Tuzla Serbest Bölge’de bulunan yaklaşık 600 kişinin çalıştığı Mata Otomotiv işçilerinin eylemi kazanımla sonuçlandı. 11 Şubat günü ek zam talebini, sendikalaşmayla birleştiren işçiler, iş bırakarak ve işgal yaparak taleplerini elde ettiler.
Mata işçileri, ağır koşullarda çalışıyorlar. Sigorta dışında hiç bir sosyal hakkın olmadığı işyerinde, ücretler de oldukça düşük. Asgari ücrete yapılacak zamla biraz olsun rahatlayacakları beklentisi de boşa çıkınca, tepkiler büyüdü. Eski işçilerle yeni işçiler arasındaki ücret farkı da neredeyse ortadan kalkmıştı.
Hal böyle olunca işçilerin öfkesi de, örgütlenme çabası da arttı. Birleşik Metal-iş sendikasıyla bağlantı kurdular. O günlerde işten atmaların başlaması, bardağı taşıran son damla oldu.
İki vardiya usulü çalışılan işyerinde, gündüz vardiyası servislere binmeyerek, ikinci vardiyayı bekledi. Gelen vardiya ile birleşerek eylemi büyütmekti amaçları. Buna karşı çıkanlar olunca, telefonla sendikayı aradılar. Sendikadan “işbaşı yapsınlar, ama yavaş çalışsınlar” cevabını alınca, 4-12 vardiyası içeri girdi.
Dışarda ise eylem devam ediyordu. Bir taraftan da hızla sendika üyelikleri yapılıyordu. Deneyim sahibi işçi çok azdı. O yüzden her aşamada tartışmalar yaşandı, kargaşa hüküm sürdü.
Elbette patronun adamları da boş durmuyordu. Bazı bölümlerin elektriği kesildi, yemek verilmedi. Dayanışmaya gelenler, bırakalım fabrikanın kapısına yaklaşmayı, Serbest Bölge’nin kapısından bile giremediler. Bir yandan “bu sendikanın PKK’yle bağı var” diyerek işçileri sendikadan istifa ettirmeye, bir yandan da “polisler basacak” söylentileriyle korku yaymaya çalıştılar. Az da olsa sendikadan istifa edenler oldu. Ama büyük çoğunluk kararlılıkla ve coşkuyla eyleme devam etti. “Sendika hakkımız engellenemez!”, “İşten atılan arkadaşlarımız geri alınsın” sloganlarıyla taleplerini haykırdılar.
İşgalin DİSK Kongresine denk gelmesi, ayrı bir avantaj sağladı. Kongreye misafir olarak gelen bazı Avrupalı sendikacıların direnişe desteğe gelmesi, işçilere moral olurken, patron üzerinde basınç oluşturdu.
İşgalin ilk gecesi, yetkililer işçilerin taleplerini kabul ettiklerini bildirdiler. Ama işgal sonlandırılmadı, esas patronun gelmesi beklendi. İkinci günü gelen patron ile sendika arasında yapılan görüşmede, atılan işçiler geri alındı ve sendika kabul edildi.
Üretimden gelen güç işgalle birleşince, kazanım geldi. Elbette zamanlamanın da önemli bir etkisi oldu. Acilen yetişmesi gereken işler vardı. Yoksa patronun ekonomik kaybı hayli fazla olacaktı. Geride işçilerin dilinde “işgal güzeldi” kaldı.
“İşgal çok güzeldi”
Atılan işçilerin geri alınması ve sendikalı çalışmak için işgal eylemi yapan, eylemlerini kazanımla sonuçlandıran Mata işçilerinden biriyle konuştuk.
DSB: Eylem nasıl başladı anlatır mısınız?
Ben 4-12 vardiyasında çalışıyordum. Biz gittiğimizde eylem başlamıştı. Fabrika bahçesinde ve içerde hareketlilik vardı. Sorduk ne oluyor, “işten atılanlar var, isyan var” dediler. Bizim vardiyada da tedirginlikler başladı: Acaba ben de işten atılmış mıyım tedirginliği. Bir taraftan “gelen vardiya işbaşı yapsın”, bir taraftan “işbaşı yapmayalım” diyenler… bir kargaşa yaşandı. Ustabaşları da “işbaşı, işbaşı” diye bağırıyordu. İşbaşı yaptık. Ama yavaş çalıştık. Bir kaç kez işi durdurup kapıya yöneldik, ama herkes katılmayınca geri döndük ve sendikanın dediği gibi işi yavaşlattık.
İşten çıkarılanlar kaç kişiydi? Bunu duyunca ne yaptılar?
10 kişi olduğu söyleniyor. Kesin rakamı kimse bilmiyor. Ama çıkışların devam edeceği söylentisi dolaşıyordu. Bunların bazıları evine gitmiş, bazıları ise dışardaki işçilerle birlikte bekliyorlardı. İşten çıkarma biçimleri de ilginç. Çıkarılan işçilere tek tek söyleniyor. Yetkili kişi, üretim alanına gelerek, ustabaşına çıkarılacak kişiyi çağırtıyor. Çekiyor kenara, işten çıkarıldığını söylüyor. Bu belli aralıklarla peş peşe bir iki üç … şeklinde devam ediyor. Özellikle çıkarılan bir işçinin ağlaması, işçileri çok etkiliyor. Çıkarmaların sendikayla alakası yok. 180 kişinin işten çıkarılacağı söylentileri önceden vardı. En son mesai bitimine yaklaşık yarım saat kala pres bölümünden çıkarılan bir kişi isyanı basıyor. Çıkarılan arkadaş “Yeter artık” diyor, “Beni çıkaracaksan niye işe aldın?” Pres bölümü iş bırakarak bahçeye çıkıyor. Diğer bölümlerden de iş bırakmaya kısmen katılımlar oluyor. Mesai bittikten sonrada herkes bahçede bekliyor.
İşgal nasıl oldu?
Dışardakiler evine gitmedi. Servislere insan binmedi. “İşten atılanlar geri alınana kadar burayı terketmeyeceğiz” dendi. Bu kararlılık üzerine sendikacıların da “madem ki kararlısınız o zaman içerde bekleyelim” demesiyle, dışardaki arkadaşlar coşkulu bir şekilde içeri girdiler. Sloganlar alkışlar ıslıklar… Biz de katıldık. Üretim bir süreliğine olsa da durdu.
İşgal süreci içerisinde yaşamı nasıl örgütlediniz? Yemek, su, uyuma, temizlik vb.
Her yeri tertemiz tuttuk. Tuvaletler de dahil her tarafı sildik. Çer çöp yerde bırakmadık. İşbölümü yapmıştık. Denetime geldiklerinde bir yeri kırmadığımızı, her tarafı temiz tuttuğumuzu görsünler. Zaten bir kaç kez “şu geldi bu geldi, denetleyecek” dendi. Eylem bittikten sonra müdürler her tarafı kontrol ettiler. Yemek vermediler. Çay içmeyelim diye çayı, şekeri, bardakları kaldırdılar. Bazı bölümlerin elektriğini kestiler. Mesela kabloların konulduğu çok büyük derin dondurucuların olduğu kısmın elektriği kesilmedi. Sendikacılardan yemek istedik. Simit geldi. Eylemden sonra ekmek arası döner geldiğini söyleyen arkadaşlar oldu. Demek ki hepimize yetmedi. Gece yerlerde boş kasaların üzerinde yattık.
Sendikacılar sürekli yanınızda oldu mu?
Gece gündüz sürekli yanımızda oldular. “İşçiler tamam demeden biz tamam demeyiz” dediler. Eylem süreci içinde bazı işçiler fabrika dışına çıkmıştı. Bunların içinden geri gelenler oldu. İçeri alınmadılar. Sendikacıların yetkili kişiyle telefonla yaptıkları konuşma üzerine içeri alındılar.
Anlaşma nasıl yapıldı? Talepleriniz nasıl kabul edildi?
Bizim işyeri otomotiv parçaları üretiyor. Arabanın bütün parçaları. Vitesten tutalım balatalara kadar. Dışarıya Hollanda’ya çalışıyor. Hollanda “bu iş fazla uzamasın” demiş. Taleplerimizin kabul edildiği söylendi. Ama beklemeye devam ettik. Hollanda’dan yetkili biri gelecekmiş. Geldi ve anlaşma yapıldı. “Yanlış bir anlaşılma olmuş. İşten çıkarmalar yok. Çıkarılanlar geri alınacak” şeklinde konuşmuşlar, sendikacıların anlattığına göre. Meğer çıkışları SGK’ya bildirmemişler. DİSK yöneticileri ve yabancı sendikacılar konuşunca, müdürler ve amirlerin yüzünü görmenizi isterdim.
Sendikal örgütlenme ne zaman oldu?
Direnişten kısa bir süre önce sendikalaşma başladı. Herkes ücretleri bekliyordu. Ücretler verildi. Bir de gördük ki, zamlar ücretlere hiç yansıtılmamış. Özellikle eski kıdemli işçilerle yeni işe girenler arasında fark yok gibi. İşten çıkartılma söylentileri de ortaya çıkınca, huzursuzluk, homurdanmalar iyice arttı. Pazartesi günü sendikaya üyelikler başladı. Üç gün sonra da işten atmalar oldu, eylem başladı. Eylem içerisinde üyelikleri hızlandırdık.
Ek zam konuşuldu mu?
Konuşulmadı. Sendika başkanına sorduk, yetki geldikten sonra bunların TİS sürecinde konuşulacağını söyledi. Bazı arkadaşlar sendika başkanına “patronla görüşmüşsünüz diye duyduk” dediler. Başkan “en son fabrikada sizin yanınızda bir görüşme yaptık. Bunun dışında bir görüşme yapılmadı. Sizden habersiz bir görüşme yapmayız” dedi.
Son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?
İşgal çok güzeldi.