Soma’da olan ölümler sonrasında, bu katliamı araştırmaya ve taziye ziyaretleri yapmaya gittik. İlk önce yangının olduğu madene gittik, defalarca polis kontrolünden geçerek ilerledik, aileler ve basın giremiyordu. Televizyonlarda gördüğümüz aileler meğer ilk anda gelenler ve gitmeyenlermiş, diğerlerini aşağıdan geçirmiyorlarmış…
Maden önünde Maden-İş işçi temsilcilerinden biriyle konuştuk, ilk söylediği söz “ihmal yok” oldu. Maden-İş Sendikasının tamamen patronlardan yana olduğu her aşamada karşımıza çıktı, temsilciler ise patronların istediği kişilerden oluşuyordu. Trilyonlar kazanan patron, temsilcileri de kendi lehine konuşturuyordu. Kanunları bilmeden, ihmalin ne olduğunu bilmeden nasıl “ihmal yok” dersiniz dedik, cevap alamadık. İhmalin neler olduğu daha sonra Soma-Kınık-Savaştepe ve köylere gittiğimizde dinlediklerimizden tespit edebildik…
Kaza mı, kader mi, katliam mı?
Son yıllarda madencilikle ilgili çıkan kanunlara baktığımızda Soma’da kanunların hiçbirinin uygulanmadığını görebilmek çok kolaydı. Bazıları kısaca şöyleydi;
. Maden içinde olması gereken gaz sensörlerinin olmaması
. Madende yalnızca tek bir tane giriş ve çıkışın olması
. Havalandırmanın yeterli sıklıkla ve sayıda olmaması
. Akaryakıt ile girilmesi yasakken mazotla çalışan araçlarla madene girilmesi
. Kömürler sıcak çıkmasına rağmen çalışmaya devam edilmesi
. S panosunun içi aşırı sıcak olmasına rağmen çalışılmaya devam edilmesi
. Gaz maskelerinin raf ömürlerinin bile bittiği, kontrol edilmediği
. Çıkış kısmının eğiminin çok dik olduğu, kanunda belirtilen özelliklere sahip olmadığı
. İşçilerin kullandığı asansölerin sürekli bozuk olduğu, fakat kömür asansörlerinin hep çalıştığı
. Kömür çıkarılan uçların çok dar olduğu, insanların bile zor geçtiği…
gibi ihmaller yalnızca ilk etapta tespit edebildiklerimizdi. Bunların dışında orada çalışmayı bırakan elektrik teknisyeni bırakma sebebinin çalışırken elektriğin kesilmemesi olduğunu iletti. Normalde, elektriğin tümden kesilmesi gerekiyorken, üretimin aksamaması için uygulanmaması söz konusuymuş.
Madenin önceki sahipleri ve maden mühendisleri açıkladılar; “Soma’nın zaten yanan bir maden olduğu ve kapatılması gerektiğini biz hem devlete hem de Soma Holding’e söyledik” dediler. Yangının her zaman sürdüğünü, zaten bu sebeple Soma Holding’ten önce kapattıklarını anlattılar. Böyle bir durumda devletin ısrarla Soma Holding’e üretim yaptırmasına ne denebilir? Bu katliama çağrıdan başka bir şey değildir.
“Denetim yapıldı mı” sorusunun cevabı
Denetimin yapıldığı söyleniyor, Türkiye’de kim inanır denetimin olması gerektiği gibi yapıldığına? Denetimlerde madenin kanuna uygunluğu denetlenseydi kapatılmış olurdu, yukarıda saydığımız sebepler dahi kapatmayı gerektiriyor. Bunlar yalnızca bir günde ulaşılan sonuçlarken, denetimi yapanlar bilmiyor muydu?
Elbette biliyorlardı, fakat patronların kar hırsı her şeyin üstündeydi. Katliam olacağı bilinerek devam edildi, hala da diğer madenlerde devam ediyor… Sadece rakamlara bakmak bile denetim sözünün başlı başına yalan olduğunu kanıtlıyor.
. Soma’da 2013 yılında ölümlü ve yaralanmalı vaka sayısı; 5000.
. Türkiye’de toplam maden sayısı; 14.000
. Türkiye’de 2013 yılında madende yaşanan vaka sayısı; 73.000, ölüm; 95
. Türkiye ölümlü maden kazalarında; dünya’da 1. sırada
. Türkiye Avrupa’da maden kazalarında 1. sırada
Böyle bir tablo bize üretim ve kar hırsının “kaza” sözü ile geçiştirilemeyeceğini, bunun bir KATLİAM olduğunu anlatıyor. İş güvenliği için gerekenler yapılmayan madenlerde ölümlerin olacağı çok açıkken, neden yapılmıyor? Yapılması için patronların hem para harcaması gerekiyor hem de işletmeyi bir süre kapatması gerekiyor; üretim duracağına işçilerin ölmesi patronlara daha karlı geliyor. Ölen işçi yakınlarına verdiği tazminatlar, üretimin durmasından daha ucuza geliyor. Yani, işçinin canı kömürden daha ucuz…
6 km.lik madende, yangının çıktığı A panosunun dışında, dipte olan H panosu ve çıkışa yakın S panosundan söz etmek gerek. 6 km. uzunluğunda bir madenin yalnızca tek bir giriş çıkışının olmasını, bırakın kanunları bilenleri, normal bir kişi dahi mantıksız bulur değil mi?
A panosundan sonra bir çıkış ve yeni bir giriş olsaydı, en dipte olan H ve S panosu dahil yüzden fazla işçi ölmemiş olacaktı. Yangında ortaya çıkan kirli gaz, çıkmak için çıkışa giderken tüm panoları dolaşarak çıkıyor, geçtiği tünellerdeki her işçiyi zehirleyerek geçiyor… Sadece bir giriş çıkış ile bile yüzden fazla işçi kurtarılabilecekken ölmüş olmaları kaza değil, kader değil, KATLİAMdır!
Bakan Taner Yıldız’ı ve Afad’ı kutluyorlar; onlar ne yaptılar?
Televizyonlarda sedyeyi çıkaranların AFAD yazılı ekipler olduğunu gören bizler, AFAD’ı madene indiğini düşünüyorduk. Fakat madene inenleri dinledikçe aslında AFAD’ın hiç inmediğini öğrendik.
Madene inenler ilk andan itibaren İmbat Kömür’ün işçileri ve sağ kurtulan Soma Maden’in işçileriymiş, bazısı yaralanmış bazısı ise ölü çıkarılmış. Yani, kurtarmaya inen “yetkili ekipler var” sözleri tamamen yalanmış. Kardeşini, arkadaşını, akrabasını kurtarmak isteyen işçiler girmişler madene bir kurtarma ekibi ve yetkili olmadan çıkarmışlar işçileri, son anda ise sedyeyi alıp ambulansa bindiren AFAD’ı bizlere göstermişler…
Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın gelmesi kurtarma çalışmalarını aksatıp saatlerce çalışmamalarını sağlamış, her dakikanın önemi olduğu halde…
Başbakan ve devleti temsil edenlerin aksine, hiçbir ölen yakını yaşadıklarına “kaza” demedi, çünkü ihmallerin hepsini yaşayarak biliyorlardı. Hepsi, seçme şansları olsaydı madende çalışmayacaklarını söylüyordu. Kemik AKP’li olan bir kişiyle tanışmadık AKP oylarının yüksek olmasına rağmen…
Çalışacak başka bir yer olmadığından, madene inmek zorunda bırakılıyorlar öleceklerini bile bile. Şirket istediğinde AKP mitingine götürüyor, seçimlerde AKP’ye oy vermeyi zorunlu kılıyor, sendika seçimlerinde kağıda yazılı olan isimlerin seçilmesini zorluyor. Tüm bunların karşısında da, işsizlik ve kredi borçları varken köşeye sıkışmış halde çalışıyorlar… Kemik AKP’li işçiler söz konusu olmadığı gibi, genel olarak her şeyin farkında olup yapacak alternatifleri olmamasından yakınıyorlar.
Ölüm girdabından kurtulmayı başarmak
Soma Holding’in 4 madeninden birisinde 300’den fazla işçi katledildi, ya diğer madenleri?
Biz oradayken işbaşı için Soma Holding arıyordu işçileri, diğer madenlerin koşulları da aynı olmasına rağmen… İşçiler madene bu koşullarda inmek istemiyorlar. Neden tam da şimdi o madenler üniversitelerle, bağımsız denetmenlerle birlikte denetlenmiyor? İhmal yoksa, neden tespit edilmiyor? Bağımsız şekilde yapılacak bir denetimin sonucunda üretim duracağı için yapılmıyor, işçiler ölmeye devam ederse de patronlar ve devlet için sorun oluşturmuyor.
Yangının olduğu madenden H panosunda çalışan sağ kurtulan abi-kardeşle konuşuyoruz, nasıl kurtulduklarını anlatıyorlar; ama kuzenlerini ve arkadaşlarını kaybetmişler acılı ve endişeliler. Onları kimse kurtarmamış, çünkü H panosu en dipteki pano olup, çıkıştan giren işçiler 45 dk yürümelerine rağmen oraya varamayıp zehirlenmeye başladıklarından geri dönmüş. Abi-kardeş, H panosunda tüm işçilerin havalandırmada toplandığını, ama kirli gazın kendilerini etkilediğini, arkadaşlarının kusmaya başladığını, bayıldığını gördüklerini tüm bunlardan sonra abisinin kardeşine “ya gayret edip çıkacağız ya da burda kalıp ölürüz” dediğini, bunun üzerine çıkmaya başladıklarını anlattılar.
Makineler için olan oksijenli boruları kese kese içerisindeki havaları soluyarak yukarı tırmandıklarını anlattılar, aşağıda kalan tüm arkadaşlarının öldüğünü anlattılar.
İmbat Maden’de çalışan işçiler ve müdürünün ilk anda gelip girişten geçemediklerini, çıkışa gidip temiz havayı ters yöne çevirerek en azından çıkışa yakın olan işçileri kurtarmaya çalıştıklarını anlattılar. Temiz havayı terse çevirerek S panosundan 80 işçiyi kurtardıklarını, ama terse çevirdikleri için de kirli havanın arada kalan işçileri öldürdüğünü anlattılar.
Her konuştuğumuz kişi, ölümlerin 301’den fazla olduğunu söylüyor. Şu an için net kanıtlar olmasa da, 301 kişinin katledilmesi bile inanılmaz büyüklükte bir katliam.
Vahşi kapitalizmin sömürüsüne direnmek
Maliyetini 5’te 1’e indiren ve son yıllarda zenginleşen bir şirket Soma Holding… Maliyetini nasıl düşürdüğü ortada, işçilerin hayatını nasıl önemsemediği, çalışılamayacak bir madeni 24 saat çalıştırdığı, işçilere “ne kadar çok kömür çıkarırsa o kadar iyi” diye baktığı, kapitalizmin vahşetini saçan bir şirket. Şirketin sahibi Alp Gürkan başta olmak üzere, denetim yetkilileri ve elbette denetimlerde göz yummalarını emreden Bakanlar ve AKP hükümeti bu katliamdan sorumludur.
Sorumlu oldukları için, ellerine işçilerin kanı bulaştığı için Türkiye’nin her yerinde Soma eylemlerine saldırıyorlar. Soma merkezde adım başı polisler insanlara kimlik soruyor, hır gür çıkarmaya çalışıyor…
Öyle ki, Avukatların Soma’da darp edilmesi ve gözaltına alınması bile planlı yapılan bir provokasyondu. Hiçbir olay yokken sivil polislerin bir avukatı gözaltına almaya çalışmasıyla başlayan olay, orada olan tüm avukatlara sivil polislerin saldırmasıyla darp etmesiyle ve gözaltına almasıyla doruğa çıktı. Günlerdir halka ve esnafa dışarıdan gelenlerin bölücü-yıkıcı-zararlı olduğu söylenmişti, avukatlarla görüşmemeleri tembihlenmişti, buna rağmen avukatlar çalışıyordu. Avukatlara yapılan saldırının planlı olduğu ilk anından itibaren açıktı.
Devletin saldırganlığıyla her olayda yüz yüze geldik, din adamları ve yığdıkları polislerle, halkın öfkesini bastıracaklarını sandılar…
Bu katliamın takipçisi olduğumuz gibi, dava süresince yetkililerin defterleri ve kayıtlarıyla da daha birçok gerçek birçok eksiklik ortaya çıkacaktır. Soma’nın hesabını soracağız, yeni katliamları yaşamamak için…
PDD okuru bir avukat