Okmeydanı, 22-23 Mayıs günleri, bir kez daha polis vahşetiyle karşı karşıya kaldı. İki kişi, Uğur Kurt ve Ayhan Yıldız, polisin kurşunu ve gaz bombası ile yaşamını yitirdi. Bu kişilerin Alevi olması ve Uğur Kurt’un Cemevi’nde iken hedef alınarak vurulması, devletin bir provokasyon girişimiydi.
Alevi inancından insanların oturduğu ve devrimci örgütlerin faaliyetlerinin yoğun olarak yapıldığı Okmeydanı, devletin hedef seçtiği semtlerin başında geliyor. Berkin Elvan’ın yaralanmasının ardından eylemler de artmış ve polisle sık sık çatışmalar yaşanmıştı. Devlet, Okmeydanı halkına gözdağı vermek için saldırılarını ve provokasyonlarını arttırdı. Hatırlanacaktır, Berkin Elvan’ın cenazesinden sonra da AKP’nin kışkırtığı gerici-faşist bir güruh, Okmeydanı’na saldırmış ve içlerinden biri öldürülmüştü.
Devlet tam da Soma’daki maden katliamı ile köşeye sıkıştığı bir dönemde, yeniden Okmeydanı’na ve Cemevi’ne saldırarak, dikkatleri başka yöne çekmeye çalıştı. Cemevi’nin özel olarak hedeflendiği ve içindekilere gerçek mermi ile ateş edildiği ortadadır. Uğur Kurt’un katledildiği anda, hemen yanında Okmeydanı Cemevi Başkanı’nın bulunması düşündürücüdür. Belki de asıl hedef cemevi başkanıydı ve Alevi-Sünni çatışmasını başlatmaktı. 1995’te Gazi’de bir dedenin kontrgerilla tarafından öldürülmesinde yaşandığı gibi…
Okmeydanı’na artan saldırıların bir diğer nedeni de, bölgenin İstanbul’un tam ortasında yer alması, dolayısıyla büyük rantlara açık olmasıdır. Son cinayetlerin ardından Beyoğlu Belediyesi’nin Okmeydanı’nı “riskli alan” ilan etmesi boşuna değildir. Bir yandan polis terörüyle kitle rahatsız edilmekte, bir yandan da çeşitli vaatlerle kandırılıp Okmeydanı’nın devrimci yapısı tümden değiştirilmek istenmektedir.
Okmeydanı halkı, ne rant girişimine, ne de Alevi-Sünni bölünmesine izin vermeyeceğini, yaptığı eylemlerle ortaya koyuyor. Önümüzdeki günlerde devletin yeni provakasyonları yaşanabilir. Sadece Okmeydanı değil, tüm işçi ve emekçilerin bu provakasyonlara izin vermemesi ve mücadeleyi yükseltmesi gerekmektedir.
Polisin hedefli cinayetleri
Berkin Elvan için adalet talebiyle 22 Mayıs’ta Okmeydanı’ndaki İTO Lisesi’nde boykot yapan öğrencilere sabah saatlerinde gaz bombaları ve plastik mermilerle saldıran polis, Okmeydanı Cemevi’nde bir cenazeye katılmak için bekleyen Uğur Kurt’u katletti. Bu katliama karşı sokaklara dökülen Okmeydanı halkına yine gaz bombaları, plastik mermi, tomalarla saldırdılar. Ve Ayhan Yıldız’ı gaz bombalarıyla katlettiler.
Okmeydanı’nda Uğur Kurt’un katledilmesinin ardından barikatlar kuran devrimciler ve Okmeydanı halkı 24 Mayıs akşamına kadar eylemlerine devam etti. Polisin yoğun gaz bombası ve plastik mermi saldırısının yanı sıra özel harekat timleri de saldırıya katıldı.
Katliama karşı Okmeydanı dışında, Gazi Mahallesi, Sarıgazi, Nurtepe, Gülsuyu, Kartal, İkitelli, Bağcılar, Esenler, Alibeyköy’de de kitleler barikatlar kurarak polisle çatıştı. Ayrıca Adana, Ankara Tuzluçayır, Kızılay ve ODTÜ, Dersim merkez. İzmir’de de polisle çatışmalı eylemler yapıldı.
Uğur Kurt’un katledilmesinin ardından Proleter Devrimci Duruş’un da aralarında bulunduğu devrimci kurumlar cemevi önünde toplandı. 22 Mayıs akşamı Proleter Devrimci Duruş, Halk Cephesi, DHF, Mücadele Birliği, Kaldıraç, SDP, EMEP, SODAP, ÖDP mahalle içinde sloganlar atarak bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yolu trafiği kesen kitle, bir müddet oturma eylemi yaptı. Tekrar cemevi önüne geldiklerinde, polis bir kez daha saldırdı ve barikatlarda direniş devam etti. Gece yarısına kadar devam eden direniş polisin çekilmesiyle sabah saatlerinde bitirildi.
23 Mayıs’ta da Uğur Kurt’un cenazesi için cemevi önünde toplanıldı. Çevik kuvvet minibüsüne devrimciler taşlarla saldırdı. Katliamdan 26 saat sonra olay yerine gelen savcı ve yanında getirdiği koruma polisine yönelen öfke, polisin mahalleden kovulmasıyla sonuçlandı. Cenaze, cemevinde yapılan törenin ardından, yürüyüşle Sivas’a uğurlandı. Cenazeye kitlesel bir katılım oldu.
Aynı akşam diğer mahallelerde ve illerde de çatışmalı eylemler yapıldı. Kadıköy’de de bir yürüyüş gerçekleştirildi.
Okmeydanı’nda yaşanan katliamın ardından burjuva basın devrimcileri hedef tahtasına çaktı. Haziran direnişi sırasında da polislerin arkasını sıvazlayan Başbakan, “polis nasıl sabrediyor anlamıyorum” diyerek, yeni katliamlara davetiye çıkardı. Bu açıklamaların ardından bizzat Erdoğan’ın “emri ben verdim” dediği baskınlar yapıldı. 43 kişi gözaltına alındı. 5’i tutuklanarak hapishaneye gönderildi.
Alevi kurumlarından katliama tepki
Alevi kurumları, Okmeydanı’nda Uğur Kurt’un öldürülmesinin ardından 25 Mayıs’ta İstanbul, Ankara, Adana, Bursa, Dersim, Diyarbakır, İzmir, Mersin, Bursa’da sokaklara çıktı ve katillerin hesap vermesini istedi. Kitlesel katılımlarla geçen eylemlerde “Katil devlet hesap verecek”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı.
İstanbul’daki eylem Şişli’de yapıldı. Alevi kurumlarının yanı sıra Proleter Devrimci Duruş okurlarının da bulunduğu birçok devrimci kurum, eyleme katıldı. Şişli Meydanı’nda saat 12’den itibaren toplanmaya başlayan binlerce kişi, polisin cinayetlerini kınayan sloganlarla Osmanbey Metrosu’na kadar yürüdü.
Metrodan Taksim’e açılan yollar polis bariyerleriyle kapatılmıştı. Burada Alevi kurumları adına bir açıklama yapıldı. Devletin Alevi’leri hedef tahtasına çaktığı ve yaptığı katliamlarla yok etmeye çalıştığı vurgulandı. Uğur Kurt’un cemevi bahçesinde polis tarafından katledilmesinin de, bunun bir devamı olduğu söylendi. Bu katliamı yapanların, hesabını vermesi istendi. Ve “Alevileri sokaklardan uzaklaştıramayacaksınız” denildi.
Açıklamanın ardından kitle Mecidiyeköy’e kadar sloganlarla yürüyüşe devam etti.