Dersim’in Hozat ilçesine bağlı Saka Sure Köyü’nde, ’38 Tertelesi (soykırımı) sırasında, 10’u çocuk 21 kişinin gömüldüğü toplu mezarda kazı çalışmaları başlatıldı.
Bugüne kadar birçok defa, o dönemde katledilenlere ait toplu mezarların duyurusu yapılmış, ancak devlet burada kazı yapılmasına izin vermediği gibi, köylüler üzerinde baskı uygulamaya devam etmişti. Soykırımı reddeden devlet, bunun kanıtlarının da ortaya çıkmasını engellemeye çalışıyordu.
Bugün ise, reddedilemeyecek kadar açık kanıtların varlığı ve ısrarlı bir hukuk mücadelesinin sonucunda, Hozat’taki köyde kazı çalışmalarını başlatmak zorunda kaldılar. Bu yanıyla bu çalışma, ’38’ soykırımına dönük ilk kazı olma özelliğini taşıyor.
Soykırımı unutturamazlar
Dersim’de 1938 yılında gerçekleştirilen soykırımda, resmi rakamlara göre 13 bin kişi katledilmişti. Gerçekte ise bu rakamın 50 binin üzerinde olduğu düşünülüyor.
Bu katliamın önemli bir kısmı, köylülerin sürgün için yürütüldüğü sırada gerçekleştirildi. Devletin saldırısı başladığı zaman, kaçabilenlenler dağlara kaçmış, mağaralara sığınmıştı. Köylerde kalanlar, kaçamayan kadın-çocuk ve yaşlı ağırlıklıydı. Bunlar “sürgün” için yollara çıkarılmış, dağların patikalarından günler süren yürüyüşe başlatılmıştı.
Ve bu yürüyüşler, Dersim köylüsü için bir “ölüm yolculuğu”na dönüştürüldü. Bu yürüyüş sırasında insanlar toplu halde uçurumlara atıldı, barakalara doldurulup yakıldı, kurşuna dizildi, kadınlara tecavüz edildi, çocuklar süngülendi.
Geride kalanlar, bu vahşeti hiç unutmadılar. Hangi ağacın dibinde, hangi mağaranın önünde, hangi sarp geçitte kimlerin öldürüldüğünü isim isim kazıdılar hafızalarına. Ve köylerine geri dönebilenler, bunları çocuklarına, torunlarına anlattı. Bugün Dersim’de hangi köye gitseniz, her ağacın, her taşın tanıklıklarını anlatırlar, bütün ayrıntılarıyla.
Devletin amacı, Dersim’i yerle bir etmek, Dersimlilerin direnme kültürünü yoketmek, elinden gelirse tarihten silmekti. Soykırımı hiçbir zaman kabul etmedi ama, dağların taşların sakladığı “sır”lar, zamanı geldiğinde kendisini ortaya serdi.
Hozat’ta katliamın yapıldığı noktada ortaya çıkan kemikler de bunun göstergesidir.
Sözkonusu alanda, ’38’deki sürgün sırasında, iki aileden 21 köylü bir samanlığa kapatılarak diri diri yakılmıştı. Canan ve Baran aileleri, katliamın gerçekleştiği noktaya bir anıt mezar yaptırmak isteyince, topraktan kemiklerin çıktığını farkettiler. Bunun üzerine kemiklerin fotoğrafı çekilerek toplu mezarın açılması için Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuru yapıldı. Başsavcılık, “zamanaşımı nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle olayı örtbas etmeye çalıştı. Baran ailesinin avukatı, Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak ısrarını sürdürdü. Mahkeme “kemiklerin insan kemiği olup olmadığı, insan kemiği olması halinde ölüm tarihi ve sebeplerine ilişkin araştırma yapılmaksızın karar verildiği”ni belirterek soruşturmanın devamını istedi.
Hozat Başsavcılığı “toprak yüzeyinde kemik olup olmadığını” tespit etmeleri amacıyla, jandarmaları toplu mezarın olduğu alana gönderdi ve “herhangi bir insan ve hayvan iskeletine ait kemik parçasının görülmediği” gerekçesiyle ikinci kez “kovuşturmaya yer olmadığına” karar verdi. Böylece bir kere daha soykırımı gizlemeye çalıştığını gösterdi. Avukatların tekrar itiraz etmesi üzerine, Tunceli Sulh Ceza Hakimi soruşturmaya devam edilmesini kararlaştırdı. Bu koşullarda savcılık daha fazla kaçamadı ve bölgede kazı yapma kararı aldı. Böylece aylar süren hukuk mücadelesinin ardından, geçtiğimiz Nisan ayında kazı çalışmalarına başlandı.
Başlatılan kazı çalışmalarının sonucunda, çıkan kemiklerin Baran ve Canan ailelerine akraba olduğu, yarısının çocuk olduğu ve yakılarak öldürüldüğü tespit edildiğinde, ’38’ Tertelesi’ne çok önemli bir kanıt ortaya konmuş olacak.
Ve buna dayanarak başka köylerde ve mezralarda yapılan toplu katliamların açığa çıkartılması, toplu mezarların olduğu bilinen yerlerde kazı yapılması için çalışmalar başlatılacak.