2014 1 Mayıs’ı diğer 1 Mayıs’lardan farklıydı. Esasında her 1 Mayıs’ın kendine özgü yanları vardı. Ama son bir yıl içerisinde inanılmaz günler geçirmiştik, tecrübelerimiz artmıştı, direnme-çatışma-mücadele konuları yeni şekiller alarak, güçlenerek boyutlanmıştı.
Zor bir yıl olmasına rağmen, sürekli harekette olduğumuz, çok yeni insanla tanıştığımız, birlikte barikatlarda direndiğimiz, dayanıştığımız, yardımlaştığımız bir kesitti 2013 1 Mayısı ile 2014 1 Mayıs aralığı… Öyle ki, hangi eylemde nerdeydik, neler yaptık bunu dahi karıştırıyorduk, o kadar çok eylemlilik ve mücadele pratiği arasında…
Kısacası bu bir yıl bize çok şey kazandırdı. En son 15’inde bir fidan Berkinimiz’i kaybetmemizin öfkesi de üzerimizdeydi. Böyle bir birikim üzerinden giriyorduk 2014 1 Mayısı’na…
Devletin her saldırısına karşı halkın da kendini koruma önlemleri değişerek ve gelişerek sürüyor. Geçen yıl kimsede baret olmamasına rağmen, bu bir yıllık süreçte Abdullah Cömert, Ahmet Atakan ve Berkin Elvan’ı biber gazı silahının nokta gözetilerek atılması sonucu başlarından yaralanmalarıyla ölümsüzleşmeleri, baret takma ihtiyacını doğurmuştu. ‘90lı yıllarda biber gazı ve plastik merminin olmadığı durumlarda savunma şekilleri sopa-demir çubukken, şimdi sapan ve havai fişekti. Çok fazla direnişçinin elinde sapanların olduğunu gördük, mücadele etme çok güçlüydü ve saldırılar karşısında alandan çekilme fikri kimsede yoktu. Öyle ki, astım hastası olan arkadaşlarımız dahi ayrılmıyorlar, kalmakta ısrar ediyorlardı.
Son bir yıl, herkese çok şey katmıştı. Bizler öğreniyorduk sokakta adım adım mücadeleyi, devlet de taktiklerini uzun uğraşlarla belirliyor ve saldırılarının şiddetini artırıyordu. Ama halkın katılımı ve direngenliği, çatışmanın çapı da her yıl artarak sürüyordu.
* * *
Erken saatlerde DİSK binasına ulaşmak için yola koyulduğumuzda, çemberin çok geniş olduğunu anladık, Bomonti civarına kadar inip tekrar çıkmak zorunda kaldık. Belli ki, çok kişi hiç ulaşamasın, ulaşanlar da yorgunluktan çatışamaz hale gelsin istiyordu devlet…
Yürüyüşün saat 11’de başlayacağını öğrenince, DİSK önünde son hazırlıklarımızı yaptık… Bazı yoldaşlarımız maskesinin içine mendile biraz viks sürerek ve maskenin üstüne şal takarak biber gazının etksini azaltmaya çalışıyor. Bazıları deniz gözlüklerini takıyor. Herkes birbirine bakıp kontrol ediyor….
Nihayetinde Halaskargazi Caddesi’ne inildi ve yürüyüş başladı. Elbette aynı zamanda saldırı da başladı, geçen yıl olduğu gibi göz gözü görmez şekilde defalarca gaz attılar ve ilk seferde korkutabildikleri, bayıltabildikleri kadarını düşürmek istediler.
Kitle DİSK’in ara sokağına çekildiğinde, gaz maskesi olanlar caddede mücadeleye devam etti. Zamanla herkes DİSK’in sokağında barikat kurup caddede duran TOMA ve polislere karşılık vermeye başladı. Bu yıl farklı olan, polisin caddede kalması, ara sokaklara girmemesiydi. Geçen sene hemen ara sokaklara girmiş, her ara sokakta çatışmalar devam etmişti. Bu yıl ise ara sokaktan caddeye yüklenmeler vardı. Plastik mermi ve onun içindeki tozu polisler taktik olarak kullanıyor, yakında olanlara TOMA’nın suyuyla püskürterek atıyorlardı, herkes öksüre öksüre geri çekiliyor, arkada olanlar öne geçiyordu.
Çatışmalar böyle devam ederken DİSK binasının Taksim tarafının barikatları düştü. Aynı zamanda soldan da gelmeye başladılar, bizim bulunduğumuz barikat da düşmüş oldu, geri çekilmeye başladık. Geri çekildiğimiz sırada bir yoldaşın başından yaralandığını söylediler. Ona ulaşmak için yoldaşları aradım, ulaştığımda ambulans gelmişti, yoldaşı bindirdik, bilinci açıktı. Gönüllü olan bir doktor da vardı, ambulansa bindiler haberleşmek için numalarını aldık ve tekrar kitlenin yukarı çıkmasını bekledik. Polis çekilince kitle geri döndü ve tekrar mücadele başlamış oldu, aklımızın bir köşesinde yoldaşın durumu vardı, tomografi sonuçlarını bekliyorduk.
* * *
Burjuva basının 2010 1 Mayıs manşetleri ile 2014 1 Mayıs manşetlerine bakıldığında ne kadar tutarsız ve ikiyüzlü olduğu görülecektir. Geçen yıl “çukur” diyerek yasakladılar, bu yıl bahaneleri olmadan yalnızca “yasak” dediler, ufak bir sebep olarak “trafik etkileniyor”u eklediler. Her yeri trafiğe kapatarak, toplu taşıma araçlarını kaldırarak binlerce insanı mağdur etmekten çekinmeyen devletin yalanlarının pespayeliği gün gibi ortaya çıktı.
Bunu neden yaptıkları da ortaya çıktı. 1 Mayıs ile büyüyen mücadeleden korkuyorlar, gençliğin dinamizminden işçilerin haklı olan taleplerinden korkuyorlar. Korkularının büyüklüğü onlara saldırının da büyümesini emrediyor.
Korktukları şey başlarına gelecek! Ali İsmail Korkmaz’ın dediği gibi; “Korkacaksın, titreyeceksin, yıkılacaksın adi hükümet!” 1 Mayıs bizim, Taksim bizim!