Roboski katliamının yıldönümünde anma yapan ÇÜ öğrencilerine sivil faşistler saldırdı. Buna çevik kuvvet polisleri de eşlik etti ve öğrenciler okulun kütüphanesine çekilmek zorunda kaldılar. Kütüphaneye saldıran polis, öğrencileri döverek gözaltına aldı. Öğrenciler, kütüphanede iken Adana İHD’yi arayarak müdahil olmalarını istemişti. Üniversiteye giden İHD heyetininden Adana Şubesi Başkanı İlhan Öngör ve Şube Sekreteri Sema Peynirci ile yaşanan saldırıyı konuştuk, gözlemlerini sorduk.
Öncelikle Çukurova Üniversitesi’nde neler oluyor? İHD olarak yaşananları bizzat gözlemlediniz, sizin gözünüzden dinleyebilir miyiz?
İlhan Öngör: 25 Aralık perşembe günü saat 13.00 sularında Çukurova Üniversitesi’nden öğrenciler derneğimizi arayarak, Roboski katliamının üçüncü yıldönümü nedeni ile okullarında açıklama ve anma yaptıkları esnada, dışarıdan gelen ülkücü bir güruh ve çevik kuvvet tarafından saldırıya uğradıklarını, merkezi kütüphanede mahsur kaldıklarını ve olaylara müdahil olmamızı istediler.
Derneğimiz Hukuk Komisyonu avukatları ve yönetici arkadaşlarımız ile beraber Kampüse girdiğimizde, Turkuaz Cafe önünde, eli sopalı yaklaşık 400 kişilik bir kitle ile karşılaştık. Çevik kuvvet, bu güruhun yanında, aynı şekilde askeri nizam almış bekliyordu. Kampüs içinden geçen araçlara “dur”, “geç” diyerek yön verecek kadar rahatlardı.
Kütüphaneye ulaştığımızda, Roboski’de kaçak olan tek şeyin adalet olduğunu ve bu adaletsizliğin Roboski’ye sessiz kalmayan gençler üzerinde yeniden yeniden kendini yaşattığını gördük. Roboski katliamını kınamak için bir araya gelen devrimci-demokrat öğrencilere, dışarıdan gelen bu güruh sopalarla, satırlarla saldırmış, çevik kuvvet de gaz bombaları ve TOMA’larla eşlik etmişti. Öğrenciler ise kendini korumak amaçlı kütüphaneye sığınmış ve kapıları arkadan kilitlemişlerdi. Öğrenciler kütüphane pencerelerinden “içerde yaralılar var, astım krizi geçirenler var, gaz sıkmayın”şeklinde bağırıyor yardım istiyorlardı. Polis ise bina içerisine gaz sıkmaya devam ediyordu. Basının, yüzlerce öğrencinin gözü önünde bunlar yasandı.
Sema Peynirci: Kütüphane içerisindeki öğrencilerin sağlıklı bir şekilde aşağıya inmelerine izin verilmesi, çevik polisin geri çekilmesi için oradaki emniyet yetkilileri ile ısrarla konuştuk. Hiçbir şekilde ikna olmamaya kilitlenmiş durumdaydılar. Gaz bombasının can kaybına yol açabileceğini, üstelik kapalı alanda kullanmanın yasak ve insanlık suçu olduğunu, dışarıdan gelen ve öğrencilere saldıran eli sopalı güruha müdahale etmeleri gerektiğini söyledik. Gözlerimizin önünde kütüphaneyi gaza boğup, sonra kapıları, camları kırarak içeri girdiler. Ve içerde gençleri tekme tokat dövüp, arkadan kelepçeleyerek işkence ile gözaltına aldılar. Bütün bunlar olurken bir grup arkadaşımız rektörlüğe, var olan durumun son bulması için görüşmeye gitti. Rektör muhatap olmadı görüşemediler. İlhan Bey savcılığı aradı. Savcı sekreteri aracılığı ile “ben polisimden bilgi alıyorum, haberdarım” diye mesaj ileterek telefonlara çıkmadı. Keza Valiliğe ulaşılamadı. Bu güruh üniversiteye başkanın MHP’li olduğu Adana Büyükşehir Belediyesi araçları ile taşındı. Bunun görüntüleri mevcut. Çukurova Üniversitesi o gün sivil faşistlere ve polise terk edilmiş. Ve bu iktidarın üniversiteleri dizayn etmeye çalışmasından başka bir şey değil. Bugün birçok üniversitede eşzamanlı olarak bunların yaşanması bildiğimiz senaryolar. Siyasal iktidar kendine muhalif her sesi susturmaya çalıştığı gibi, gençliği, üniversiteleri de susturmaya çalışıyor.
İHD heyetinin de saldırıya uğradığını duyduk, geçmiş olsun. Size yönelik saldırı nasıl gelişti?
İlhan Öngör: Kütüphanedeki öğrenciler gözaltına alındıktan sonra biz de arkalarından emniyete gitmek üzere üniversiteden ayrılıyorduk. Ülkücü grubun önünden geçerken, içlerinden biri, Dicle Haber Ajansı muhabirlerini gösterdi ve “reis, işte fotoğraflarımızı çeken buydu” dediğini duyduk. Aynı anda muhabir Ahmet Kanbal’ın üzerine saldırmaya başladılar. Ahmet Kanbal’ı ellerinden almaya çalışırken eli sopalı yüzlerce insanın saldırısına maruz kaldık. Açıkça linç edilmek istendik. Şiddet konusunda polise sınırsız yetki verilmiş durumda. Siyasal iktidara göre, kendine muhalif herkes suçlu! Roboski’de “kaçakçı”, Soma’da “kader”, Gezi’de “terörist” diyerek, yapılan adaletsizlikleri, yok saydıkları yaşam hakkını meşrulaştırmaya çalışıyorlar.
2014 yılı insan hakları karnesi sizin açınızdan nedir?
Sema Peynirci: Türkiyenin insan hakları karnesi Roboskidir, Soma’dır, Ermenek’tir, Gezi’dir, Lice’dir, Kobane’dir, Berkin Elvan’dır, Kadri Bağdu’dur, İbrahim Aras’tır, soğuktan donarak ölen Ayaz bebektir, ayakkabı kutularına sığmayan paralardır, çarşı davasıdır ve daha çok şey sayılabilir… Malesef ki cumhuriyet tarihi boyunca iktidarlar baskı ile zor ile halkı kontrol altında tutmaya çalıştılar. Şu an ki siyasal iktidar ise bu konuda haddinden fazla ileriye gitmiş durumda. Bugün Çukurova Üniversitesi’nde yaşanılanlar, genel saldırı dalgasından ayrı düşünülemez. Biz yaparız kimse de sesini çıkaramaz, sesini çıkaranı da bir şekilde mahkum eder, sindiririz demektedirler. Sözde iç güvenlik paketi ile de bu amaçlanmaktadır. İHD adına şunu belirtmek istiyoruz, hak ihlalinin olduğu her yerde olmak, bizim vicdani sorumluluğumuz, insanlık görevimiz. Bugün Çukurova Üniversitesi’ndeki öğrencilerinin yanındayız. Suç duyurusunda bulunduk ve takipçisi olmaya devam edeceğiz. Temel hak olan yaşam hakkı yok sayılıyor, insanlar sokak ortalarında vuruluyor ve katledenler ödüllendiriliyorsa, insanlık suçu işleniyor demektir. İnsanlık suçunun olduğu yerde direnme hakkı vardır.