269 gün boyunca aklım bir şekilde Berkin’e dalıp gidiyordu. Zaman zaman iyi, zaman zaman kötü haberleriyle hep ondaydı.
Son günlerde durumunun iyi olmadığı haberlerini alıyorduk. Bir yandan devlete karşı çığ gibi büyüyen öfke, bir yanda da Berkin. Ölümüyle birlikte neler olabileceğini düşünemiyor, düşünmek de istemiyordum.
Ölüm haberini almadan bir gece öncesinde dostlarla konuşuyorduk, “ne olacak?” diye. “16 kilo kalmış…” Arada bir içimden “Bir Görüş Kabininde” türküsünü mırıldanıyordum. “Ne kadar da ufalmış bedenin / gözyaşıma sığdın sen /Açlık mı yemiş ömrünü yavrum / al sütümü iç Berkin” Bütün gece neredeyse Berkin’i konuştuk. Herkes bir umut iyileşeceğini, aramıza döneceğini söylüyordu. Ama, katil devlet 2 metre mesafeden, hedef alıp tam da çocukluğundan vurmuştu Berkin’i!
Sabah Berkin’in ölüm haberiyle uyandık. O sabah evdeki herkes büyük bir öfke ve hüzünle doldu. Yoldaşlarıma ulaştığımda çoktan Okmeydanı ve Adli Tıp’taydılar. Esnaflar kepenk kapattı, sendikalar grev ilan etti, insanlar Okmeydanı’na akın etti… Saatler geçtikçe il il eylem saatleri ve yerleri yayılıyordu. “Bir Haziran Direnişi daha olur mu?” diye içinden geçiriyordu herkes.
Akşam Kadıköy’deydik. Herkes “yetti artık!” diyordu. Sokaklar “Berkin Elvan Ölümsüzdür!” diye yankılanıyordu. O gece her zamanki gibi üzerimize yine sayısız gaz kapsülü, plastik mermi yağdırıp, tazyikli su sıktı faşist devlet. Türkiye’nin birçok şehrinde barikatlar ateşe verildi. Kimse kaçmıyordu, nefessiz kalana dek. Eve döndüğümüzde çok yorgunduk, ama öfkemiz hiç geçmemişti…
Ertesi gün öğle saatlerinde Okmeydanı’na vardığımızda kitle o kadar büyüktü ki… Başı Okmeydanı’ndaydı, ama sonu görünmüyordu. Şişli’ye geldiğimizde milyonlarca yürek olmuştuk. Verilen sayılara göre 3 milyon insan olduğu söyleniyor. Ve o 3 milyon insan, tek bir ağızdan “Berkin’in hesabını soracağız!” diyordu. Çevik Kuvvet’in önünden geçerken insanlar yüzlerini onlara dönüp “Katiller!” diye haykırıyordu. Hayatım boyunca unutamayacağım, hüznün öfkeye dönüştüğü anlardan biriydi. Berkin hepimizin kardeşi, çocuğu, öğrencisi, arkadaşıydı. Katil devlet, katletmeye devam ediyor. Ve biz sokağa çıkmadığımız, sesimizi duyurmadığımız sürece de katletmeye devam edecek.
Cenazenin bitimine yakın arkadaşlarım arayıp Osmanbey-Şişli’de müdahalenin başladığını söylediğinde hiç de şaşırmadım. Cenaze sonrasında Taksim’de anma yapılması planlanmıştı. Faşist devlet sabahın erken saatlerinde Taksim’den Şişli’ye kadar nerdeyse her sokak başına polisi yerleştirmişti bile. Herkes Taksim’e gidebilmek için yollar deniyordu. Yine her köşe başı barikat ateşiyle aydınlanıyordu. Osmanbey’de müdahale devam ederken yoldaşlarımla Taksim’e çıkmıştık. Ne yazık ki o saate kadar gelebilen insan sayısı azdı. Yoldaşlar flamalarını çıkarıp hemen TOMA’nın karşısına geçti. Kitle yavaş yavaş çoğalmaya başladı, ama İstiklal Caddesi’nin her bir yanında ayrı bir müdahale oluyordu. Ama yine de kimse bir yere gitmedi ve mücadele etmeye, direnmeye devam etti… Bütün gece Taksim gaz altındaydı. Çevik katiller, devletin başındaki katillerin dilinden konuşuyordu. Hepsi her bir gaz kapsülü atışlarında, ayrı bir küfür ediyorlardı…
Evet, devlet bir canımızı, bir kardeşimizi daha katletti. Hem de 2 metre mesafeden, hedef alarak. Diğer birçok canımızın cenazesinde yaptığı gibi, yine cenazemizin üstüne gaz bombaları, plastik mermiler yağdırdı.
Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in dediği gibi;
“Ekilir ekin geliriz / ezilir un geliriz
Bir gider / bin geliriz…”
Berkin Elvan Ölümsüzdür!