Meksika’da polis-mafya-devlet işbirliği ile kaçırılan 43 öğrenci için, büyük protesto eylemleri gerçekleştiriliyor. Kayıp öğrencilerin durumu, Meksika’da devlet ve devletle işbirliği halinde çalışan mafya, kitlelerdeki tepkinin patlamasına neden oldu. Haftalardır Meksika sokakları eylemlerle sarsılıyor ve halk, öğrencilerin bulunması, kaçıranların-kaybedenlerin cezalandırılması talebiyle sokakları tutuşturuyorlar.
Nasıl kayboldular
26 Eylül günü, Mexico City’nin 200 km uzağında Guerrero eyaletine bağlı İguala kasabasında, aralarında Ayotzinapa Öğretmen Okulu öğrencilerinin de bulunduğu binlerce öğrenci ve öğretmen eylem yapmak istemiş ve polisin saldırısıyla karşılaşmışlardı.
Okul, 1926’da kurulduğundan bugüne devrimci geleneklere ve güçlü bir tarihe sahip olan bir okul. “Toplumsal bilincin beşiği” sloganıyla eğitim yapıyor; yoksul ailelerden gelen çocuklar, müfredatın bir parçası olarak okulun arkasındaki arsada tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlar. Mezunları arasında çok sayıda gerilla bulunan bu okulun öğrencileri, en son 2013’te devletin “eğitim reformu”na karşı protestolara katılmış, başkent Meksico’nun ana meydanını haftalarca işgal etmişlerdi.
26 Eylül 2014 günü sokaklara dökülmelerinin nedeni ise, öğretmenlerin çalışma koşullarının ve öğrenci harçlarının iyileştirilmesi talebiyle protesto gösterisi gerçekleştirmekti. Aynı gün, Guerrero Belediye Başkanı Abarca’nın karısı Pineda, kasabada bir konferansta konuşma yapacaktı. Pineda, bölgede hegemonya kurmuş olan uyuşturucu mafyası Guerreros Unidos’la (Birleşik Savaşçılar) kurduğu ilişkiyle biliniyordu; zaten kendisi de bir başka uyuşturucu mafyası aileye mensuptu.
Binlerce kişi, hem bu konuşmayı protesto etmek ve mafya-devlet işbirliğine tepki göstermek; hem de öğretmen ve öğrencilerin taleplerini haykırmak için sokaklara döküldü. Ancak doğrudan belediye başkanının emriyle, bu protesto gösterisine devlet azgınca saldırdı. Kitle makineli tüfeklerle tarandı, 3’ü öğrenci 6 kişi öldü, 25 kişi yaralandı. 43 öğrenci ise, en son zorla polis araçlarına bindirilirken görüldü. Tümü Ayotzinapa Öğretmen Okulu öğrencisi olan bu 43 öğrenciden bir daha haber alınamadı.
“Çocuklarımızı istiyoruz”
43 öğrencinin birden kaybedilmesi, kitlelerin sokaklara dökülmesine neden oldu. Eylemler çok hızlı biçimde ülke genelinde yayıldı. Bu arada 31 lise öğrencisinin daha, Temmuz 2014’te gözaltına alınıp kaybedildiği, ancak mafyadan gelen tehditler nedeniyle, ailelerinin seslerini çıkaramadığı da ortaya çıktı.
Eylemler kimi zaman militan çatışmalar, kimi zaman kitlesel yürüyüşler biçiminde giderek hız kazandı. Tepkilerin yükselmesi, devletin bazı adımlar atmasını zorunlu kıldı. Önce yerel polis, öğrencileri gözaltına aldıktan sonra, bölgede hegemonya kurmuş olan Guerreros Unidos (Birleşik Savaşçılar) adlı uyuşturucu çetesi mensuplarına verdiklerini itiraf etmek zorunda kaldılar. Böylece devlet çete üyelerinin bir kısmını gözaltına almak zorunda kaldı. Savcılık, yakalanan çete üyelerinin öğrencileri, “rakip çeteye mensup olduklarını düşündükleri için” öldürüp yaktıklarını itiraf ettiğini açıkladı. Çetenin, yanmış cesetleri çöplük olarak kullanılan bir suya attıkları ortaya çıktı.
Bu itirafların ardından, yapılan aramalarda farklı günlerde farklı toplu mezarlar ortaya çıkarıldı. Çöplüklerde, plastik torbalara doldurulmuş yanık ceset kalıntıları bulundu. Bulunan ceset parçalarına yapılan DNA testleri, bu öğrencilere ait olmadıklarını gösteriyordu. Ancak bu kadar çok toplu mezarın bulunması, Meksika’da devlet ve mafya eliyle işlenen cinayetlerin ne kadar çok, kaybetmelerin ne kadar yoğun olduğunu gösterdi. Guerrera eyaletinin dört bir yanından toplu mezarlar ve ceset parçaları çıkıyordu ortaya.
Devletin arama çalışmalarından bir sonuç alınanaması, bu arada Adalet Bakanlığı’nın lakayıt açıklamaları, eylemlerin yeniden yükselmesine neden oldu. Mexico City’deki başkanlık sarayı, en çok hedef alınan yerler arasındaydı. Eylemciler, çekiçlerle başkanlık sarayının demir bariyerlerine saldırdılar. Eyaletlerde hükümet binaları işgal edildi. Mexico City ve Acapulco arasındaki karayolu trafiğe kapatıldı. 22 Ekim günü genel grev çağrısı yapıldı. Öğrenciler, “Meksika Halk Topluluğu”nu oluşturduklarını, mücadelelerine bu kurumla devam edeceklerini duyurdular.
Tüm bu eylemler, devletin bazı adımlar atmasına neden oldu. 23 Ekim’de Guerrero eyalet valisi istifa etti. Adalet Bakanlığı, eyaletteki 280 polisin sorgulandığını, 16 polisin tutuklandığını, katliamla ilgili olarak 74 kişinin gözaltına alındığını açıklamak zorunda kaldı. Hatta katliamdan birkaç gün sonra ortadan kaybolan Guerrero Belediye Başkanı’nın karısı Pineda, 4 Kasım’da Mexico City’de yakalanarak gözaltına alındı.
Bu adımlar da eylemlerin hız kesmesini sağlayamayınca, istifası istenen Devlet Başkanı Enrique Pena Nieto, 29 Ekim günü kayıp öğrencilerin aileleriyle görüşerek, reformlar yapacağına dair vaatlerde bulundu. Polisin gücünü artıran, Kongre’ye uyuşturucu çeteleri ile işbirliği halinde olan yerel yönetimleri dağıtma yetkisi veren, acil durum arama telefonları oluşturan bu reform paketi, aileleri ikna etmeye yetmedi. Kitleler, bu reformların göstermelik olduğunu, polisin yetkilerinin artırılmasının tek amacının kitle eylemlerine daha fazla saldırı anlamına geldiğini ifade ediyorlar.
Katliamlar ve direnişler ülkesi
Meksika’da 2007 yılından bu yana, 100 binden fazla kişi öldürüldü, 27 bin kişi de kayboldu. Zaten Meksika’nın tarihi de kitle katliamlarıyla doludur.
Mesela ülke çapındaki eğitim kurumlarında genel grevin gerçekleştirildiği 22 Ekim günü, 1968 yılında polis ve askerin gerçekleştirdiği öğrenci katliamının yıldönümüydü aynı zamanda. Tüm dünyada esen ’68 fırtınası Meksika’da da etkili olmuş, öğrenciler başta olmak üzere kitleler sokakları doldurmuştu. Aynı yıl Meksika’da gerçekleştirilecek Olimpiyat oyunları öncesinde devlet eylemleri durdurmak için saldırı başlattı. Ordu Politeknik Üniversite ile Meksika Uusal Üniversitesi’ni işgal etti. Bunu protesto etmek isteyen binlerce kişi, 22 Ekim 1968’de Tlatelolco meydanında gösteri düzenledi. Polis helikopterleri, tanklar, keskin nişancılar dört bir yandan kitlenin üzerine ateş açtılar. Tlatelolco katliamı adı verilen o saldırıda, 300’den fazla kişinin öldürüldüğü tahmin ediliyor.
1969-1980 yılları arasında, gerilla mücadelesinin yükseldiği dönemde ise devletin saldırganlığı iyice arttı; binlerce öğrenci, köylü ve sendikacı işkencelerden geçirildi, kaybedildi, katledildi. Bazıları, canlı biçimde kolları bağlanıp büyük taşlarla birlikte çuvallara konularak uçaklardan okyanusa atıldı.
Diğer taraftan Meksika, en büyük direnişlerin gerçekleştiği yerlerden biridir. İspanyolların işgaline karşı en güçlü direnişin geliştiği halk olan Mayaların torunları da bu direniş geleneğini sürdürmüşlerdir. 1910 yılında, Emiliano Zapata’nın başlattığı ayaklanma, birçok eyalette özerkliklerin elde edilmesiyle sonuçlanmıştı. 1994 yılında ise Zapatistalar, bu devrimci liderin izinden giderek ayaklanma başlattılar. Komutan Marcos’un önderliğinde 2005 yılına kadar süren mücadelede önemli haklar aldılar; ancak sonrasında silahlı mücadeleyi bıraktıklarını açıkladılar.
Ufku ABD sömürgeciliğine karşı mücadele ve toprak reformu ile sınırlı olan bu küçük-burjuva hareketler, önemli kazanımlar elde ettiler ama, ülke üzerindeki baskı ve sömürüyü tümden kaldıracak bir hareket yaratamadılar. Bugün Meksika, ABD’nin bütün kirli işlerini gerçekleştirdiği, devletin her kademesine mafyalaşmanın işlediği bir arka bahçe konumunda.
Ancak Meksika halkı, bunu kabullenmiyor, direnişini çok çeşitli biçimlerde ortaya koymaya devam ediyor. Bugün kayıp öğrencilerin bulunması mücadelesi de, bunun bir parçasıdır.