Ermeni soykımı 100. yılında!

ermeni-soykirimi-protesto

Bu yıl, Ermeni soykırımının 100. yılıydı. 24 Nisan’da başta Ermenistan olmak üzere dünyanın pek çok yerinde Ermeni soykırımı lanetlendi. Türkiye’de de pek çok gösteri yapılarak soykırımda katledilenler anıldı.

Ermeniler, 1915 yılının 23 Nisan’ını 24 Nisan’a bağlayan gece, İstanbul’un Kurtuluş bölgesindeki (Tatavla) Ermeni aydın ve düşünürlerin tutuklanıp sürgüne gönderilmesini, soykırımın başlangıç anı kabul ediyorlar. Bu yüzden 100. yıl eylemlerine Kurtuluş’tan başlandı. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da İstiklal Caddesi’nden Taksim’e kitlesel bir yürüyüş gerçekleşti. Üç yıl önce askerde öldürülen Sevag Şahin Balıkçı’nın mezarı başında anma yapıldı.

Türkiye’deki Ermenilerin 100. yıl için belirlediği slogan “Soykırımla Yüzleş” idi. Bu çağrının asıl muhatabı tabi ki Türkiye’ydi. Türk devletinin gözü-kulağı ise, başta ABD olmak üzere emperyalist ülke ve kurumlardan gelecek mesajlara dikilmişti. Çünkü 100. yıl dolayısıyla “soykırım” diyenlerin artacağından korkuyordu. Bugüne kadar zaten 22 ülke, 1915 olaylarını resmen “soykırım” olarak nitelemişti. Onlara yenilerinin ekleneceği tahmin ediliyordu.

İlk açıklama Papa’dan geldi. Ardından Avrupa Parlamentosu da “1915’te Ermenilere soykırım uygulandı” dedi. En fazla merakla beklenen Obama’nın açıklamasında ise, geçen yıllarda olduğu gibi “büyük felaket” sözleriyle ile yetinilmesi, Türkiye’yi bir nebze rahatlattı. Buna karşın AKP’liler, Papa ve AP’ye ateş püskürdüler. Ermenistan’da yapılan anmaya katılan Fransa ve Rusya Devlet Başkanlarına da sitemlerini ilettiler. Ermenistan’ın başkenti Erivan’daki törenlere yaklaşık 60 ülkeden devlet yetkilisi katılmıştı.

Bir süredir 24 Nisan tarihi, Türk devletinin kabusu olan günlere eklendi. 24 Nisan 1915 tarihinde Ermenilere karşı Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirdiği soykırım, her geçen yıl daha geniş kesimler tarafından duyuluyor ve buna karşı eylemler artıyor. Soykırımın 100. yılında Türk devletinin huzursuzluğu daha da arttı. Ve 24 Nisan öncesinden karşı saldırıya geçtiler. Öyle ki, “yurtdışı yasağı” bulunan Doğu Perinçek’in bu yasağını kaldırıp, Türkiye’nin resmi savlarını savunması için yurtdışına gönderdiler. Her yıl 18 Mart’ta yapılan Çanakkale Savaşı’nın  yıldönümü etkinliklerini 24 Nisan’a çekmek ve Ermenistan Devlet Başkanı’nı bu etkinliklere davet etmek gibi bir rezaleti bile yaptılar. Bir kez daha “onlar da bizimkileri katletti” türü ucuz demagojilere başvurdular. 

24 Nisan 1915’te Osmanlı’nın başında bulunan İttihat Terakki Cemiyeti’nin (İTC) aldığı bir kararla, Anadolu topraklarında yaşayan 600-800 bin dolayında Ermeni, “tehcir” denilen zorunlu göçe tabi tutuldu. Kadın, yaşlı, çocuk demeden yerlerinden yurtlarından alınarak Suriye çöllerine sürüldüler. Sadece bu sürgün sırasında bile, Ermeniler’in yaklaşık yarısı yollarda öldü. Kimi açlıktan, kimi hastalıktan, kimileri de askerler tarafından katledilerek, adeta kıyımdan geçirildiler.

I. emperyalist savaş sırasında gerçekleşen bu katliam, başında Enver ve Talat Paşa’nın bulunduğu İttahat ve Terakki’nin “Osmanlı’yı Türkleştirme” planının bir ürünüdür. Ancak onların da arkasında Alman emperyalistleri bulunuyor. Çünkü o dönem Osmanlı, Almanya’nın safında savaşa dahil olmuş durumda ve ordusu Alman generalleri tarafından yönetiliyor. Hitler’in Yahudi soykırımını, Osmanlı’nın Ermenilere yaptıkları ile açıklaması da, boşuna değildir. 

 Savaşta Almanya yenilince, diğer emperyalistler ITC liderlerini Ermenilere yaptıklarından dolayı yargılatıyorlar. İçlerinde idam edilenler oluyor. Ama TC kurulduktan sonra, bu gerçek sürekli inkar ediliyor. Oysa o dönem Osmanlı nüfus kayıtlarına göre bile, bu topraklarda 1milyon 290 bin Ermeni bulunuyor. 1927’de yapılan ilk nüfus sayımında ise, Ermeni sayısı “100 bin civarında” görülüyor. Bugün çoğu İstanbul’da yaşayan 60 bin dolayında Ermeni var. Sadece bu rakamlar bile, Ermenilerin katledilerek, zorla göç ettirilerek yok edildiğini, topraklarına ve mallarına da el koyularak Türk burjuvazinin palazlandırıldığını gösteriyor.

Kısacası Ermeni soykırımının arkasında Alman emperyalizmi ve Türk egemenleri bulunuyor. Onların milliyetçi kışkırtmaları halkları birbirine düşürüyor. Egemen sınıfların çıkarları devreye girmediğinde, halkların kardeşliği ve dayanışması en güçlü haliyle yaşanmıştır ve yaşanacaktır.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …