Van depreminin ardından Toplum Yararına Çalışma Programı kapsamında işe alınan ve üç yıl boyunca Van merkezde ve ilçelerinde İşkur’da çalıştırılan işçiler, Haziran 2014’te işten çıkarıldılar.
İşten atılan 7 bin 286 işçi, zaten 9 aylık dilimler halinde çalıştırılıyor ve her defasında sözleşme yeniliyorlardı. Böylece hem kıdem birikmiyor, hem de güvencesiz çalışmanın en kötü hali uygulanıyordu. Öyle ki, işçiler “işten atılmadı”, sadece “sözleşmeleri yenilenmedi” diye görülüyor. Yani devlet, deprem sonrasında işçi alımı yaparak “sosyal devlet” uygulaması gerçekleştirmiş gibi görünüyordu; ancak gerçekte, taşeron işçi sömürüsünün en çarpık halini uygulamaya sokmuştu.
İşten çıkarılan işçiler önce Van’da direnişe başladılar. 90 gün boyunca Van’da kalan işçiler, 12 Eylül’de Ankara’ya geldiler ve Abdi İpekçi Parkı’nda direnişe devam ediyorlar. Van’da ve yürüyüş güzergahında polis saldırılarına, biber gazı ve coplamalara maruz kalan, gözaltına alınan işçiler, yürüyüşten vazgeçmediler. Ankara yolunda da engellemelerle karşılaştılar, ama kararlı bir şekilde Ankara’ya geldiler.
İşçilerin hemen eyleme geçmesi üzerine, AKP Van milletvekili devreye girerek, İşkur’un 1500 işçiyi işe alacağını söyledi. Ancak işçiler bu açıklamaya tepki gösterdiler. En başta, işten atılan işçilerin sayısının sadece beşte birine denk geliyordu bu rakam. Dahası, atılan işçilerin içinden değil, kamuoyuna duyurarak ve kura çekerek işçi alımı yapacaklardı; yani direnen işçileri bahane ederek kendi kadrolarını işe alacaklardı. Bu arada, işten atılan işçiler de, Van’daki 57 bin işçi ile birlikte kuraya sokulmuş, kurada kaybederek işsiz kalmış olacaklardı.
Üstelik, işçiler artık 9 aylık sözleşmelerle güvencesiz çalışmaya devam etmek istemiyor, kadro verilmesini, işgüvencesinin sağlanmasını talep ediyorlar.
İşçiler Ankara’da başbakanla ve çalışma bakanlığıyla görüşmeler yapmak, seslerini duyurmak ve iş haklarını geri almak istiyorlar. 200 işçinin devam ettiği direniş sürecinde Ankara işçileri ve emekçilerinin yanı sıra sendikalar, devrimci kurumlar da destek veriyorlar.
İşçiler Ankara’da çeşitli eylemler ve basın açıklamaları yaptılar. 23 Eylül’de Başbakan Davutoğlu’nun Sağlık Bakanlığı ziyareti sırasında eylem yapan işçilerin Davutoğlu’na ulaşması engellendi. Ziyaret öncesi parkı ablukaya alan polisler, destekçilere de kimlik kontrolü yaptılar. İşçiler ellerindeki ekmekleri Davutoğlu’na göstererek “iş ekmek özgürlük” diye bağırdı. Kürtçe sloganlar da atan işçileri görmezden gelen Davutoğlu ziyaretini çabucak bitirip kaçtı. 24 Eylül’de ise milletvekilleri Çalışma Bakanı Faruk Çelik’le işçilerin durumunu görüştü. Çelik, Van’da istihdam açığı olduğunu ve 3 binden fazla kadro verildiğini, bu kadrolara da atamaların kurayla yapılacağını bildirdi. Vanlı işçilere öncelik sağlanması talebini ise değerlendireceklerini belirtti.
Vanlı işçiler, Tekel ve Yatağan işçilerinin direnişlerinden öğrendikleri gibi, Ankara’da haklarını arıyorlar. Devlet, baskı ve saldırılarıyla işçileri yıldırmaya çalışıyor. İşçiler ne kadar kararlı direnirlerse haklarını o kadar alabileceklerini öğrenmiş durumdalar.
İşçilerin Kürt olması durumun önemini artırıyor. Kürt halkı genel olarak ulusal talepleriyle öne çıkıyor, eylemlerinin odağında ulusal talepler bulunuyor. Ancak son dönemde Kürt halkının, sınıfsal taleplerle gerçekleştirdiği eylemlerde bir artış var. Çiftçilerin elektrik kesintilerine karşı militan ve eylemli direnişleri gibi, Vanlı işçilerin de taleplerini kararlı eylemlerle araması önemli. Sözleşmeli ve geçici işçi statüsünde güvencesiz çalışma, devletin her kademesinde giderek daha fazla kurumsallaşıyor. Ve ulusal kimliği ne olursa olsun, sınıf bilinciyle harekete geçen işçiler, buna karşı mücadeleyi yükseltiyorlar.