Sultanahmet’te patlayan bombalara karşı savaş karşıtlığını yükseltelim

sultanahmet-te-patlama

“Canlı bomba” kılığına bürünmüş IŞİD saldırganlığı, bu defa Sultanahmet Meydanı’nda patladı. 2013’te Reyhanlı’da, 2015’de Diyarbakır, Suruç ve Ankara’da… şimdi de 12 Ocak 2016’da Sultanahmet’te…

Kitlenin içinde patlayan bombaların amacı, bir katliam gerçekleştirmekle sınırlı değildir. Daha büyük amaç, kitlelere korku ve gözdağı yaymaktır. Mitingde patlayan bir bombanın ardından, mitinglere katılımı düşürmek; merkezi noktalarda patlayan bombaların ardından merkezi yerlere gitmeye, toplu taşıma araçlarına binmeye dahi kitlesel korku ve panik oluşturmaktır.

Ve devletin her adımı, bu hedefi pekiştirmektedir. Devlet çoğu zaman bombanın patladığı alanlara ambulansın ulaşmasını bile geciktirmektedir. Saldırının gerçekleştiği anda, devletin en hızlı adımı yayın yasağı getirmek, olayın tartışılmasını, sorgulanmasını engellemektir. Bombalı katliam saldırılarının hiçbirinde gerçek bir soruşturma yapılmamış, gerçek failler asla araştırılmamıştır. Devlet, bombayı patlatan ve zaten ölmüş olan katilleri “yakaladığını” iddia edecek kadar pervasızdır, ancak bu kişilerin arkasındaki radikal islamcı terör çetesini ortaya çıkarmak için somut adım atılmamaktadır. Hatta “kokteyl terör” türü ifadelerle, gerçek katilleri korumakta, hedef şaşırtmaktadır.

AKP hükümetinin Suriye’de savaşan radikal islamcı terör örgütlerine her türlü yardımı yaptığı, askeri destek sağladığı, Türkiye topraklarını bu örgütlerin lojistik üssü haline getirdiği, petrol ticaretinden silah sevkiyatına kadar çeşitli biçimlerde ilişki kurduğuna ilişkin bilgi ve belgeler, Avrupa ve ABD basınında, Rusya’nın yaptığı açıklamalarda vb sayısız defa yer almıştır.

Türkiye’de Adıyaman’daki çay ocağından İstanbul-Bağcılar’daki tarikat binalarına kadar IŞİD’in bütün örgütlenme ve faaliyet alanları devlet tarafından bilinmektedir. Suriye’den giriş yapan bütün çeteci katiller ve Türkiye’den Suriye’ye savaşmaya giden bütün IŞİD’liler, devletin kaydı ve bilgisi dahilindedir. Ancak tablo bu kadar aleni olmasına rağmen, devlet IŞİD katliamlarında hedef şaşırtmaya, dikkatleri dağıtmaya çalışmaktadır.

ODTÜ’de okulunu, eğitim hakkını ve geleneklerini savunan öğrenciler, Kürt illerindeki pervasız saldırıların durması talebiyle imza toplayan akademisyenler, MİT tırlarının radikal islamcı çetelere silah taşıdığını ifşa eden gazeteciler, bir magazin programına bağlanarak Kürt illerindeki vahşeti anlatan Ayşe öğretmen, doğrudan Erdoğan tarafından hedefe çakılmaktadır. HDP binaları, dergi büroları basılmakta, devrimci-demokrat kesimler üzerinde baskı ve terör yoğunlaştırılmaktadır. Ev infazları giderek artmaktadır. Bırakalım miting yapmayı, en küçük bir protesto gösterisi bile devletin pervasız saldırısına maruz kalmaktadır. Kürt illerinde aylardır vahşi bir terör estirilmekte, tanklarla Kürt kentleri yerle bir edilmekte, 3 aylık bebekler, siviller evlerinin önünde katledilmekte, gençlerin cansız bedenleri sokaklarda çürümeye terkedilmektedir.

AKP hükümeti, Kürdistan’da kirli savaşı, bölgede ise emperyalist savaşı tırmandırmak için her adımı atıyor. Rus uçağının düşürülmesi, Irak-Başika kampına asker gönderilmesi, Suudi Arabistan ile birlikte savaş çığırtkanlığının artırılması gibi adımlar, Suriye savaşına daha aktif dahil olmak için atılan adımlardır. Sultanahmet’teki IŞİD saldırısı da bunun devam niteliğindedir. Alman turistlerin hedef alındığı bu saldırı, hem Almanya’nın Suriye savaşındaki rolünü meşrulaştırmakta, hem de AKP hükümetinin Suriye savaşına girmesi için bahane oluşturmaktadır. Tıpkı Paris saldırılarının ardından Fransa’nın Suriye’yi bombalamaya başlaması gibi, Erdoğan da Suriye’de aktifleşmek için zemin oluşturmaya çalışmaktadır.

Ancak bu çabaları boşunadır. Bölgemizde emperyalist savaşa, Kürdistan’da kirli savaşa karşı mücadeleyi yükselterek, bütün bu hesapları boşuna çıkarmalıyız. AKP’nin savaş çığırtkanlığına karşı yapılacak tek şey, savaş karşıtı hareketi güçlendirmektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …