Bir işçi daha öldü inşaatta çalışırken. Başına demir direk düştü. Adı Hakan Tek. Taşeron işçisi; asgari ücretle geçinmeye, ailesine bakmaya çalışıyordu.
Ali Ağaoğlu’nun Maslak’ta ormanı yokederek yaptığı lüks sitede çalışıyordu. Hani şu ünlü Maslak 1453 sitesi vardı ya. Ağaoğlu kamuya, yani halka ait ormanın içinde, sanki babasının çiftliğiymiş gibi pervasızlıkla at üzerinde poz vermiş, süper lüks daireler vaadetmişti.
O süper lüks dairelerin inşaatında ise, 3 binden fazla işçi, hepsi de taşerona bağlı olarak çalışıyordu. İnşaatta, en ağır koşullarda, ama insanca yaşama, insanca çalışma koşullarından mahkum bir biçimde.
Hakan’ın cansız bedeni yerde yatıyor tam 5 saat boyunca. İşçiler kameralara bağırıyorlar “Bunlar devleti de satın almış, 5 saattir ne ambulans geldi, ne bir sağlık görevlisi, ne de herhangi biri”. İşçiler, devlet ile patron, sermaye ile hükümet arasındaki ilişkinin özünü ne kadar doğru kavramış. Lenin’in devlet tanımını bilmiyorlar elbette, ama kendi yaşamlarından bakarak, sermaye ile hükümetin ilişkilerine bakarak, devletin görevinin sermayeyi korumak olduğunu görmüş, anlamışlar.
Ve eylem yapıyorlar işçiler, slogan atıyor, inşaat içinde yürüyorlar. “Patronlar kalleş, işçiler kardeş!”
İşçi cinayetleri sürüyor. Devlet taşeron sistemini iyice yerleştirmeye, patronun karını artırmaya, işçi sömürüsünü büyütmeye uğraşıyor. Her türden işçi cinayetine, sınıfsal baskı ve sömürüye, işçiler üzerinde estirilen teröre karşı, “kalleş patronlar”a karşı “sınıf kardeşi işçiler” birlikte mücadele etmediği sürece, çözüm bulmak mümkün değildir.