Basından… Seçim hileleri üzerine…

Hangi sonuç?

 

(Çiğdem Toker – Cumhuriyet 2 Kasım 2015)

(…)

Bütün seçimleri; akla ilk gelen ihtimallerle değerlendirmenin ötesine geçerek, gerçeğe yakın bir yorumla analiz etmenin, “olmazsa olmaz” tek bir önkoşulu var:

Seçim sonuçlarının güvenilir olması.

Oy sayımından, tutanağa aktarıma, seçmen sayısındaki artış-azalıştan, devletin resmi ajansının çalışma yöntemlerine kadar seçim güvenliğinin hukuksal boyutuna dair hiçbir aşamasının tam dürüstlüğünden emin olamadığımız bir sonuç tablosunu yorumlamak, eksik ve yanlışlar içerecektir.

Çok partili seçim tarihinin en hızlı ilan edilen seçimidir 1 Kasım.

Saat henüz 19.00 bile olmamışken, saatlerce sandık başında bekleyen görevliler, oyları henüz teslim etmemişken, oy torbaları henüz kuyruktayken, AA’nın sandıkların yüzde 100’ünün açıldığını ilan ettiği bir seçimden söz ediyoruz.

Sandıklar kapanıp oy sayımı başlamadan boş tutanaklara imza atıldığı haberlerinin yağmur gibi aktığı, boş tutanağa imza işleminin fotoğraflarla belgelendiği, sandık görevlilerinin sandık başından zor kullanarak uzaklaştırıldığı, İstanbul’un bazı ilçelerindeki anormal seçmen artışını duyuran sosyal medya hesaplarının ardından YSK’nin sistemi kapattığı bir seçimden.

Seçimlerin dürüstlük içinde gerçekleştiğine ilişkin bunca hile ve şaibe iddiasını bir yana bırakarak değerlendirme yapmak olanaklı değil.

(…) Asıl karamsarlık, seçim güvenliğine ilişkin hile iddialarına açıklık kazandıracak bir hukuksal zemini de yitirmiş olmamızda.

 

* * *

Ahtapotun zaferi

(Nilgün Cerrahoğlu – Cumhuriyet 3 Kasım 2015)

(…)

Sözde “eşit koşullarda” yarışmak durumunda olan partilerin karşısındaki gücü bundan iyi tanımlayan bir sözcük bulunamaz: “Ahtapot”…

“Reis”e destek mitingleri ile gündeme gelen Sedat Peker (…) “sadakat nişanı gibi”, AKP’ye oy verenlerin kendisine gönderdiği fotoğrafları Twitter’dan paylaşmış. (…) Kabine cep telefonu/fotoğraf makinesi sokmak, “seçmen iradesini ipotek eden” tam bu yöntemlerin devreye sokulmasını önlemek açısından yasak… Ama yasak “ahtapotun kollarına” çalışmıyor…

Seçimden on gün önce Cumhurbaşkanı’nın Saray’da, Güneydoğu aşiret liderleri ile yaptığı -fotoğraflanmayan!- gizli toplantı örneğin…

“Ahtapotun kolları” sadece içeriyle sınırlı değil… Yurtdışını da kapsıyor.

Türkiye’de “demokratikleşmenin önünü açması” umuduyla bel bağlanan AB’nin, ahtapotun kollarınca bu denli sıkılıp etkisiz hale getirileceğini kim beklerdi?

1 Kasım eşiğinde o da oldu.

“Siyasi baskıyla ezilen ifade özgürlüğü ve yargı, otoriterleşmeye” yer veren AB komisyonunun “ilerleme raporu”, “Erdoğan’ı kızdırmamak” için ileri tarihe ertelendi.

Ahtapotun kolları Brüksel’e ve Brüksel’in yanında Merkel’e uzandı.

“Mabeyn köşkü taht koltukları” üzerinde Erdoğan’la Suriyeli mülteciler pazarlığı üzerinden anlaşan, karşılığında kendisine “destek pozları” veren Merkel de sonunda “ahtapot şebekesine” girdi.

Şebeke öyle geniş, öyle geniş ki… Saymakla bitmez… (…)Böyle bir demokratik seçim, böyle bir yarış olamaz.

Devlet televizyonunda hükümet partisi ve “tarafsız olmayan” bir devlet başkanının kampanyada 59 saat, muhalefet partilerinin “5 saat” ve HDP örneğindeki gibi “18 dakika” konuşturulduğu bir yarış baştan kabul edilemez.

Muhalefetin en başta kusuru bu: En basit seçim kurallarını bile hiçe sayan böyle bir “ahtapot”la, her şeyden önce bu çok antidemokratik şartlarda yarışa girmek büyük gaflet.

7 Haziran’da üstelik bir çıta yakalanmışken…

 

* * *

Seçim sonuçlarına güvenilemeyeceğinin somut kanıtı…

(Ezgi Başaran, Radikal, 2 Kasım 2015)

 

2004’ten beri şaibeli olduğu çeşitli defalar konu edilmiş, iddialar ortaya atılmıştı. Hatta bu nedenle milletvekilleri soru önergesi vermiş ama sorularına doğrudan bir cevap alamamıştı. Ben şimdi size hem o cevabı sunacağım, hem de bu cevabın ne manaya geldiğini…

Konumuz Seçsis. Açılımı, Bilgisayar Destekli Seçmen Kütüğü Sistemi. Nedir derseniz, seçim sonuçlarının girildiği bir yazılım ve veri bankası diye özetleyebilirim.

Şöyle çalışıyor: Diyelim ki İstanbul Beşiktaş’taki sandıklar sayıldı. Görevli ilçe seçim kuruluna gidip elindeki tutanağı taratıyor ve karşısına çıkan Seçsis ekranına oy oranlarını yazıyor. O Seçsis ekranını, karanlık tarafları birbirine yapışık iki ayna olarak düşünün. Bir yüzü sandık sorumlusunun karşısına çıkıyor, o da o yüze yani ekrana sonucu giriyor. Diğer yüz ise Seçsis’in yetkili teknik adamına bakıyor. Şimdi bu bilgiyi aklınızda tutun.

Seçsis’in yetkili teknik adamı kimdir, onu anlatayım.

Seçsis’in patronu Adalet Bakanlığı. Nasıl yani derseniz, basbayağı cevabını verebilirim. Çünkü Seçsis, Adalet Bakanlığı’nın kontrolündeki UYAP’ın (Ulusal Yargı Ağı) bir parçası. UYAP koca bir dolap ise Seçsis onun içinde bir çekmece. Dolayısıyla UYAP’ı yöneten ve Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen 100 civarındaki bilgi işlem personeli Seçsis’ten de sorumlu.

Biraz önce anlattığım çift taraflı aynanın diğer tarafında işte bu bilgi işlemciler oturuyor. Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen bilgi işlemciler. Hani seçimlerden kısa süre önce tamamı cemaatçi oldukları iddiasıyla değiştirilen bilgi işlemciler. Yerlerine kimlerin getirildiğini açıklamaya hacet görmüyorum.

Şimdi normal şartlarda eğer elimizdeki sağlam ve ‘geriye dönük hesap verebilir’ bir yazılım ise verilerin girildiği tarif ettiğim ekranın karşısında kimin oturduğunun hiçbir önemi olmazdı. Çünkü veriler değiştirilemez, değiştirilse de bağımsız bir üçüncü taraf tarafından tespit edilebilirdi.

Peki Seçsis böyle bir yazılım mı? Hayır. Neden? Çünkü Seçsis yazılımının UYSM (Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezi) sertifikasyonu yok. Bu iddia 2004’ten itibaren çeşitli defalar dile getirilmiş, lakin somut belgeyle kanıtlanamamıştı. Çünkü soru YSK’ya sorulmuştu. YSK ise genellikle muhalefet milletvekillerinden gelen sorulara cevap vermeyi reddediyordu. Yakın zamanda bu Sezgin Tanrıkulu’nun, geçen yıl ekim ayında da Oktay Ekşi’nin başına gelmişti. Ekşi’nin sorusu tam da Seçsis’in güvenilirliği ile ilgiliydi ama 15 gün içinde cevaplanması gereken önergesine hâlâ yanıt bulamadı.

Fakat Teknopark’ta görev yapan ve bankaların kullandığı yazılım sistemlerinin güvenliği konusunda uzmanlaşmış bir mühendis farklı bir yol izledi. Bilgi Edinme Kanunu’nu kullandı ve İTÜ’ye bağlı UYSM’ye iki soru gönderdi. BİR: Seçsis sisteminin UYSM tarafından sertifikasyonu var mıdır? İKİ: Yazılımda kullanılan kriptoloji donanımı nedir?

Cevap geldi. BİR: Seçsis’in UYSM sertifikasyonu yoktur. İKİ: Seçsis’in kriptolojisi hakkında bilgimiz yoktur.

İTÜ Rektörlüğü tarafından onaylı bu belgeyle yetinmeyip UYSM’yi arayıp ilgili yüksek mühendise bizzat sordum, bir kez daha… Seçsis’in sertifikasyonu var mı? Cevap: Hayır yok. Tarafımıza böyle bir talep dahi ulaşmamıştır.

Defalarca teyit etmeye çalıştığım bu bilginin önemi nedir? Eğer devlete ait bir yazılımın sertifikasyonu yoksa -ki bu yazılımlara sertifikasyon verme yetkisi sadece UYSM’ye aittir- istenilen oynama yapılabilir. Şöyle örnek vereyim: Seçsis’i bir kutu olarak düşünün. Bugün içine 2 adet elma koyun. Yarın kutuya sorun, kaç elma var? Sertifikasyonu olan bir kutu mutlaka ama mutlaka 2 elma yanıtını verecektir. Sertifikasyonu olmayan bir kutuya ise içindeki elma sayısına 2 daha ekleyerek cevap ver komutunu verebilirsiniz ve hiç kimse bunu denetleyemez.

Bu basit anlatımdan da çözülebileceği gibi Seçsis’in arkasındaki kimseler girilen seçim sonuçlarını istedikleri gibi değiştirebilir, bu değişiklik üçüncü bir parti tarafından takip edilemez ve sonuçlar YSK’daki yargıçlara, bu yargıçların hiçbir bilgisi olmadan, onaylatılabilir. Korkunç bir olay!

Eminim adım adım titizlikle anlatmaya çalıştığım bu tablonun vahametini anlamazdan gelip, AK Parti’nin zaferini kendilerine yediremeyenler bahane peşinde türünden bir tatava çıkaranlar olacaktır. Hiç tatava yapmayın, oturun inceleyin. Gayet açık ve teknik bir güvenlik açığından söz ediyorum.

En büyük demokrasi kriteri sandık olan bir ülkede en azından bunun güvenliğinin sağlanması, ilgili yazılımın sertifikasyonunun olması gerekir. 14 yerde seçimlerin yenilenmesi ve Ankara’daki sonuçlarla ilgili şüpheler bile bu meseleye eğilme zorunluluğunu gösteriyor. Hele de önümüzde çok önemli bir cumhurbaşkanı seçimi varken…

 

NOT: ABD ve birçok Avrupa ülkesi Seçsis benzeri yazılımları kullanmaktan vazgeçti. O yüzden seçim sonuçlarının açıklanması çok daha uzun sürüyor ama hilesi hurdası en aza indirgenmiş oluyor.

Bunlara da bakabilirsiniz

İEB asgari ücret için eylem yaptı

Asgari ücret için göstermelik toplantıların başladığı 10 Aralık günü, İşçi Emekçi Birliği İstanbul-Tophane’deki Çalışma Müdürlüğü …

Suriye düştü; şimdi yeni bir Ortadoğu

27 Kasım günü HTŞ’nin Halep saldırısı ile başlayan süreç, 10. gününde tamamlandı. 7 Aralık günü …

İşçi sınıfının önderi: Hamit Tekin (1934-1979)

Hamit Tekin (Hamido) doğal işçi önderiydi. Yıllarını işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesine vermiş bir proleter devrimciydi. …