23 Ağustos 1927- Sacco ve Vanzetti’nin idamı

sacco-vanzetti

Dünya hukuk tarihinin yüz karalarından biri olarak geçmiştir Sacco ve Vanzetti’nin yargılanmaları sayfalara. Hiçbir delile gerek duyulmadan, sadece anarşist ve işçi oldukları için Sacco ile Vanzetti 22 Ağustos 1927’de elektrikli sandalyede idam edildiklerinde, bu kararı verenler dünya işçi ve emekçilerinin gözünde mahkum oldular.

Nicola Sacco 1885’de, Bartalemeo Vanzetti 1888’de İtalya’da doğmuşlar. Sacco dünyayı keşfetmek üzere ayrılmış İtalya’dan. 1908’de ABD’ye gelir. İyi bir kunduracı ve fabrikanın iyi işçilerinden biri olur. Amerikan hayat tarzına ayak uydurmakta zorlanır. Anarşist düşüncelerle tanışmıştır ve sürekli okuyarak kendini geliştirmeye çalışır, eylemler örgütler. Tutuklandığı gün, intihar ettiği söylenen ama ölümü şüpheli bulunan bir arkadaşı için düzenlenen mitinge gitmektedir.

Bartalemeo Vanzetti de pastacılık öğrenmek üzere babasının evini terk eder ve 1908’de ABD’ye gelir. Boston’da birçok vasıfsız işe girer çıkar. Neşeli ve arkadaş canlısıdır. Vanzetti sürekli okur: Dante, Renan, Hugo, Marx, Proudhon…

Sacco ve Vanzetti’nin tutuklanmalarına sebep olan olay 15 Nisan 1920’de yaşanan bir soygundur.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ardından, yoksullaşan halkın içinden çıkan çeteler soygunlara girişirler. O gün, South Braintree ayakkabı fabrikasının maaşlarının taşındığı çelik kasa, iki kişi tarafından soyulur. Soygunu gerçekleştirenler, kasayı taşıyan iki korumayı da öldürmüş ve içinde üç kişinin bulunduğu bir arabayla kaçmışlardır. Sabahın erken saatlerinde olan soygunu sadece birkaç kişi görmüştür. Failleri yakalayamayan polis, İtalyanların yoğun yaşadığı yerlere yönelir. Bridgewater’de gelen bir arabayı durdurur. Arabada Sacco ile Vanzetti vardır. İkisi de silahlıdır ve bildiriler taşımaktadırlar. Tutuklanırlar.

Aslında ortada bir delil yoktur. Sadece tanık ifadeleri vardır. Sacco ile Vanzetti’nin doğru düzgün savunma yapmalarına bile izin verilmez, ama en sınırlı haliyle bile yaptıkları savunmalarda suçlamaları çürütürler. Hatta sonradan yakalanan Celestino Mederias adlı birinin, soygunu ve cinayetleri Joe Morelli çetesiyle yaptığını itiraf etmesi de dikkate alınmaz. Düzmece raporlar ve ‘kanaatler’, karar için yeterli olur. Çünkü Sacco ile Vanzetti hem işçidir, hem de anarşisttir; bu da asılmaları için yeterlidir.

Sacco, cezaevinde akli dengesini kaybeder ve intihara kalkışır. Vanzetti sürekli çalışır, yazar, eylemlere kafa yorar. Üretkendir, resim atölyesine gider, anılarını yazar. Fakat ABD işçi sınıfının kendilerine yeterli destek vermediğini düşünmektir.

 

Yargılama değil, kitlelere tehdit

Sacco ile Vanzetti’nin asılması sıradan bir adli hata değil, bilinçli bir tercihti.

I. Emperyalist Savaşın arkasından Ekim Devrimi’nin heyecanı işçiler ve emekçiler arasında giderek yaygınlaşmaktaydı. Savaş sonrasının yarattığı yoksulluk ve baskılar karşısında, devrimcilerin önderliğinde işçi ve emekçilerin eylemli mücadelesi giderek yükseliyordu.

Emperyalistler ise, bu durumu kendileri için büyük bir tehdit olarak görüyor ve engellemek için her türlü baskı ve zora başvuruyordu. Almanya ve ABD, bu baskıların en fazla uygulandığı yerler arasındaydı. Almanya’da başlamakta olan ayaklanmayı bastırmak için, Spartaküs hareketinin önderleri Karl ve Roza, Alman burjuvazisi tarafından katledilmişti. ABD burjuvazisi ise, kitlesel halde komünist avı gerçekleştirmişti.

Nisan 1919’da ABD’de hazırlanan 36 bomba, bu komünist avının hazırlığı anlamına geliyordu. Bombalar ABD burjuvazisinin isteğiyle, provokasyon yaratmak amacıyla önde gelen kişilerin evlerine gönderilmişti. Bunlardan 8 tanesi patladı. İlginçtir, patlayan bombaların hepsi de göçmen ya da yoksul işçilerin emekçilerin ölmesine yol açtı. Devlet bu bombaları, kitleleri komünistlere karşı kışkırtmak amacıyla kullanmaya çalıştı.

Bombalardan biri de Bolşevik düşmanı komisyon üyesi olan Adalet Bakanı A. Mitchell Palmer’in evinin önünde patlar. Bombayı atanlardan biri de ölür ve Polonyalı olduğu ortaya çıkar. Bu olay üzerine, İtalyan ve Polonyalı göçmenler, özellikle de komünist ve devrimci olanlar hedef tahtasına çakılır. Evler basılır, çoğu göçmen işçilerden, 600 bin kişi soruşturmalardan geçirilir. Yanı sıra göçmenliği zorlaştıran, komünizmi ve devrimciliği, hükümete karşı kışkırtıcılığı yasaklayan kanunlar çıkarılır.

Sacco ile Vanzetti de böylesi bir ortamda yakalandıkları için, ceza almaları kaçınılmazdı. Yargılama sırasında yasalar hiç dikkate alınmadı. Mesela ABD yasalarına göre tanıkların ifadesi daha tali bir durum iken, onların yargılanması boyunca iddialar ağırlıklı olarak tanık ifadelerine dayandırılmıştı. İfadeleri alınanların büyük çoğunluğu, daha sonraları Sacco ve Vanzetti’yi hayatlarında hiç görmediklerini ve yalan ifade verdiklerini açıklamıştı. Mahkeme ABD’nin en ırkçı eyaletlerinde görülmüş, jüriye katılmak için başvuru yapan 500 kişi içinden seçilen 12 kişi sadece beyazlardan ve Amerikalılardan oluşturulmuştu. Mahkeme yargıcının şu sözleri ise kararın önceden verildiğinin kanıtıdır: “Cehenneme kadar yolları var. Suçsuz olsalar da asılmalıdırlar.”

 

Büyük bir dayanışma ağı

Sacco ve Vanzetti’nin yargılanmaları sırasında avukatı, savunmayı onların siyasi kişilikleri üzerinden hazırlamış ve o döneme göre yeni sayılacak mücadele biçimleriyle kamuoyu oluşturmayı başarmıştır. Yargılama boyunca çok büyük bir kitle desteği oluştu. Sacco ve Vanzetti’nin asılmasını engellemek için dünya işçi ve emekçileri harekete geçtiler. Başta Sovyetler Birliği, Almanya ve ABD olmak üzere, dünyanın dört bir yanında mitingler gerçekleştirildi, bildiriler dağıtıldı, serbest bırakılmalarına dair kampanyalar örgütlendi. Asıldıklarının ertesinde yüz binler bir kez daha dünyanın dört bir yanında sokakları doldurmuş, ABD emperyalizmini protesto etmiştir. O kadar açıktan hukuksuzluk sürdürülmüştür ki, idamlardan kısa bir süre sonra bir komisyon kurularak Sacco ve Vanzetti’nin suçsuzlukları ispatlanmıştır. Aynı uygulamalar ve düzmece mahkemeler, ikinci dünya savaşı sonrasında bu kez da McCarthy tarafından sahneye konulacaktır.

Yapılan eylemler sonuç vermez; ABD emperyalizmi kendisi için tehdit olarak gördüğü hareketi bastırmak için idamlar konusunda acele eder. 22 Ağustos 1927’de, Sacco ile Vanzetti elektrikli sandalye ile idam edilirler. Suçsuz olduklarını ve kendi üzerlerinden kitlelere gözdağı verilmeye çalışıldığını bilmenin huzuruyla doludurlar. ABD’ye ve dünya hukukuna kalan ise bir utançtır sadece.

Vanzetti’nin, Sacco’nun oğluna yazdığı mektupta dediği gibi; “Hiç aklından çıkarma Dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda bir şey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara küfreden bir yalancıdır. Eğer baban ve ben, kalleş, riyakar, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. Bize karşı topladıkları delillerle cüzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkum edilemez… Bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkum ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, onbir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.”

Onların cebinde fırkamızın bileti yoktu.

Onlar, kurtuluşun kapısına varmayı,

ferdin cesur hamlelerinden uman

iki saf ve namuslu çocuktu!

Ne milyonların rehberiydi onlar,

ne de inzibatlı bir inkilâp ordusunun askeri!

İhtilâlin sıra neferiydi onlar,

İhtilâlin namuslu iki neferi.

Yanıyordu kanlarında şavkı İtalya güneşlerinin.

Koştular temiz esmer alınlarla hayatın sesine,

dövüştüler yanında dövüşen kardeşlerinin.

Yeni dünywwwwada düştüler eski zulmün pençesine!

Yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdular.

Elektrikli iskemleye

kadife bir koltukmuş gibi oturdular,

yürekleri dört bin volta yedi dakka dayandı,

yandı yürekleri

yedi dakka yandı!..

Cani değildiler,

kurban gittiler bir cinayete,

kurban gittiler dolarların emrindeki adalete!..

Hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,

Ölümleriyle şâhâ kaldırdı kitleleri

bu iki ihtilâl neferi!..

Nâzım Hikmet

 

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …