Manisa’nın Soma ilçesinde resmi olarak 301 maden işçisinin katledildiği duruşmaların üçüncüsü yapıldı. Soma Kömür İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Genel Müdür Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik’in de içinde bulunduğu 8’i tutuklu 46 kişi hakkında açılan davanın duruşmasında, bir kez daha iş güvenliği önlemleri alınmadığı, işçilerin azami kar uğruna katledildikleri görüldü. Ayrıca duruşma sırasında bazı sanıklar, savcılıkta verdikleri ifadelerini mahkemede değiştirdiler. Bu değişikliğe madenci aileleri “kendinizi kaç paraya sattınız” diyerek tepki gösterdi.
Duruşmada mahkeme başkanının sorusu üzerine söz alan patron Can Gürkan, yatırımlarının neredeyse tamamını iş güvenliğine dönük yaptıklarını, üretimden çok iş güvenliğini düşündüklerini iddia ederek, şirketine övgüler yağdırdı. “24 yıllık maskeyi duyunca şaşırdım, yok böyle bir şey” dedi. Taşeron çalıştırdığını da kabul etmedi.
İşçiler, katliam sonrasında “işe girmek için AKP üyesi olmak gerekir, şirket bizi AKP’nin mitingine zorla götürdü” demişlerdi. Ama Soma Holding’in sahipleri ve yöneticileri bunu kabul etmemişlerdi. Duruşmada, genel müdürü Ramazan Doğru, işçileri AKP mitingine götürdüğünü itiraf etti. Doğru, 2011 genel seçimleri öncesinde “yeni bir maden sahasının açılması için ihale talepleri” olduğunu, 3 bin maden işçisini o yüzden AKP’nin Manisa mitingine götürdüklerini söyledi. Doğru bununla yetinmedi, suçunu hafifletmek için diğer şirketlerin de işçileri AKP’nin mitingine getirdiğini söyledi. Patronların işçileri ölümüne çalıştırması yetmiyormuş gibi, hükümetten ihale almak için de işçileri kullandıkları açığa çıktı böylece.
Bir başka foya, “iş sağlığı ve güvenliği” vardiya amiri Mehmet Ali Günayçelik’in sorgulanmasında ortaya çıktı. Günayçelik, iş güvenliği uzmanı olmadığını, bunun için 4 yılık üniversite bitirmesi ve bakanlığın açtığı sınavı geçmesi gerektiğini, kendisinin “deneyimlerle gerekeni yaptığını” söyledi. İş güvenliğinden sorumlu mühendis Yalçın Erdoğan ise, maden ocaklarında hayati önem taşıyan “tahlisiye” (can kurtarma) konusunda ocakta her hangi bir tatbikat yapılmadığını belirtti. Yalnızca işe giriş eğitimi aldığını söyleyen Erdoğan’ın da iş güvenliği konusunda her hangi bir belgeye sahip olmadığı ortaya çıktı. Başka bir maden mühendis Coşkun Derici, “risk değerlendirmesi yapıyor musunuz” sorusuna “sadece maskeleri kullanıp kullanmadıklarına bakıyordum… Bana sunulan panoda riskli bir şey varsa onu dikkate alırdım, ama deftere yazmazdım, yazılı bir kaydım yok” demesi, maden ocaklarındaki vahameti ortaya koyuyordu. Ayrıca Derici, çıkış yolundan işçilerin haberdar olup olmadıklarını bilmediğini söyledi.
Sanıkların bu cevaplarına, madenci yakınları haklı olarak “kurda kuzu emanet etmişiz” şeklinde tepki gösterdiler. Emniyet teknikeri Serhat Dinç, gaz işleme personeli Olcay Erşin ve işçi Halil Durağan’ın savcılıkta verdikleri ifadelerini değiştirmeleri ise, “kendinizi kaç paraya sattınız” tepkisiyle karşılandı. Maden teknikeri Mehmet Uçkun’un çalışmadığı halde maaşının bankaya yatırıldığını söylemesi, sanıkların ifadelerini niye değiştirdiklerini gösteriyor.
İşçiler verdikleri ifadelerde, gaz maskelerinin küflü olduğunu, mevzuattaki çalışma sınırının 5 katı fazla çalıştıklarını, kimi olumsuzlukları müfettişlerin görmemesi için yetkililerin isteği doğrultusunda kapattıklarını, yöneticilerin söylediğinin aksine taşeron siteminin olduğunu anlattılar. Ocakta bariz bir şekilde sıcaklık artışı olduğunu, bu gibi tehlikeleri ve eksiklikleri yetkililere söylediklerinde “işinize bakın” şeklinde terslendiklerini söylediler. Bu işçilerden Bilal Altıntaş, “karbonmonoksit maskemi kullandım, ama küflü çıktı, maskelerin çoğu küflü çıkıyordu” dedi. İşe başlamadan önce yalnızca 3 gün eğitim aldıklarını söyleyen Altıntaş, tehlike anında ne yapacaklarının kendilerine söylenmediğini belirtti.
Bu anlatımlardan, ölümün “ben geliyorum” dediği, ama hiçbir önlem alınmadığı çok net biçimde ortaya çıkıyor. Önlem alınmayan bir ölüme, elbette “kaza” denmez, “cinayet” denir. Soma’da yaşananlar ise, bir katliamdır. Resmi rakamla 301 maden işçisi yaşamını yitirdi! Göz göre göre bu işçileri katlettiler.
Hal böyleyken, hükümet ve mahkemeler patronları aklamaya çalışıyor. Yargılanan sanıklar, topu birbirine atıyorlar. Hiçbir şeyden haberleri yokmuş, yetkili değillermiş gibi davranıyorlar. Böylece mahkemeyi oyalıyor, zaman kazanıyorlar. Mahkeme heyeti de duruşmaları sürekli erteliyor. Belli ki yine birkaç iş güvenliği uzmanına veya mühendise-idari yöneticiye ceza verilerek, şirket patronları aklanacak.
Soma’da katledilen madencilerin aileleri, devrimci-demokrat avukatlar, kitle örgütleri, katillerin cezalandırılması için büyük bir çaba harcıyorlar. Ama devlet katilleri cezalandırmak yerine, Soma halkıyla dayanışmaya gelen kitleye saldırıyor, kurulan çadırları yıkıyor. Halkın değil, patronların devleti olduğunu bir kez daha gösteriyorlar.