Ahlaksızlığın ve düşkünlüğün haberi bu defa Karaman’dan geldi. Bir öğretmen 9 ve 10 yaşlarındaki 45 erkek öğrenciye tecavüz etmişti. Ve bu tecavüzler, Adli Tıp raporlarıyla tespit edildi.
Durumu daha da çarpıcı hale getiren unsur, bu ahlaksızlığın, ahlak ve erdem timsali olduğu iddia edilen bir alanda; Ensar Vakfı’nın tarikat evlerinde, Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’nin (KAİMDER) kiraladığı evlerde gerçekleşmiş olmasıydı.
Tecavüze dinci-gerici kalkan
Olay ilk olarak 4 Mart günü Karaman’da yerel bir sitede haber oldu. Bir ailenin şikayeti üzerine, öğretmen Muammer B. gözaltına alınmıştı.
Haberin yayınlanmasının üzerinden bir saat geçmeden, adliyeden gelen telefon üzerine site haberi kaldırdı. AKP’nin savcıları duruma hemen müdahale etmişti.
Yaklaşık bir hafta sonra Birgün gazetesi haber yapınca, olay bir çığ gibi büyüdü. AKP’nin hukuksal koruma kalkanı bir kere daha burada devreye girdi. Habere hemen yayın yasağı getirildi. Üstelik, sadece yayın değil, “eleştiri” yasağı da getirildi. Yani “tecavüzü eleştirmek” yasaklandı!
Olay artık gizlenemez hale geldiğinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” dedi. “Bir kereden birşey olmaz” diyordu yani. 9-10 yaşındaki çocukların hayatı ve geleceği sözkonusu olduğunda, “bir kere” bile büyük bir suçtur. Diğer taraftan, “bir kere” değildi; 45 çocuğa defalarca tecavüz edilmişti.
Ayrıca olay, Ensar Vakfı’nın adının karıştığı tek tecavüz olayı da değil. Bir süre önce, Çorum’da Ensar Vakfı Şube Başkanı, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni Zekai İşler, 21 yaşındaki ÖY’ye tecavüz, lise öğrencisi 15 yaşındaki EY’ye cinsel istismarda bulunduğu iddiasıyla yargılanmış. Zekai İşler’in yaptığı çalışmalar arasında “Haramlardan sakındırma grubu” kurmak da vardı. Demek ki Zekai İşler, tecavüzü “sakınılması gereken haramlar” arasında görmüyor!
Hemen arkasından, bu defa Artvin’in Yusufeli ilçesindeki Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nde, Kuran öğretmeni Rüstem A.’nın14 yıl boyunca okuldaki erkek çocuklara sistemli biçimde tecavüz ettiği ortaya çıktı. Olay, 14 yıl önce tecavüze uğrayan bir öğrencinin, yıllar sonra kente geri döndüğünde öğretmen Rüstem’in hala çocuklara tecavüz etmeye devam ettiğini farketmesi ve olayın üzerine gitmesi üzerine duyuldu. Durumu daha çarpıcı hale getiren ise, tecavüzcü öğretmenin avukatlığını, eski AKP Artvin il başkanının üstlenmesiydi.
Zaten, bağnazlığın, gericiliğin doğasında vardır bu: Bir taraftan dindar maskesini takarak topluma “ahlak”, “edep”, “namus” dersleri verenlerin, gerçekte nasıl bir çirkefin içinde yaşadıklarının, bugüne kadar sayısız örneğini gördük. Bir gazetenin genel yayın yönetmeni Hüseyin Üzmez bir kıza 9 yaşından itibaren sistemli biçimde tecavüz ettiği için yargılandı. Diyanet, bir babanın kızına cinsel istek duyması gibi bir sapıklığın, normal olduğuna dair fetva verdi. Doğrudan devlet erkanı tarafından tecavüze uğrayan küçük kızların davalarında, tecavüzcüler aklandı. Küçük kızlar, “erkeklerin şehvetini uyandırmasın” diye türbana sokuldu, okul sıralarında bile kız ve erkek çocuklar yanyana gelemez oldu.
Buna benzer sayısız örnek, “dindar” kimliğini sürekli vurgulayan bir hükümet döneminde; bağnazlığın ve gericiliğin, yaşamın her alanına nüfuz ettirildiği yıllarda yaşandı.
AKP’nin bu odaklara desteği ise, sadece tecavüzlerin gizlenmesi-aklanması ile sınırlı değildir.
AKP korumasındaki Ensar Vakfı
Ensar Vakfı, dinci-gerici tarikat örgütlenmesinin en önemli odaklarından birisidir ve arkasında doğrudan AKP hükümeti yer almaktadır. Bilal Erdoğan’ın, “karımdan sonra en çok gördüğüm kişi Ensar Vakfı başkanıdır” sözleri, bu ilişkinin en açık itirafıdır. Keza Emine Erdoğan’ın, TC için “90 yıllık enkaz” ifadesini kullandığı konuşma, yine bu vakfın Ataşehir Sheraton Otel’de 26 Şubat’ta düzenlenen ‘Ensar Gönüllüleri Buluşması’nda yapılmıştı.
AKP-Cemaat çatışmasında, Ensar Vakfı’nın kimliği daha açık ortaya çıkmıştı. AKP’yi cemaate karşı desteklemek amacıyla ilan veren 97 dini cemaat, dernek ve vakıftan biridir Ensar Vakfı. Okullarından dersanelerine kadar, eğitim alanında çok örgütlü olan cemaate karşı, AKP’nin elindeki en önemli kozdur. Erdoğan’ın “dindar ve kindar nesil” yetiştirme çabalarının temel dayanaklarından biridir.
Bilal Erdoğan, bu vakıfların yurtlarında-evlerinde 6 bin öğrenci barındığını söylüyor. Aslında konuşmasında açıklıyor olmasa, bu konuda kayıtlara ve rakamlara ulaşmak mümkün değil; çünkü bu yurt-evler resmi ve kayıtlı değil. Arkalarında doğrudan devlet-hükümet desteği olmasına rağmen, öylesine çarpık bir eğitim ve öylesine çarpık ilişkiler sözkonusu ki, bu yurtları resmi kayıtlara geçiremiyorlar.
Türkiye genelinde 157 şubesi olan Ensar Vakfı’nın mütevelli heyetinde AKP’li kadrolar yer alıyor. 1979 yılında kurulan Ensar Vakfı’nın kurucuları arasında 2011 yılına kadar başkanlığını da yapan ve bir dönem Yeni Şafak gazetesinin de sahibi olan Ahmet Şişman, AKP’li İBB Başkanı Kadir Topbaş, bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı yapan AKP kurucularından Ömer Dinçer de var.
Kadir Topbaş, vakfın kurucularından ve vakfın fonlanmasında önemli isimlerden biri. Mesela, belediyeye ait birçok araziyi, vakfa son derece ucuz fiyatlara satıyor. Keza belediyeye ait Hamidiye su şirketi, kendi ürettiği suyu önce Zirve Gıda’ya satıyor (Zirve Gıda’nın ortakları Ensar Vakfı’nın yöneticileri), sonra sattığı aynı suyu, fahiş fiyatla geri alıyor, böylece Zirve Gıda’ya olağanüstü bir gelir sağlamış oluyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2015 yılında yurt olarak kullanılmak üzere TÜRGEV’e 6 bina, Ensar Vakfı’na 7, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı’na 4, Asitane Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’na 1 ve İstanbul Daru’l Fünun İlahiyat Vakfı’na 1 olmak üzere toplam 19 binayı, bedelsiz olarak tahsis etmişti.
Ensar Vakfı’nın en yakın ilişkide olduğu kurum, TÜRGEV. Bilal Erdoğan’ın somut yakınlık ifade eden sözleri de bunun göstergesi. İki kurum birlikte, ülkenin eğitimini yönetiyor, Milli Eğitim Bakanlığı’nın rotasını belirliyorlar. Mesela, MEB’in yürüttüğü “Dersimi seçiyorum, dinimi öğreniyorum” kampanyası, doğrudan Ensar Vakfı ile TÜRGEV’in politikası. Yine TÜRGEV-Ensar Vakfı işbirliği ile, Londra ve NewYork gibi kentlerde öğrenciler okutuluyor, karşılıksız burslar dağıtılıyor.
Ensar Vakfı, 2012’de Bakanlar Kurulu kararı ile “Kamu yararına çalışan vakıf” statüsü kazandı. Bu statü, onun hareket alanını genişletti Mesela, Soma katliamının ardından bölgeye giden tarikatların en önemlisi Ensar’dı. Soma’da “Değerler Eğitimi” adı altında bir yaz okulu çalışması yürütmüştü. Yaz okulunun afişinde zikir çekmekte olan öğrencilerin, Kuran önünde dua eden ellerin resmi; “Dersler” bölümünde Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı gibi unsurlar yer alıyordu. Afişte, Soma Belediyesi’nden Soma ilçe MEB’e kadar, devletin bütün kurumlarının da ismi geçiyordu.
* * *
AKP döneminde eğitim ve yaşam bir bütün olarak bağnazlığın ve gericiliğin kuşatması altına alındı. Ve bu kuşatma tam bir demagoji sağanağı altında gerçekleştirildi. Bir taraftan mini eteklere, “kızlı-erkekli” faaliyetlere pervasızca saldırırken, dini kurumlarda çocuk tacizlerinin, tecavüzlerinin sayısı haddi hesabı aştı. En dindar görünen sembol isimler bile, ahlaki düşkünlükleriyle ifşa oldu, bir kısmı, yükselen kamuoyu baskısı sonucu, mahkemelerde yargılandı.
Bugün AKP’nin bakanı “bir defadan birşey olmaz” diyerek örtbas etmeye çalışıyor. Kendilerine en fazla güvenen ve çocuklarını teslim eden aileleri bile, şiddetli bir saldırıyla susturmaya, olayı unutturmaya, ya da parayla satın almaya çalışıyorlar.
Ancak bu defa başaramayacaklar. 45 çocuğun haykırışı, dindar görünümlü tecavüzcülerin gerçek yüzünü açığa çıkartıyor.