşı ayak direyeceğini biliyorduk zaten. Şu an yaşanan da bu. Yani bir işçi inisiyatifine, taban inisiyatifine karşı bürokratik kafanın verdiği ayak diremeden başka bir şey değil. Ama ne kadar dayanırlar onu da göreceğiz.
Dayanışma nasıl?
Geliyorlar. Bu çok önemli bizim için. Sekiz aydır işçilerle dar ve geniş toplantılar yaptık. Yaşanacak sürece nasıl tutum alacağımızı konuştuk. Son 4 günde aldıkları bilinç, öncekinin kat kat üzerinde oldu. Özellikle buraya dayanışmaya gelen bilinçli işçilerin desteği, sınıf bilincini sınıf kimliğini açığa çıkardı. İyi oluyor. Bütün bu mücadeleyi destekleyen herkese çağrımız var. Aileler olanakları ölçüsünde evlerinde yemekler yapıp getiriyorlar, ortak sofralar kuruluyor.
Bugün işgalin kaçıncı günü? Sendika ile patron bir görüşme yapmıştı. Sonra bir görüşme oldu mu?
Direnişimizin 6. günü. İşverenlerle sendikanın görüşmesi sürekli devam ediyor. Onun haricinde işveren buradaki birliği bozmak için bir takım insanlara ulaşmaya çalışıyor. Özellikle temsilci arkadaşlara ulaşmaya çalışıyor. Ama başarılı olamadı.
Teşekkür ederiz.