Sömürü çarkındaki mevsimlik işçiler

tarimci

Geçtiğimiz günlerde yine bir toplu işçi cinayeti vakası yaşadık. 31 Ekim’de Isparta Yalvaç’ta servis minibüsünün şarampole yuvarlanması sonucu, Konya-Akşehir’den çalışmak için gelen mevsimlik tarım işçisi 15 kadın, bir çocuk işçi ve sürücü olmak üzere, 17 kişi yaşamını yitirmişti.

Mevsimlik işçiler, ağır sömürü koşulları altında, hem iş güvencesinden, hem can güvenliğinden yoksun olarak çalışıyorlar. Özellikle kadın işçi ölümlerine baktığımızda, ölümlerin yüksek oranda tarım işkolunda gerçekleştiğini görüyoruz. İşçi Sağğı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre, 2014 yılının ilk 10 ayında, 64’ü tarım emekçisi olmak üzere, 101 kadın işçi hayatını kaybetti.

Yalvaç’ta yaşanan bu iş cinayeti, diğer işçi ölümleri gibi çok kısa sürede gündemden düşürüldü, unutulmaya terkedildi. Bu unutuluş, elbette emekçinin, sermayenin egemenliğinde hiçbir değeri olmamasından kaynaklanıyor. İşçilerin örgütsüz olması ve iş cinayetlerinin hesabını soracak bir bilinç düzeyinden uzak olması da unutulmasını kolaylaştırıyor. Bunun yanısıra, ölümün trafikte meydana gelmesi, yaşanan katliamın “iş cinayeti” olarak kayıtlara geçmesinde boşluklar oluşturuyor. Oysa bizler biliyoruz ki, ulaşım da iş sürecinin bir parçasıdır.

Bununla birlikte mevsimlik tarım işçileri, sadece trafik kazalarında ve toplu ölümler olduğu zaman gündeme geliyorlar. Oysa “kaza” süsü verilen ölümlerin, diğer tüm sektörlerde olduğu gibi, sosyo-ekonomik bir alt yapısı var.

 

Akşehir’de tarım işçileri

Isparta-Yalvaç’ta ölen işçiler, geçici tarım işçisi kadınlardı. Konya Akşehir’den Isparta’ya elma toplamaya gidiyorlardı. Yakın zamanda bu bölgedeki tarım işçilerinin çalışma koşullarını raporlamak için İşçi Sağğı ve İş Güvenliği Kadın Meclisi Akşehir’e gitti ve burada bir araştırma yaptı. Bölgede tarım işçilerinin durumunu ortaya çıkarmak adına yararlı sonuçlar elde edildi. Rapora göre, bölgede gezici tarım işçisi olarak gelip, üç-dört ay çadır kurup çalışan ve dönen Kürt ve Suriyeli işçiler de bulunuyor.

Akşehir bölgesinin yerlileri, geçici tarım işçiliği ile meşgul. Ancak sınırlı sayıda gıda, tekstil gibi sektörler için üretim yapan fabrikalar da mevcut. Bu fabrikaların kimisinde 30, 40, kimisinde ortalama 100 civarında işçi çalışıyor. Ancak 93 bin nüfuslu Akşehir için bu rakamlar oldukça yetersiz kalıyor. Bölgede tarımla bağlantılı olan ve dondurulmuş meyve ihracatı yapan soğuk hava depoları da var. Ortalama 100 kişi çalışırken, yazları vişne, kiraz mevsiminde fabrikada çalışan işçi sayısı 200’e kadar çıkabiliyor. Fakat bu işçiler de sigortasız ve geçici çalıştırılıyor. Daha da vahimi, fabrikalarda dahi dayıbaşı sistemi mevcut. 100 kişilik bir fabrikada işçileri getiren 10 farklı dayıbaşı olabiliyor.

Tarladaki işler ise Mart gibi başlıyor. İlk olarak hasat çapası yapılıyor; daha sonra kiraz, vişne, çilek, erik ve elma toplama işine geçiliyor. Fertil (günebakan bitkisinin dişi ve erkek tohumunun birbirinden ayrılma işlemi) de Akşehir’de yaygın. Bu işler Aralık ayına kadar sürüyor. Tarlada kadınlar çapa ve meyve toplama işi yaparken, erkekler kasa taşıyor. Tarım işçileri için gün sabah 4’te, kimi zaman da 3’te başlıyor. Biraz da jandarma kontrolünden kurtulmak adına çok daha erken yollara düşüyorlar. Eve varış ise akşam saat 7’yi buluyor. Tabi kadınlar için üretim süreci evdeki yeniden üretim süreciyle devam ediyor. Yemek, çamaşır, çocukların bakımı vb… Kadınların günlük çalışması 16-17 saati buluyor.

Tarım dışında başka iş sahası olmayan bölgede, özellikle erkekler ya farklı yerlere, sürekli çalışabilecekleri bir iş bulabilmek için gidiyorlar, ya da o bölgedeki geçici işlerde çalışıyorlar. Tarlalarda daha çok kadınların çalışması ise, iş yükünü daha fazla kadınların sırtına yüklüyor.

Tarımsal üretimin yapıldığı bölgelerde çocuk işçiliği de oldukça yaygın kulanılıyor. Nitekim Yalvaç’ta gerçekleşen iş cinayetinin ardından çocuk işçiliği üzerine de çok konuşuldu. Hayatta kalan işçiler, “eğer hafta sonu bu kaza yaşanmış olsaydı, içeride daha fazla çocuk olurdu ve ölü sayısı daha yüksek olurdu” diye belirttiler.

Tarım işçiliğinin pek görünürlüğü olmasa da, bu çalışma biçimi ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Tarımda kullanılan kimyasallar, soğuk ve yağmurlu hava şartlarında çalışmak, solunum yolu rahatsızlıklarına neden olurken, sık sık ağaçtan düşme, bel ve boyun fıtığı, tarım işçileri arasında yaygın görülen hastalıklar.

 

Tarım işçileri güvencesiz çalışıyor

Geçici tarım işçiliği iki biçimde gerçekleşiyor: Birincisi, ailece yola çıkıp aylar boyunca memleketine dönmeden başka illerde çalışanlar; ikincisi ise, sabahın erken saatlerinde yola çıkıp çevre illerde çalıştıktan sonra akşam saatlerinde kendi evlerine dönen, ağırlıklı olarak kadın ve çocuk işçiler.

Ailece mevsimlik çalışan işçiler, asıl olarak Kürt illerinden batı illerine doğru bir akış gösteriyor. Köyleri boşaltılmış ve kent merkezlerine doluşmak zorunda kalmış olanlar, köyde yaşayan ama tarımla geçimini sağlayamayan topraksız ya da az topraklı köylüler, bu alandaki asıl işgücünü oluşturuyorlar. Kürt illerinden otobüslerle ya da trenlerle ilkbahar aylarında yola çıkıyorlar, gittikleri ildeki birkaç haftalık çalışma bittiğinde, başka bir ürünün ekimini ya da hasatını gerçekleştirmek üzere başka bir ile göçüyorlar. Böylece sonbahar aylarına kadar çalışmaya devam ediyorlar.

Bu işçiler genellikle çalışacakları tarlanın yakınında çadırlarda, nadiren barakalarda kalıyorlar; temiz su, yeterli gıda, elektrik vb. en temel insani ihtiyaçlardan yoksun biçimde yaşıyorlar, hastalıklar sözkonusu olduğunda yeterli sağlık hizmeti alamıyorlar, tarlada kadın-erkek, çoluk-çocuk ailece çalışıyor, çalışamayacak kadar küçük çocuklarını ise ondan birkaç yaş büyük bir başka çocuğun gözetiminde ya da tümüyle kendi halinde bırakıyorlar. Çocukların eğitimi ancak memleketinde bulunduğu sınırlı dönemde gerçekleştirilebiliyor; zaten okulu erken bırakıyorlar. Üstelik çalıştıkları illerde gerici baskıların, şoven saldırıların hedefi haline geliyorlar.

Günübirlik çalışan mevsimlik işçiler, görece daha rahat koşullarda çalışıyor. Bu işçiler daha çok, batı illerinin kırsal alanlarında yaşayanlardan oluşuyor. Kendi kentlerindeki ya da 2-3 saat mesafedeki tarım alanlarına kamyonlarla, traktörlerle, en iyi koşulda minübüslerle balık istifi taşınıyorlar. Asıl olarak kadınlar ve çocuklar bu işlerde çalışıyorlar. Ailenin erkekleri genellikle başka işlerde (mesela Soma’da olduğu gibi madende) çalışıyor; günübirlik tarımda çalışan erkek sayısı sınırlı oluyor.

Tarım işkoluna yönelik yapılan çalışmalarda çok fazla kayıt-dışılığın olduğunu ve en güvencesiz, risklerle karşı karşıya olan kesimin mevsimlik tarım işçileri olduğunu görüyoruz. Dayıbaşı sistemi, mevsimlik işçiler üzerindeki sömürüyü katmerlendiren en önemli unsurlardan biri.

Tarım işçileri farklı bölgelerde olsalar da genel olarak ortak sıkıntıları paylaşıyorlar. Bu sıkıntılar gezici ve geçici tarım işçileri ya da Kürt, göçmen, yerli işçiler vs farklılık gösterse de, temel problemler değişmiyor. Tarım işçileri mevsimlik çalışıyor, geçici çalışıyor, güvencesiz çalışıyor, sigortasız çalışıyor, bilmedikleri bölgelerde insanlıkdışı koşullarda gezici çalışıyor…

 

Çözüm örgütlenmekten geçiyor

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, tarım işçileri hayatlarını devam ettirebilmek adına bu alanlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Ve yine kendi hayatlarını tehlikeye atıyorlar. Mevsimlik tarım işçilerini kölece koşullarda çalışmaya zorlayan politikaların sonlanması gerekiyor.

Tarım işkolunda çalışan işçiler için ulaşım sürecinde ölümlerin sık yaşanmasına rağmen yeterli denetim mekanizmaları kurulmuş değil. Mevsimlik gezici ve geçici tarım işçileri İş Kanunu kapsamında bulunmuyor. Ulaşımdan tarladaki üretim sürecine kadar işçiler sigortalı ve güvenceli koşullarda çalışmalı. Dayıbaşılık sistemi hem tarımda hem de tüm işkollarında kaldırılmalı. İşçilerin barıma, yemek, temizlik gibi ihtiyaçları için gerekli düzenlemeler ücretsiz yapılmalı.

Kadın işçilerin yükünü hafifletmek içinse ayrı bir düzenleme gerekiyor. Bakım sorumluluğunun sadece kadınların üzerine yıkılmaması ve ailelerinin yanında gelmek zorunda kalan çocukların eğitimlerinin aksamaması için, çalışılan tarlaların yakınlarında bakım merkezlerinin, okul çağındaki çocukları için de telafi eğitim merkezlerinin açılması önem arzediyor.

Tüm bunlar için, herşeyden önce tarım işçileri arasında da örgütlülüğün gelişmesi gerekiyor. Dağınık ve geçici çalıştıkları için, örgütlenmesi en zor olan işkollarından biri olmasına rağmen, mevsimlik işçilerin sendikalaşması için özel ve daha yoğun bir çaba sarfedilmeli. Çünkü mevsimlik işçilerin yaşam ve çalışma koşullarının iyileşebilmesi, sendikalaşmaktan ve hakları için mücadeleden geçiyor.

 

 

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …