Berkin’le uyandık!

berkin-okul

11 Mart sabahı gencecik bir yürek, 269 günlük uykusundan milyonlarca yürekle uyandı.

“En iyi öğrenciydi

Sınıfının en iyisi.

En önde otururdu

Solda, pencerenin yanında.

Ufak tefekti.

Düz siyah saçları

Yanardı alev alev…

Çok iyi bir öğrenciydi

Bilirdi her dersi.

Öğretmeni

Kürsünün başında

Dimdik durup sordu mu

Bülbül kesilir

Yanıtlar verirdi, apaçık,

dosdoğru…

Bir gün

Bir subay girdi içeri.

Ve hemen orayı gösterdi,

Soldaki pencerenin

yanındaki yeri

Ve bağırdı:

“Tahtaya gel!

Dur orda

Ve söyle!

Tam karşılık ver sorularıma”

Bu işkence dersiydi…

“Buluştukların kimlerdi

Gizli gizli?”

“Kimin eviydi

Toplandığınız ev?”

“Ne verdiler sana?”

“Kime ilettin sen onu?”

Bu cesaret dersiydi

İyi bir öğrenciydi

Sınıfının en iyisi

Kalktı ve gitti

Durdu tahtanın yanında.

Tebeşir bulutları ortasında…

Ama hiçbir şey söylemedi.

Öylece, sessiz durdu.

Sınıfta sorguya çekildi,

Hiçbir şey söylemedi.

Dışarı çıkardılar,

Hiçbir şey söylemedi.

Çalarken tüfekler

Son okul zilini,

Hiçbir şey söylemedi.

Çok iyi bir öğrenciydi,

Hiçbir şey söylemedi.

Ve tam not aldı

Ölümsüzlük dersinden….”

Dünyanın ve Türkiye’nin bir ucundan bir ucuna her tarafı saran bir nehir gibi akıp, denizine ulaştı.

Uykusuna daldığı 12 Haziran’dan beri, kendisi ile birlikte Mehmet Ayvalıtaş’ı, Ali İsmail Korkmaz’ı, Ethem Sarısülük’ü, Ahmet Atakan’ı, Abdullah Cömert’i görmüştü belki de rüyalarında.

“15 yaş nedir ki yaşamın sözle çizilen anlamında / ya bir duygu selidir aralıksız yaşanan / ya da bir gençlik fırtınası…” dizeleri Aysel Zehir yoldaş için yazılmıştı. Berkin’in 14’ünde başlayan ve 15’inci yılına uzanan bir asırlık yaşamı için de uygun düşüyor. Ellerinde sapanıyla ve zafer işaretiyle nasıl da korkutmuş devlet erkanını, Tayyip Erdoğan’ı… Ve nasıl da yer etmiş milyonların bilincinde sessiz sedasız…

Bir öfke patlaması, bir isyan dalgasıyla döndü ekmek almaktan ve uyandı. Umutlarla yaşandı 269 günlük direniş. Her günü öfkeyle, Berkin’in gözlerinde dünyayı seyretmeyle. Onun kara gözlerindeki ve çocuk gülüşündeki kararlılık büyüdü dalga dalga. İşçilerin ve emekçilerin, gençlerin, yaşlıların, çocukların bilincinde ve yüreğinde patlama, ellerde taş, sapan ve molotoflarla ayaklandı korkuların üzerine…

Tarihler yeniden yazıldı; korkularından ne yapacaklarını şaşıranların, dengelerini yitirenlerin, 16 kilogramlık beden karşısında ezilmesine, çürümesine yol açtı. Berkin’in uyuyan bedeninde belki de romanlar, şiirler, şarkılar birikip akarken, karşısında duran devletten iğrençlik, korku ve sonlarını görmenin saldırganlığı yansıyordu.

Berkin öldü ve devlet için “terörist” oldu. Tıpkı diğer Haziran şehitleri gibi… İşte Berkin’in ellerinde de sapan ve bilyeler vardı. O bilyeler ve sapan ki, onların tomalarının, gaz bombalarının, plastik mermilerinin, silahlarının karşısında, devasa bir cephanelik anlamına geliyordu. O fotoğraftaki kararlılık ki, onların uykularını kaçırıyor, acılı bir anneyi yuhlatabilecek kadar iğrençleşebiliyorlardı. Berkin’in annesi “oğlumun katili Tayyip” dedi ya, miting alanında Tayyip ağzından salyalar saçarak saldırıya geçti. Devletlü şahsiyetlerden ardarda açıklamalar geldi. “Ekmek almaya gidenin elinde sapan ne arıyordu” dediler!..

İroniye bakın ki aynı devlet erkanı, Filistin’de İsrail’e karşı savaşan çocuklara ögüler dizebiliyorlar. Ve aynı devlet, Uğur Kaymaz’ları, Ceylan Önkolları makineli tüfeklerle katlediyor, suçlu ilan ediyor. O gün Berkin’in elinde ekmek olsaydı dahi, “gaz bombalarının altında neden ekmek almaya gitti” diye de sorabilirdiniz. Siz saldırdıkça her türlü savaş aracımız sizi korkutacak.

Egemenler ve devlet için hepimiz teröristiz! Sokakta katlettiğiniz, hapislere attığınız devrimciler de, greve çıkan işçiler de, özgürlüğünü savaşarak isteyen Kürt halkı da, okullarında her türlü resmi ve sivil faşist saldırıya direnen üniversiteli ve liseli gençlik de, çifte sömürüye karşı kavgaya en önde atılan kadınlarımız da… Biz de sizlerin sisteminizi korumak için her türlü katliamı yapan, hırsızlığı, yozlaşmayı, çürümeyi karlarına kar katmak için burjuvaziyle birlikte yayan katiller olduğunuzu biliyoruz. Siz nasıl Berkin’in o bakışından, milyonların onu sahiplenişinden ve sokaklara akışından korkuyorsanız, bizler de o öfkeyle, kararlılıkla ve kitlesellikle sisteminizi yıkacağız. Hiçbir silahınız engelleyemeyecek bunu.

O cenaze ki, ölen birinin değil, yaşayan ve tam da ayağa kalkan genç bir fidanın yürüyüşüydü. “15’inde bir fidan Berkin Elvan” büyüdü ve önce Abdullah’ı ve Ahmet’i aldı Hatay barikatlarından, 19 yaşında Ali İsmail’i kaldırdı ayağa Eskişehir sokaklarında. Ethem’in yüzündeki maskeyi temizledi ve yeniden taktı yüzüne. 1 Mayıs Mahallesi’ne gitti ve yattığı otobandan “kalk gidiyoruz” dedi Mehmet’e. Ve kendinden önce düşen devrimci abilerine el verdi, yürüdü omuz omuza. Onun büyüdüğü sokaklar ve oynadığı topraklar ki, bunca insanı bir arada görmedi hiç. Hazirandan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı ve olmayacak.

11 Mart sabahı uyandı Berkin. Okullarda boykot, emekçi semtlerde barikat, tiyatro salonlarında adı konulmayan skeç, sinema salonlarının beyaz perdesinde yeni çekilen bir film oldu. Dünyanın yaşanmamış tüm güzellikleri yaşanmaya başlandığı anda, tarihe mal olurlar. Ve bizler her zaman güzellikleri, umutları, coşkuyu, öfkeyi, yeni insanı temsil ettik. Ta ki, sömürünün, zulmün ortadan kalktığı, özgürlüğün ve insan için yaşatmanın kurulacağı güne kadar…

Miting alanlarında ağlamayı marifet sayanların sahtekarlıkları kendi iç savaşlarından ortaya çıkıyor. Mısır’daki Rabia’yı günlerce dilinden düşürmeyen ve ağlayanTayyip’in Suudi Arabistan’dan gelen bir telefon görüşmesinin ardından, nasıl da damlaları kuruttuğunu hep birlikte gördük.

Bizler gülmeyi de ağlamayı da nasıl yaşacağımızı biliriz. Sizin karşısında gözyaşlarımız değil, öfkemiz, coşkumuz, kararlılığımız olacak. Tıpkı 19 Aralık’ta kurşunlarınıza karşı halaya durduğumuz gibi, tıpkı 1 Mayıs’larda düşenlerimiz pahasına Taksim meydanını zaptettiğimiz gibi ve hala sizi titretmeye devam eden Haziran ayaklanmasında olduğu gibi…

Biz gözyaşlarımızı erteledik ve onlar için ağlamayacağız, hesaplarını soracağız! Berkin’in elindeki sapan bizim ellerimizde korkunuz olmaya devam edecek! Ali İsmail’in “korkacaksınız, titreyeceksiniz”i yataklarınızda size rahat vermeyecek! Berkinlerimizin kara gözlerini göreceksiniz uykularınızda ve korkunuzdan zıplayacaksınız! O irin damlayan ağızlarınız ve tüm işçilere, emekçilere karşı her türlü saldırıyı planlayan beyinleriniz patlatılıncaya kadar, temsil ettiğiniz burjuva sınıfınız bu öfkeden kurtulamayacak! O zaman gözlerinizden akacak damlalar dahi sizi kurtaramayacak!

Şimdi Berkin mi terörist yoksa sizler mi? Bizim çocuklarımız mı kocaman yürekli, yoksa sizin hırsız çocuklarınız mı? Bizlerin çocuklarının gemi alacak, ayakkabı kutusunu milyonlarla dolduracak çirkefliği de yozlaşması da olmayacak! Bizim çocuklarımız Berkin’in almaya gittiği ekmek gibi tertemiz ve taptaze kalacak, kirletmeyi başaramayacaksınız!

Berkin uyandı ve o gördüğünüz üzerine misket atılan mezarlık da bir isyan çağrısıdır artık. Oranın üzerinde çiçekler büyüyecek ve dünyayı saracak! Bizler Berkinleşerek daha da çoğalacağız ve özgür yarınlara doğru yürüyeceğiz!

“Gün bitse bile gökyüzünde / Günler daha mühürlenmedi / Ve zamanda gelecek daha bitmedi.”

 

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …