Dünyada en fazla tanınan Türk şairi ünvanını sahip Nazım Hikmet, yaşadığı süre boyunca işçi ve emekçilerin yaşam ve mücadelelerini şiirlerine döktü. Bu yüzden yıllarca hapis yattı, sürgün edildi. Fakat inançlarından asla taviz vermedi. “Sevdalınız komünisttir” diyerek siyasal kimliğini her koşulda ortaya koydu.
“Sosyalist gerçekçi sanatçı” diyordu, “kendi halkının ve diğer halkların sanat geleneklerinden yararlanacaktır… Halkım için, başka halklar için, en yenisinden, yöneticisine kadar partimin tüm üyeleri için, bu erdemi taşıyan şiirler, tiyatro oyunları yazmak isterim. Ama bunun için doğru olmayı, özle sözle, süssüz, belirsizlikten uzak yazmayı, sağ kulağımı sol elle göstemeye kalkmamayı, bilmek gerek.”
Öyle de yaptı. Son nefesine kadar işçi sıfınının, halkların mücadelesinin yanında yer aldı ve onların sesi oldu. “Partili sanat”ın en güzel örneğini verdi. Eserleri ve mücadelesi ile daima yaşayacak…
Günler ağır
Günler ölüm haberleriyle geliyor.
En güzel dünyaları yaktık ellerimizle
ve gözümüzde kaybettik ağlamayı…
Bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
gözyaşlarımız gittiler
ve bundan dolayı
unuttuk bağışlamayı…
Varılacak yere kan içinde varılacaktır.
Ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp koparılacaktır…