Kürt illerinde günlerce süren sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte hemen her gün insanların katledilmesine karşı, birçok yerde protesto eylemleri yapıldı. Hemen her ilde çeşitli kitle örgütleri biraraya gelerek ortak eylemler örgütlediler. Buna rağmen yapılanlar, yaşanan katliam karşısında son derece yetersiz kaldı.
Bu birlikleri büyütmek ve eylemleri arttırmak gerektiği açıktır. Diğer yandan ortak hareketin ruhuna aykırı davranışlardan kaçınmak, kitlelere zarar veren eylemlerden uzak durmak gerekir. Zaten binbir güçlükle kurulan eylem ve güç birliklerini, bu tür hareketlerle dinamitlemek ancak düşmanı sevindirir. Tam da halkların kardeşliğine, birleşik harekete daha fazla ihtiyaç duyulduğu bir dönemde, bunlardan kaçınma, ortak eylemleri daha etkili hale getirme zamanıdır.
İstanbul’da “Koordinasyon”un eylemleri
Kürt illerindeki sokağa çıkma yasağı ve devletin yaptığı katliamlar, İstanbul’da oluşturulan “Emek ve Demokrasi Koordinasyonu” bileşenleri tarafından protesto edildi.
Taksim Dayanışması, HDP, HDK, Barış Bloku ve Haziran Hareketi’nin, Ankara katiamından sonra oluşturduğu “İstanbul Koordinasyonu” geçtiğimiz ay “Emek ve Demokrasi Koordinasyonu” ismini aldı ve devrimci-demokrat tüm kesimlerin birleşik mücadelesini örgütlemenin ilk adımları atıldı. Kürt illerinde başlatılan sokağa çıkma yasakları ve katliamlara karşı gösteriler örgütledi.
20 Aralık günü de katliamları protesto etmek için Galatasaray’da basın açıklaması yapılacaktı. Ancak polis, kitlenin toplanmasına izin vermeden saldırdı. Başta İstiklal Caddesi olmak üzere Taksim’in bütün sokaklarını tutan polisler, toplanmaya çalışan kitlenin üzerine plastik mermi, tazyikli su, biber gazı sıktı. Tıpkı Haziran ayaklanmasında olduğu gibi, çatışma tüm sokaklara yayıldı. Yer yer İstiklal Caddesi’ne çıkan kitle, bir süre eylem yaptı. Ayrıca Tarlabaşı, Tünel vb. yerlerde toplanan gruplar eylemler yaptılar. Tarlabaşı yolu çift taraflı trafiğe kesildi. Çatışmalı bir şekilde gerçekleşen bu eylemler, yaklaşık bir saat sürdü. Sonra kitle dağılmaya başladı. Ancak polis dağılan kitlenin üzerine de gaz bombası ile saldırmayı sürdürdü.
Aralarında PDD temsilcisinin de olduğu pekçok kişi gözaltına alındı. Servis arabalarını durduran polisler, arabanın içindekileri döverek dışarı çıkardı. Direnenlere vahşice saldırdı, tüm gözaltına aldıkları üzerinde tam bir terör estirdi. Öyle ki, Şişhane’nin kaldırımındaki demir parmaklıklara dayatıp iki saat bekletti. Kollarını kaldırıp başa koydurma, yüzlerini arkaya döndürme gibi yaptırımlar uygulamaya girişti. Bunlara uymayı reddedenlere cop, tekme ve yumrukla saldırdılar. Trafiğin aktığı, insanların yoldan geçtiği bir ortamda ayaküstü işkence ve gözaltı yaptılar. Kimlik tespitinin ardından daha önceden araması bulunan bir kişi dışında herkesi serbest bıraktılar.
Devletin bu yeni gözaltı ve işkence yöntemine direnmek gerektiği açıktır. Artık dayak ve gözaltı, şubelerden çıkıp meydanlarda yapılır hale gelmiştir. Bu aymazlığa sadece protesto eylemine katılanların değil, tanık olan tüm kitlenin karşı koyması gerekir. Devletin Kürt halkıyla dayanışma içinde olanlara da tahammülü yoktur. Topyekün bir savaş açmıştır. Bunu da ancak topyekün bir direnişle, birleşik mücadeleyi yükselterek püskütmek mümkündür.
İkitelli’de protesto gösterisi
Aralık ayı başında PDD olarak İkitelli’deki devrimci-demokrat kurumları dolaşarak Kürdistan’da süren kirli savaşa karşı birleşik bir eylem yapmayı önerdik. HDK, zaten o hafta sonu toplanacaklarını söyledi. Sonrasında toplantıyı öne alıp, ortak gösteri yapmayı kabul ettiler. Eylemin 15 Aralık’ta akşam saat 7.30’da yapılmasına karar verildi.
Belirlenen gün ve saatte İkitelli Cemevi önünde toplanan kitle, sloganlarla yürüyüşe geçti. “Suruç’tan Sur’a Katleden Devlet Hesap Verecek- İkitelli Halkı” imzalı pankartın açıldığı eylemde, “Katil Devlet Hesap Verecek”, “Kürdistan Faşizme Mezar Olacak”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza”, “Hırsız Katil Erdoğan”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganları atıldı. Yürüyüş boyunca kimi yerlerde durarak, Erdoğan ve AKP’yi teşhir eden konuşmalar yapıldı.
Halk konuşmalara, kaldırımda ve evlerinin balkonunda alkışlayarak destek sundu. Evlerinin balkonlarından slogan atarak katılanlar da oldu. Yaklaşık 3 km yüründükten sonra, eski son durakta bir konuşma yapıldı. Devletin Kürt illerinde uyguladığı katliama vurgu yapılarak, buna karşı direnişin de yükseldiği, Kürt halkının yalnız olmadığı, mücadelenin yükseltileceği belirtildi. Konuşmanın ardından eylem bitirildi. Eylemi PDD, HDK, TÖP-G ve Halkevleri örgütledi.
Aynı bileşenler, 20 Aralık’ta bir gösteri daha örgütlediler. Hem 19 Aralık katliamını, hem de Kürdistan’da süren katliamı protesto ettiler. Yine İkitelli Cemevi önünden başlayan yürüyüş, aynı güzergahı izledi, sonrasında Cemevi’ne yeniden dönülerek, eylem bitirildi.
Eylem sürerken bir grup Kürt gencinin arabaları yakması doğru değildi. Bunlar, eylem disiplinine aykırı olduğu gibi, kitleden de tepki alan yanlış tavırlardır. 15 Aralık’taki eylemde de ortak sloganlar dışında kendi sloganlarını atmaları, biz dahil diğer bileşenler tarafından eleştirilmişti. Buna rağmen bir sonraki eylemde de aynı durumla karşılaştık. Oysa HDP de bunu yanlış bulduğunu söylemişti; bu koşullarda her kurumun kendi kitlesi üzerinde denetim kurması, alınan kararlar doğrultusunda kendi taraftarlarını ikna etmesi gerekir. Tam da ortak eylemleri büyütmek gereken bir dönemde, bu tür davranışlar, onu sabote etmeye hizmet eder. Birlikteliğe zarar veren bu tür davranışlara izin verilmemelidir.
Emperyalist ve kirli savaşa karşı
birleşik mücadele
Kürt halkının katledilmesine karşı ülke çapında birleşik mücadelenin yükselmesi gerekiyor. Bu doğrultuda merkezi ve yerel birlikleri ve eylemleri örgütlemek, yakıcı bir görevdir. Bugüne dek yapılanlar, sınırlı ve yetersizdir. Merkezi ve daha güçlü eylemlere ihtiyaç vardır.
PDD olarak “Emek ve Demokrasi Koordinasyonu”na merkezi eylemlerin yanı sıra, tüm emekçi semtlerde aynı gün ve saatte eylemler yapmayı önerdik. Bu önerimizi destekleyenler oldu. HDK ise, eylemlerin “AKP ve Saray ile sınırlanması gerektiği”ni belirttikten sonra “toplantıya katılan bileşenlerin azlığından dolayı böyle bir karar alamayız” diyerek reddetti. Ne var ki, aylardır Koordinasyon zaten az bileşenle toplanıyor. Bu durum, karar almaya engel olmamalı. Kürdistan’da yaşananlar, daha hızlı ve etkin bir mücadeleyi, Kürt halkıyla dayanışmak için daha aktif olmayı zorunlu kılıyor.
İkitelli’de yapıldığı gibi, her alanda birleşik eylemler yükseltilebilir. Ancak bunların merkezi bir şekilde örgütlenmesi, aynı gün ve saatte yapılması çok daha etkili olacaktır.
“Bölgemizde EMPERYALİST SAVAŞA, Kürdistan’da KİRLİ SAVAŞA” karşı birleşik mücadeleyi yükseltmek, günün en acil görevidir. Faşizmin gözü dönmüş saldırganlığı ancak bu şekilde püskürtülebilir.