MADENCİNİN KATİLİ SERMAYE DÜZENİ!

madenci-sedyede

Soma’da yüzlerce maden işçisi katledildi! Ve daha yüzlercesi, yerin kilometrelerce altında ölüme terk edilmiş durumda…

Hal böyleyken, yetkili kişiler yine bildik açıklamaları yapıyor: Enerji Bakanı, katledilen madencileri birer insan değil de bir nesneymiş gibi “tane” “tane” sıralıyor ve ölü sayısı 280’ aştığı halde “endişe edilecek rakamlara ulaşmamayı(!)” diliyor! Üstelik gerçek ölü sayısının 500’ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Başbakan ise, her zamanki pişkinliği ile taa 1800’lü yıllardan dünyadaki maden kazalarını sıralayarak, “bunlar olağan şeyler” diyor ve “literatürde iş kazası diye birşey olduğunu” söylüyor! 4 yıl önce de Zonguldak’ta madenciler öldüğü zaman “güzel öldüler”, “bu meslekte ölüm var” demişlerdi.

Evet, onların “literatürü”nde işçi cinayetlerinin adı “iş kazası”dır! Yüzlerce işçinin katledilmesi “olağan”dır! Neredeyse hergün bir işçinin bu cinayetlere kurban gitmesi, son yıllarda binlercesinin ölmesi veya sakat kalması, Türkiye’nin Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yeralması “olağan şey”dir!

Çünkü onları ilgilendiren tek şey, azami karlarıdır! İşçinin kanıyla beslenirler! Yüzlerce madenciye mezar olan Soma Holding’in patronunun açıklamaları, bu kanemicilerin nasıl bir sömürü gerçekleştirdiklerini bir kez daha ortaya koyuyor: Holding patronu, geçtiğimiz aylarda bir gazetede yayınlanan röportajında, en fazla kar eden şirketlerden biri olmasının “sırrı”nı, “maliyetleri yüzde 60 oranında düşürmek” olduğunu söylüyor! Bir işçinin 140 dolar olan “maliyeti”ni 23 dolara düşürdüklerini böbürlenerek anlatıyor!

Esasında verdiği “sır”, yaşanan katliamın “sırrı”dır! Çünkü “maliyeti düşürmek” dediği, daha az işçiye daha çok iş yüklemek, düşük ücretle daha yoğun sömürü gerkçekleştirmek demektir. 15 yaşındaki çocukları maden gibi en ağır işlerde asgari ücretle çalıştırmaktır. Alınması gereken “güvenlik önlemleri”ni “maliyetli” bulup almamaktır! Trafo bozuk olduğu halde, tamir ettirmeden işçileri çalışmaya zorlamaktır! Özelleştirme ve taşeronlaştırma ile işçileri örgütsüzleştirmek ve ölümüne çalıştırmaktır!

İşçiler, emekçiler!madenci-iscii

Ne yazık ki, Soma’da yaşadığımız ilk işçi katliamı değil! Daha önce de madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde ve daha pekçok işyerinde işçiler öldüler, yaralandılar, meslek hastalıklarına yakalandılar.

Bu cinayetlere karşı yükselen öfke, eyleme dönüşmedikçe ve bu cinayetlere sebep olanlar hesap vermedikçe, ölümler bitmiyor! Aksine her geçen yıl daha da artıyor!

Soma’da yaşanan, Türkiye’deki en büyük işçi katliamıdır. Bu büyüklüğe uygun bir tepki ortaya koymazsak, daha büyük katliamlar yaşanacaktır. Son 10 yıl içinde 13 bin işçi öldü! Özelleştirme ve taşeronlaştırma arttıkça ölüm de artıyor. Çalıp çırpmakta daha önceki hükümetlere rahmet okutan AKP, işçi cinayetlerinde de hepsinden önde gidiyor. Geçtiğimiz aylarda CHP’li Manisa milletvekillerinin meclise getirdiği araştırma önergesinin AKP’nin oylarıyla reddedildiği ortaya çıktı. Şimdi de bu önergenin Soma’yı içermediğini söyleyerek sıyrılmaya çalışıyorlar!

Ama nafile!

Soma’ya giden Bakanlar ve Başbakan, halkın protestolarıyla karşılaştı, korkusundan markete sığınmak zorunda kaldı. Her yerde işçi ve emekçiler, Soma’nın hesabını sormak için sokaklara çıktı. Ve yine polisin copu ve gazıyla karşılaştılar. Maden ocaklarını olduğu gibi, sokakları da gaza boğdular bir kez daha. İşçi ölümlerini değil, yürümelerini önlemenin derdindeler. Üstelik, hakkını arayan madenciler, Erdoğan tarafından yumruklanıyor, müşaviri tarafından tekmeleniyor.

Fakat artık katliamların hesabını vermekten kurtulamayacaklar!

Sokağa, eyleme, HESAP SORMAYA!

İşçi düşmanı HÜKÜMET İSTİFA!

Taşeronlaştırma, özelleştirme ölüm demektir!

İşçilerin talepleri kabul edilene kadar

SÜRESİZ GENEL GREV, GENEL BOYKOT, GENEL DİRENİŞ!

15 Mayıs 2014

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …