2 Nisan 1948- Sabahattin Ali öldü
1907 yılında Gümülcine’de doğan Sabahattin Ali, ilk olarak Atatürk’ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla yaklaşık bir yıl tutuklu kaldı. “ıçimizdeki şeytan” romanını yazmasının ardından, sivil faşistlerin tepkisini üzerine çekti ve bakanlık tarafından görevinden alındı. Asıl mesleği öğretmenlikten atılınca, gazeteciliğe başladı. Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la birlikte çıkardığı Markopaşa, Malum Paşa, Merhum Paşa ve Öküz gibi mizah dergilerinde yazdı. Ancak bu dergiler de kapatıldı. Bu davalar yüzünden üç ay cezaevinde kaldı. Yazılarında ezilenlerin haklarını savunan S. Ali, Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna gibi romanların yazarıdır. Yanı sıra şiir, öykü, makale ve fıkra yazarlığı dışında çeviriler de yapmış önemli aydınlarımızdan biridir. Geçirdiği zor günlerin ardından yurtdışına çıkmak istedi, ama pasaport verilmeyince kaçak yollardan gitmeye çalıştı. Ve Bulgaristan sınırında ölü bulundu. Katili olarak yakalanan Ali Ertekin adındaki kişi, birkaç hafta içinde serbest bırakıldı ve sonrasında emniyet mensubu olduğu anlaşıldı. S. Ali’nin öldürülmesi, ilk “faili meçhul” kontrgerilla cinayetlerden biri olarak tarihe geçti.
4 Nisan 1968- Amerikalı siyah lider Martin Luther King öldürüldü
1929 yılında doğan King, siyahların haklarını kazanması için mücadele eden liderlerden biridir. Birçok eylem düzenleyen King, Memphis’te kaldığı otel odasının balkonunda uğradığı silahlı suikast sonucu öldürüldü.
8 Nisan 1973- Pablo Picasso öldü
İspanyol ressam Pablo Picasso 1881’de doğdu ve 1900’lerin başında Paris’e gitti. Kübizm akımının kurucusu olarak tanınır, eserlerinde daha çok geometrik imgeleri kullanmıştır. En çok eser veren ressamdır aynı zamanda. Ancak onu asıl büyüten 1937’de yaptığı Guernica’dır. İspanya iç savaşındaki vahşeti anlatan bu tabloyu gören bir Alman subay, hayranlığını belirtmek için “bunu siz mi yaptınız” diye sorar. Picasso ise “Hayır siz yaptınız” yanıtını verir. O, faşizme olan tepkisini sadece sanatıyla değil, duruşuyla da ortaya koyar.
10 Nisan 1919 -Meksikalı köylü devrimci önderi Emiliano Zapata öldü
13 Nisan 1977- Plaza de Mayo Anaları’nın ilk yürüyüşü
Uzun yıllar askeri faşist diktatörlüklerle yönetilen Arjantin’de, bir grup devrimci anası, cuntadan hesap sormak için Plaza De Mayo Meydanı’nda her perşembe biraraya gelerek çocuklarını ‘arama’ya koyuldu. Başlangıçta cunta yönetimi tarafından “Perşembe Delileri” denilerek horlanan anaların kararlılığı, faşizme karşı duyulan kin ve öfkeyi harekete geçiren bir kıvılcım oldu. İlk eylemlerini gerçekleştirdikleri 1977’de sayıları 14 iken, 1980’e gelindiğinde 2 bini buldu. Bu süre içerisinde içlerinde 92’si tıpkı çocukları gibi “kaybedilerek” katledildi. Plaza De Mayo anaları, sadece kendi halkına değil, tüm dünyaya örnek oldular. Ülkemizdeki “cumartesi anneleri” bunun bir örneğidir.
15 Nisan 1985- TKİH önderlerinden Adil Can gördüğü işkencelerin sonucu Metris’te tutsakken şehit düştü
16-17 Nisan 1992- Devrimci Sol savaşçıları şehit düştü
Devrimci Sol önder kadrolarından Sabahat Karataş ve Sinan Kukul’la birlikte Eda Yüksel, Taşkın Usta, Ercüment Özdemir, Şadan Öngel, Arif Öngel, Ayşe Nil Ergen, Ayşe Gülen, Hüseyin Kılıç ve Satı Taş Kılıç, İstanbul’da kaldıkları evlere düzenlenen polis operasyonlarında yiğitçe çarpışarak şehit düştüler. Faşizmin kan kusan cellatlarının “teslim ol” çağrılarına “cesaretiniz varsa gelin” diye haykırdılar.
19 Nisan 1943- Varşova Ayaklanması başladı
Bu ayaklanma, Nazi faşizminin vahşetine karşı Yahudilerin tek silahlı direnişidir. Polonya’da 450 bin Yahudi, Nazi kamplarında açlık ve işkence altında katledildiler. Sayıları 60 bine düşen Yahudiler, 1943 yılında ayaklandılar. Ayaklanma sırasında yüzlerce Nazi askeri öldürülürken 13 bin Yahudi de katledildi. Ayaklanma sırasında kamptan kaçmayı başaran Yahudiler, Polonya silahlı halk direnişine katıldı ve faşizme karşı savaştı.
22 Nisan 1997- Tupac Amaru gerillaları katledildi
17 Aralık 1997’de Peru’da bulunan Japon Büyükelçiliği’ni işgal eden Tupac Amaru Devrimci Hareketi (MRTA) gerillaları, eylemin 126. gününde katledildi. Eylemin talepleri, cezaevlerindeki 400 MRTA gerillasının serbest bırakılması ve uygulanan neo-liberal politikalara son verilmesiydi. Emperyalistlerin temsilcilerini kendi inlerinde hapsetmeyi başaran Tupac Amaru gerilları, İsrailli kontrgerilla uzmanlarının eğittiği Perulu komandolar tarafından katledildiler.
25 Nisan 1974- Portekiz ‘Karanfil Devrimi’ gerçekleşti.
11 Nisan 1985- Enver Hoca öldü
Enver Hoca, Arnavutluk devriminin önderi olmasının yanında, Sovyet ve Çin revizyonizmine karşı verdiği mücadele ile de tanınır.
II. Emperyalist Savaş döneminde, Arnavutluk’taki devrimci örgütleri birleştirerek, bağımsızlık mücadelesine önderlik etmiş ve bu mücadeleyi devrimle taçlandırmıştı.
Stalin’in ölümünden sonra ‘60’lı yıllarda Kruşçev revizyonizmine savaş açtı. ‘70’li yıllarda ise, “Mao Zedung Düşüncesi” (MZD) ve “Üç Dünya Teorisi”ne (ÜDT) karşı ideolojik mücadeleyi yükseltti. “Emperyalizm ve Devrim” adlı kitabı, tüm dünya komünistlerine ışık tuttu. Bu dönem uluslararası komünist hareketin önderliğini de üstlendi. Ülkemizde de komünistlerin ÜDT ve MZD’ye karşı mücadele bayrağını açmasında, Enver Hoca’nın önemli bir rolü oldu.
Emperyalist ülkelerin yanı sıra Sovyet ve Çin revizyonistlerinin Arnavutluk’u boyun eğdirme çabalarına karşı, 3 milyonluk küçük ülkesini savundu. “Arnavutluk halkı gerekirse ot yer, boyuneğmez” diyerek meydan okudu. Ve ölene kadar da her tür kuşatmaya karşı direndi.
1985 yılında ölen Enver Hoca, dünya devrim tarihine oldukça önemli bir miras bıraktı. Ve ML önderler arasında onurlu yerini aldı.
Nisan ayında şehit düşen İhtilalci Komünistler
18 Nisan 1979- Azmi Akan
İhtilalci komünist hareketin ilk üyelerinden ve ilk şehididir Azmi Akan. Tutsak edilen yoldaşlarını kurtarmak üzere Hacı Bayram Karakolu’na düzenlenen baskın sırasında vurularak katledildi.
Azmi, İstanbul’da Eczacılık Fakültesi’ni okuduğu yıllarda devrimci fikirlerle tanıştı ve gençlik hareketi içinde yerini aldı. Diyarbakırlı varlıklı bir ailenin çocuğuydu, tüm olanaklarını mücadeleye, devrime sundu. Adana’nın yoksul emekçi Kürt mahallelerinde, fabrikalarında faaliyet yürüttü. Büyük bir enerjiyle hem örgütünü hem de kendini ileri taşıdı, işçi ve emekçilerin yüreğini, bilincini kazandı.
O, gerçek bir dava adamıydı. Aynı zamanda kararlı, gözüpek bir eylem adamıydı. 24 yıl süren kısa yaşamına çok şey sığdırmasını bildi. Yaşamı ve yiğitçe ölümüyle geride kalanlara örnek bir miras bıraktı. Yoldaşları onu hiç unutmadılar, Adana’daki mezarı hep uğrak yerleri oldu. Şimdi genç yoldaşları ziyaret ediyor.