17 Ekim günü Küçük Armutlu mahallesinde bir eve gece baskını düzenleyen polis, Dilek Doğan’ı vurdu. Dilek hastanede verdiği yaşam mücadelesini 25 Ekim günü kaybetti.
Devlet “terör operasyonu” adı altında işçi ve emekçilerin evlerini basıyor ve terör estiriyor. Canlı bomba olduğu bilinen kanlı katiller için Davutoğlu pervasızca “eylem yapmadılar ki yakalayalım” diyor ve böylece şeriatçı katilleri savunuyor. Diğer taraftan, işçi ve emekçi kitlelerin evleri, gece yarıları pervasızca basılıyor ve insanlar gözaltına alınıyor. Devlet, kitleleri yıldırmak ve sindirmek için, gözaltılar, tutuklamalar, ev baskınları düzenliyor. Estirdiği vahşi terörle kitle hareketini bastırmak, insanları korkutmak istiyor. Küçük Armutlu mahallesi de devletin sıkça baskın, gözaltı gerçekleştirdiği, kitlelere saldırdığı ve terör estirdiği direnişçi mahallelerden biridir.
Dilek’in tek suçu, polislerin pervasız saldırganlığına tepki göstermekti. Canlı bomba kılığındaki katilleri koruyan devlet, kendisiyle tartışan bir genç kızı kurşunluyor. Dilek’i vuran polisin, “karadayı” lakabıyla bilinen ve geçmişte işkenceci olduğu gerekçesiyle çok sayıda soruşturma geçiren, yani çok sayıda insana işkence yapan bir polis olduğu açığa çıktı bile.
Daha önce birçok devrimciyi “terörist” diyerek vurmayı meşrulaştıran devlet, bu defa kendi kirini örtmek için hemen yayın yasağı getiriyor, Dilek’in üstündeki giysileri “kaybediyor”; böylece suçunu gizlemeye çalışıyor.
Ama gizleyemez! Gerçekleştirdiği katliamlar, kitlelerin mücadelesi sonucunda açığa çıkacak!
Katil polisler ve onları koruyan faşist devlet hesap verecek!