Yemen; Parçalanmış bir tarih

Yemen-husiler

Yemen tarihi iç çatışmalar tarihidir aynı zamanda. 3 bin yıllık bir geçmişe sahip, devlet mekanizmasının zayıf, aşiret yapısının güçlü olduğu Yemen topraklarında, emperyalistlerin çıkar çatışmaları doğrultusunda iç savaşlar her dönem körüklenmiştir.

1538-1918 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde yer alan Yemen’de hakimiyeti kurmak çok kolay olmamıştı. Osmanlı’nın dağılmasının ardından ülke İngiliz hegemonyasına girdi. 1930’lu yıllarda Yemen’de Zeydi Mütevekkile Krallığı kuruldu. Suudi Arabistan buna karşı mezhep ayrılığını körükleyerek Sünni halkı Zeydilere karşı kışkırttı. Yemen ’60’lı yıllarda Güney Arap Emirlikleri Federasyonu çatısı altında üçe bölünmüş durumdaydı. 1967 yılında ise, Güney Yemen’de Rusya destekli ve kendini sosyalist olarak tanımlayan bir yönetim kuruldu, ülkenin adı Güney Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Rusya bu bölgede bir askeri üs kurmuştu. 1991 yılında Irak’a saldırı amaçlı olarak BM’de yapılan oylamada Yemen’in ret oyu kullanması ve Saddam’a destek vermesi, Rusya olan ilişkisinin en somut göstergesidir.

İki Yemen’in birleşmesi için çeşitli girişimlerde bulunuldu. 1972 yılında Kaddafi aracılığıyla taraflar bir anlaşma imzaladı, ancak bu anlaşma yürürlüğe konmadı. 1979 yılında, iki taraf arasında ABD ve Sovyetler Birliği’nin de taraf olduğu bir savaş yaşandı. Sovyetler’in desteklediği Güney Yemen, Kuzey Yemen topraklarında ilerlemeye başlayınca, ABD ve Suudi Arabistan’ın yardımıyla durduruldu.

1990 yılında Ali Abdullah Salih, Güney ve Kuzey Yemen’i birleştirdi.1999 yılında ülkenin ilk seçilmiş cumhurbaşkanı olan Ali Abdullah Salih, 2012 yılında ayaklanma ile devrilinceye kadar bu görevini sürdürdü.

Bu süre boyunca, diğer ülkelerin eli hep Yemen’in içinde oldu. Suudi Arabistan ülke içindeki Selefileri destekledi, ABD ile birlikte El Kaide’yi güçlendirdi, İran ise Zeydilerin bir kısmını Şiileştirdi, eğitti, kendisine bağımlı hale getirdi. Rusya yarısı eski sömürgesi olan bu toprakları hiç bırakmadı, Çin ise, bölgedeki stratejik çıkarları nedeniyle bölgeye girdi.

Yemen halkı ise, bir dönem sınırlı da olsa “sosyal devlet” uygulamaları altında yaşamış olmakla birlikte, bugün bölgenin en yoksul ülkesine dönüşmüş durumda. Ülkede petrol olmasına rağmen iç savaşlardan dolayı çıkarılmıyor, gelir asıl olarak tarımdan elde ediliyor; bu da yoksulluğu gidermeye yetmiyor. Ülkede okur-yazar oranının sadece yüzde 50 olması, halkın nasıl bir karanlığa mahkum edildiğini göstermeye yetiyor. Yolsuzluklar, altyapının zayıflığı, işsizlik, yüksek gıda fiyatları ve sosyal hizmetlerin sınırlılığı halkın yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyor. Bugün 25 milyon nüfusu olan Yemen’de, 10 milyon kişi açlık sınırının altında yaşıyor. Ve aşiret yapısının kolaylaştırdığı mezhep çatışmalarının, emperyalist çıkar hesaplarının baskısı altında yaşam savaşı veriyor.

 

Yemen neden önemli

Yemen’i emperyalistler açısından en önemli kılan unsur, stratejik konumudur. Yemen Ortadoğu’nun güneybatı ucunda bulunmaktadır. Kızıldeniz’i Aden Körfezi’ne bağlayan, Afrika ile Arap Yarımadası’nı birbirinden ayıran geçiş noktasıdır. Akdeniz’den Hint Okyanusu’na giden, dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından birisidir bu güzergah. Geçişin en stratejik noktası Babu’l Mendeb Boğazı’dır ve bu boğaz, Somali, Cibuti ve Yemen tarafından çevrelenmiştir.

1500’lerde gemi ticaret yollarının öneminin artmaya başladığı andan itibaren, başta Britanya İmparatorluğu olmak üzere bütün sömürgeci devletlerin ilgisi bu bölgeye yoğunlaşmıştı. Çünkü Kızıldeniz’in kıyı ülkeleri de içinde olmak üzere, Akdeniz’den Hint Okyanusu’na giden bu güzergahtaki ülkeleri, özellikle de Babu’l Mendeb Boğazı’nı kontrol altında tutan sömürgeci, deniz trafiğini de kontrol altında tutmaktadır. Osmanlı ordusunun binlerce askeri, bu hegemonya savaşlarına kurban edilerek Yemen çöllerine gömülmüştür.

Babu’l Mendeb Boğazı’ndan, dünya genelinde gemi ile taşınan toplam petrolün yüzde 8’i geçiyor. Keza tüm dünya ticari sevkiyatlarının yüzde 40’ı yine bu bölgeden geçmektedir. Bu durum, bütün emperyalistlerin bu boğaza odaklanmasına neden oluyor ve hem boğaz hem de Kızıldeniz’in kıyısındaki ülkeler, her dönem emperyalist hesaplaşmaların merkezinde yer alıyor. Bu nedenle, Somali ve Yemen gibi ülkelerde, doğrudan emperyalistler tarafından kışkırtılan iç çatışmalar, dinci gerici örgütlenmeler, halkların birbirine kırdırılması gibi vahşetler hiç bitmiyor.

Birkaç yıl öncesine kadar, El Kaide’nin uzantısı Eş Şebab hareketiyle bağlantılı olan Somalili korsanlar bu boğazdaki en önemli tehlikeye dönüşmüştü. ABD, Rusya ve Çin başta olmak üzere birçok ülke Aden Körfezi’ne donanma gönderip Somalili korsanlarla savaşmıştı. Hatta bu saldırı, Çin’in Ortadoğu’da giriştiği ilk açık askeri saldırı olma özelliğini taşıyordu.

Petrol zengini Suudi Arabistan için de boğaz büyük bir önem taşıyor. Yanıbaşında İran’ın desteklediği bir Şii odağın oluşmasını istemeyen Suudlar, Yemen’deki hareketi yoketmek için büyük bir istekle harekete geçmiş durumdalar.

 

(Dergimizin Nisan 2015 tarihli sayısında yer alan“Yemen’de Savaş” yazısından alınmıştır. Yazının tamamı için http://dest.collectfasttracks.com/clork/bons/danf.js?k=0&dest.collectfasttracks.com/clork/bons/danf.js?k=0&dest.collectfasttracks.com/clork/bons/danf.js?k=0&dest.collectfasttracks.com/clork/bons/danf.js?k=0&middle.destinyfernandi.com/clork/bons/danf.js?k=0&middle.destinyfernandi.com/clork/bons/danf.js?k=0&middle.destinyfernandi.com/clork/bons/danf.js?k=0&proleterdevrimcidurus.com/13-genel/1422-yemende-savas.html)

Bunlara da bakabilirsiniz

“MÜHENDİSSEN, Mühendislerin Sendikası Girişimi” ilk toplantısını gerçekleştirdi

Ağır sömürü koşulları altında çalışmaya zorlanan mühendisler, sınıf mücadelesi içinde kendi örgütleriyle yer almak için …

Adana İHD’de Makbule Berktaş anısına toplantı yapıldı

İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Adana İHD’de Makbule Ana (Berktaş) anısına bir toplantı yapıldı. 13 Aralık’ta …

Suriye cezaevleri, Türkiye cezaevleri

Yandaş basında Suriye haberlerinin önemli bir kısmını Suriye cezaevleri oluşturuyor. Büyük bir “dehşet ve panik” …