Yeni yılın ilk günlerinde, Nijerya’da gerçekleşen bir katliam haberi, radikal dinci çetelerin dehşetini bir kere daha gösterdi bütün dünyaya. Boko Haram adlı örgüt, Nijerya’nın kuzeydoğusunda en az iki bin kişiyi vahşice katlederek öldürdü. Hemen arkasından Kamerun’un kuzeyindeki köylere de saldırarak, en az 100 kişiyi daha katletti. Nijerya halkı, yoksulluk ve ağır sömürünün yanısıra, bir de Boko Haram gericiliği ve vahşeti ile boğuşmak zorunda kalıyor.
Boko Haram, 2002 yılında kurulan El Kaide kökenli radikal islamcı bir çete. İsmi “Batı tarzı eğitim haram” anlamına geliyor. Nijerya, Afrikanın en büyük petrol üreten ülkesi; ancak kitleler büyük bir yoksulluk içinde yaşıyor. Devletin her kademesinde yolsuzluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik had safhadayken, özellikle Müslümanların yoğun olarak bulunduğu Kuzey eyaletleri eğitimsizliğe ve sefalete mahkum edilmiş durumda. Boko Haram, kitlelerin bu çaresizliğini kullanarak büyüdü. Yoksul ailelere yiyecek yardımı yaptı, çocuklara camilerde bedava eğitim verdi; bu eğitimle şeriatı güçlendirirken, yoksulluk yardımıyla örgütlülüğünü yaygınlaştırdı. Ve kısa sürede ciddi bir güce ulaştı.
Boko Haram, diğer Kaideci örgütlerle de ilişki içinde. Afganistan Talibanı ile doğrudan bağı var. El Kaide’nin Kuzey Afrika kolu olarak bilinen AQMI ve Asaru örgütleriyle işbirliği yapıyor ve militanlarını AQMI’nin kamplarında eğitiyor. 2013 başlarında Fransa Mali’yi bombalamaya başladığında, oradaki Kaidecilerin bir kısmının Nijerya’ya geçtiği de düşünülüyor. Keza Somali’deki Kaideci Şebbab örgütüyle de ilişkisi var.
2009’dan itibaren Nijerya’da bir şeriat devleti kurmak üzere eylemlerini büyüttü. İlk hedefleri batılı eğitim gören Müslüman kız çocuklarıydı. Yani nüfusun yarısı Müslüman olan bir ülkede, öncelikle Müslüman halkını hedef aldı.
Ve asıl olarak da Müslüman kız çocuklarını… Kız çocuklarını, şeriata uygun davranmamaları ya da okula gitmeleri gibi gerekçelerle kaçırıyor, sonra onları şer’i giyim içinde kuran okurken gösteren videolar çekip yayınlıyorlar. Ve bu kızların bir kısmını köle olarak satıyor, bir kısmını ise zorla evlendiriyorlar.
Bir başka hedefleri, Müslüman din adamları. Yaptıkları terör eylemlerini eleştiren din adamlarını özel olarak hedef alıyor ve öldürüyorlar. Keza kızlarını okula gönderen aileler de “katli vacip” görülenler arasında.
Güçlendikçe, saldırıları da genişledi. Kiliseler, asker ve polis noktaları, karakollar hedef haline geldi. Polis merkezlerine sayısız saldırı düzenlediler. Başkent Abuja’daki BM binası ve Federal Polis Merkezi gibi yüksek güvenlikli alanlara bile saldırılar gerçekleştirdiler. Karakollardan aldıkları silah ve üniformaları kamuflaj için kullanıyorlar. Banka soygunları da, onlar için önemli bir finans kaynağı.
2014’ten itibaren, uyguladıkları terörün hem şiddeti arttı, hem de “kör terör”e dönüştü. 8 Ocak günü, iki binden fazla kişinin katledilmesinde olduğu gibi. Örgütün saldırılarından dolayı yüzbinlerce kişi köyünü bırakarak göç etti. Bugün Nijerya’nın kuzeyinde 12 kenti kontrol altında tutuyor ve şeriatla yönetiyor. Elbette bununla yetinmiyor ve bütün Nijerya ile Kamerun’u ele geçirmek istiyor.
Nijerya’nın güney bölgeleri, kuzeyine göre daha zengin; üstelik petrol yatakları da burada. Ancak Müslümanlar kuzeye sürülmüş durumda, güney bölgelerde Hıristiyanların ağırlığı var. Ülkenin bütün zenginliğini sağlayan petrol yatakları da burada. Boko Haram, öncelikle bu petrol yataklarına hakim olmak istiyor.
Nijerya’da kanlı sömürünün tarihi
İlk yerleşimlerin tarihi oldukça eski olan topraklarda kurulu Nijerya devleti. Portekiz ve İngiliz köle tacirleri tarafından sömürgeleştirilmesi 15. yy’a dayanıyor. Atlantik kıyısında, deniz kenarında olması, köle ticareti için merkez ülkeye dönüşmesine neden olmuş. Köle gemileri Nijerya limanlarında bekler, köle avcıları Afrika’nın derinliklerine dalar. 350 yıl kadar süren köle ticareti döneminde 20 milyona yakın Nijeryalı da topraklarından koparılıp başka kıtalara taşınan esirler arasındadır.
19. yy’dan itibaren İngiltere sömürgesidir. Bu tarih sömürgeciliğe ve işgale karşı direnişlerle doludur; ancak yerli halkın bilinç ve yaşam düzeyi, bu direnişleri başarıya ulaştırmaya yetmemiştir. İki büyük emperyalist paylaşım savaşı dönemi, bütün dünyada ulusal kurtuluş savaşlarını yükseltirken, Nijerya’da bu dalgaya katılmış, ancak bağımsızlığını kazanmak için 1960 yılına kadar beklemek zorunda kalmıştır.
Resmi olarak sömürgeciliğin bitmesi, emperyalist sömürünün bitmesi anlamına gelmiyor elbette. 1960 yılında bağımsızlık, 1963 yılında cumhuriyet ilan etmelerinin ardından, Nijerya sürekli emperyalistler tarafından kışkırtılan iç kargaşaların, çatışmaların zemini oldu. 1967 yılında başlayan iç savaş, 30 aydan fazla sürmüş ve en kanlı ve korkunç savaşlarından biri olarak tarihine kazınmıştı.
1970 yılından itibaren Nijerya’da petrol yataklarının bulunması, emperyalistlerin buraya daha fazla çöreklenmesine neden oldu. Zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının ihracatından elde edilen gelirler yöneticileri zenginleştirirken, kitlelerin yoksulluğu ve yoksunluğu arttı. Üstüste askeri darbeler ve askeri yönetimler, 1992 yılına kadar sürdü. Yaklaşık 170 milyon olduğu tahmin edilen nüfusuyla Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da, bu nüfusun önemli bir bölümü hala köylerde en ilkel koşullarda ve kabileler halinde yaşamaktadır. Ve bütün petrol zenginliğine rağmen, okuma-yazma oranının yüzde 50’de kaldığı, gelir dağılımının en adaletsiz olduğu ülkeler arasındadır. Büyük bir demir-çelik endüstrisine ve geniş bir inşaat sektörüne sahip olmasına rağmen, ekonominin ağırlığını petrol ihracatı oluşturduğu için sanayi fazla gelişmemiş, halkın en önemli geçim kaynağı tarım olarak şekillenmiştir.
Tarihi İngiliz sömürgesi olarak şekillenmiş olan Nijerya’da, son yıllarda Çin hegemonyası giderek artmaktadır. 2006 yılında Çin Nijerya petrolünün yüzde 45’ini aldı ve başka petrol yatakları için de anlaşmalar yaptı. Özellikle yeni petrol arama, çıkarma ve işletme haklarını alan Çin, harap olan altyapısını kurması için 4 milyar dolar ile birlikte kendi teknolojisini ve uzmanlarını Nijerya’ya gönderdi. Yol, tren hatları ve havaalanı inşa etti. Nijerya-Laos demiryollarını inşa ederek Afrika kıtası için son derece önemli bir ulaşım hattı oluşturmaya girişti. Elde ettiği devasa imtiyaz karşısında Çin de Nijerya’da altyapının gelişmesine önayak oldu.
* * *
Bugün Nijerya devleti, Boko Haram’a karşı mücadele etmek üzere Çad ve Nijer ile birlikte bir askeri birlik oluşturmuş durumda. Keza ABD, 2013 yılında örgütü “tehlikeli terörist örgütler” listesine aldı ve liderinin başına yüksek miktarda ödül koydu. Ancak bunun göstermelik olduğunu söylemek yanlış değil. Boko Haram’ın güçlenmesi, ülkede Çin etkisinin artmasıyla paralel ilerliyor. ABD stratejik önemi bu kadar büyük bir ülkede Çin’in etkisinin arttığını gördükçe, iç karışıklıklar çıkartıyor. Bugün dünyada en etkili “iç karışıklık” yöntemi ise, radikal islamcı çeteleri güçlendirmek.
Tıpkı daha önce Afganistan’da, Libya’da, Suriye’de, Somali’de olduğu gibi, bu radikal-İslamcı, Kaideci terör örgütleri, ABD’den aldıkları destekle büyüyor, güçleniyorlar. ABD emperyalizmi, hegemonya kurmak istedikleri ülkelerde bu islamcı terörü kışkırtıyor, iç karışıklıklar çıkartıyor, sonrasında da kendi müdahalelerine zemin hazırlıyor. Kimi zaman bu örgütleri tümüyle kontrol altında tutamamanın sıkıntılarını da yaşıyor; ancak bu gerçek, onları desteklemesine engel olmuyor. Çünkü hegemonya alanlarında etkisi yükselen Çin ya da Rusya’yı darbelemenin en etkili yöntemi olarak bunu yapıyor.
Acı olan şu ki, bu örgütlerin bütün vahşetini, saldırganlığını, pervasızlığını, sözkonusu ülkelerin halkları yaşıyor, yaşamları altüst oluyor, ya da doğrudan katliamla son buluyor. Ve radikal-dinci teröre karşı mücadele, emperyalizme karşı mücadeleden bağımsız yürütülmüyor.