AKP hükümeti, Kürt halkına savaş açtığından beri başta HDP binaları olmak üzere Kürt gördükleri birçok insana saldırdılar, saldırıyorlar.
Bir yandan savaş uçakları tankları ve tüfekleriyle Kürt illerini bombardımana tutan devlet, batı illerinde de polis destekli gerici ve sivil faşistleri sokağa saldı. Sokağa salınan gerici ve sivil faşistler, Kürt esnaflara, Kürt işçilere saldırdılar. HDP binalarını yakıp yıktılar. Yaptıkları bütün eylemlerde polis, onların arkasındaydı. Hatta bazı yerlerde HDP binalarının kapıları polisler tarafından kırıldı, yakıldı. İçeride olan insanlar polis tarafından işkence gördü, gözaltına alındı.
Eylemlerin merkezi bir şekilde önceden planlandığı çok açıktı. Her yerde gerici ve sivil faşistlerin birden sokağa çıkması, içlerinde AKP milletvekilinin bile olması, merkezi bir planın ürünü olduğunu gösteriyordu.
Birçok yerde faşist çeteler, hiçbir direnişle karşılaşmadan HDP binalarına saldırdılar. HDP de parti olarak direnme kararı almadı, kitlesini parti binalarını korumaya çağırmadı. Böyle bir çağrı yapsaydı, faşist güruhlar bu kadar pervasız saldıramaz, yaşanan tahribat da bu kadar büyük olmazdı.
Buna karşın sınırlı da olsa bazı yerlerde direnişe geçildi. Özellikle geçmişten bu yana devrimci faaliyetlerin sürdüğü semtlerde HDP binaları korumaya alındı ve faşist güruhlar püskürtüldü. Ankara’da Tuzluçayır mahallesinde halk, barikatlar kurdu ve günlerce nöbet tuttu. Mahalle meydanında faşizme karşı dayanışma etkinliği gerçekleştirdi.
İstanbul’da ise, Kartal’da polisin desteğiyle faşist bir grubun toplanmaya başlaması üzerine HDP binası önünde nöbete başlandı. Faşistler parti binasını abluka altına almak isteseler de başaramadılar. Sarıgazi’de, faşist güruhların önünü temizlemeye gelen polis araçları taşlandı. Sancaktepe’deki HDP binasına saldırı ihtimaline karşı bölge halkı toplandı ve sokakları tuttu. Esenyurt-Yeşilkent’te HDP binası önünde bekleyen kitle, saldırıya hazırlanan faşist güruhu durdurmasını bildi. Faşist saldırıyı durduran bu mahallelerde polis, halka saldırdı ve birçok kişiyi gözaltına aldı.
Aynı şekilde faşistlerin İkitelli HDP binasına saldırı girişimi de devrimci dayanışma ile püskürtüldü. Böyle bir saldırı beklendiği için, emekçi halk ve devrimci demokratlar önlem almıştı. Mehmet Akif mahallesinde sivil faşistlerin polisler eşliğinde yürüyüşe geçtikleri haberi gelince, kitle HDP binası önünde toplandı, ayrıca çeşitli köşeler gruplar halinde tutuldu. Yaşlısı, genci, kadını, erkeği ile, ellerinde sopalarıyla faşistleri karşılamaya hazırlandılar. Polis destekli gerici ve sivil faşistlerin HDP binasına yaklaşmalarıyla dağılmaları bir oldu.
Faşist saldırılara karşı direnişe geçen bu bölgeler, faşist güruhların nasıl dağıtılacağını gösteren çok önemli örneklerdir. Bu örnekleri çoğaltmak gerekir. Faşizme karşı mücadele, kitlelerle birlikte direnişi örgütleyerek başarıya ulaşır. Baştan teslimiyeti kabul edip pasif bir şekilde bekleyerek değil!..
HDP binalarına dönük saldırılardan önce, devlet Kürt illerinde belediye eşbaşkanlarını, HDP yöneticilerini tutuklamaya başlamıştı. PKK liderlerinden Duran Kalkan, o dönemde yaptığı bir röportajda, bu kişilerin “kendi ayaklarıyla hapse girmeleri”ni eleştirmiş, “halk içinde olsunlar, halk onları savunur” demişti. “Mücadele etmek ve direnmek yerine böyle boyun eğen yaklaşım kesinlikle demokratik yurtsever bir yaklaşım değildir, o yaklaşımı reddediyoruz” diyerek direnmeye çağırmıştı. Ne var ki, bu açıklamadan yaklaşık iki hafta sonra sivil faşist gerici çetelerin hemen her yerde HDP binalarına yönelik saldırılarına da gereken direniş gösterilmedi.
Kürt halkı, başta Cizre olmak üzere devletin yoğun kuşatması altında büyük bir direniş sergiledi. Kurşun yağmurlarına karşı, hendekleri, battaniyeleri ile direnişe geçti. Buralarda da HDP yöneticileri halkın gerisinde kaldılar. Buna karşın sürekli “Batı niye harekete geçmiyor” diyerek Türkiye halklarını hedefe çakan açıklamalar yaptılar. Türk ve Kürt halkını karşı karşıya getiren bu tür açıklamalarla adeta egemenlerin değirmenine su taşıdılar.
Oysa Türkiye’deki halk, egemenlerin şovenizm zehrine rağmen anti-faşist bir geleneğe sahiptir. Devrimci mücadele geleneği olan semtlerin kendiliğinden direnişe geçmeleri, bunun göstergesidir. HDP’ye dönük eleştirel bakışa sahip olan kesimler dahi, bu faşist saldırganlığa karşı direnişe geçmiş HDP binalarını korumaya almıştır. Eğer HDP yönetimi, kitleyi direnişe çağırsaydı, başta Kürt halkı olmak üzere tüm Türkiye halkları faşizme karşı kol kola girerek bu saldırıları püskürtürlerdi. Devletin ve çetelerinin böylesine pervasız bir şekilde saldırısının önüne geçilir ve yıkım bu kadar büyük olmazdı. Bir çok yerde 50-100 kişilik faşist güruhlar, HDP binalarını yakıp, ortamı terörize edebildiler.
Dün olduğu gibi bugün de resmi-sivil faşist saldırganlığını durduracak tek güç, halkın direnişidir. Öncü kesimler harekete geçtiğinde, halkı direnmeye çağırdığında, halk buna yanıt vermekte ve elindeki tüm olanakları seferber ederek direnişe geçmektedir. Son faşist saldırılara karşı gösterilen refleks, bunu bir kez daha kanıtlamıştır.