“Taşeron işçiye kadro” yalanı

taseron-DSB

Kapitalist sistem vahşi sömürüsünü, bu dönem taşeron sistemi üzerinden kuruyor. Azami kar getirisinden dolayı, taşeron çalışmanın girmediği fabrika-işletme neredeyse kalmadı.

Sömürünün en yoğun yaşandığı çalışma biçimi olduğu için, iş cinayetlerinin de en çok yaşandığı alanlar buralar. “Kapitalizm öldürür” sloganı, taşeronda somutlanmış durumda. Haliyle taşeron sisteme işçi ve emekçilerin tepkisi de oldukça yüksek. Bu yüzden genel seçim döneminde düzen partilerinin en önemli vaatleri arasında yer aldı. AKP hükümeti de seçim mitinglerinde “taşeron işçilere kadro vereceği” vaadinde bulundu. Seçim sonrası hükümet programında da üç ay içerisinde “kamuda çalışan bütün taşeron işçilere kadro verileceği” belirtildi.

Üçüncü ayın sonunda, Başbakan Davutoğlu “kamu kurumlarında asıl ve yan işte çalışan bütün taşeron işçiler kadroya alınacak” dedi. AKP sözcüleri ve yandaş basın, bunu büyük bir müjde olarak ballandıra ballandıra sundular. Ama 24 saat geçmeden Maliye Bakanı, kendi başbakanını yalanlarcasına durumun öyle olmadığını açıkladı.

Maliye Bakanı’nın açıklamasına göre, bütün kamu işçileri alınmıyor, alınacaklar için de sınav dahil bir sürü koşul getiriliyor. Bu koşulları yerine getirenlere “üç yıllık sözleşme” yapılacak. Üç yıllığına ve “mevcut ücretiyle” istihdam edilecek! Yani ücretlerinde bir artış olmayacağı gibi, kadrolu da olamayacaklar. Dolayısıyla iş güvencesinden yoksun, “özel sözleşmeli personel” adı altında çalışacaklar ve ne işçi, ne memur statüsünde olacaklar. Böylece uzun mücadeleler sonucunda elde ettikleri sendika hakkını da kaybedecekler. Tam bir “alicengiz oyunu.”

İşçinin bu statüde işbaşı yapması için aranan bazı koşullar şöyle:

– 1 Kasım 2015’ten önce işe girmesi ve halen çalışmaya devam etmesi. (Bu tarihten sonra işe girenler dışında tutuluyor)

– Emekli aylığı almaya hak kazanmamış olması. (Emeklilik süresi dolanlar emekli edilecek ve işe alınmayacak.)

– Tam zamanlı işlerde istihdam edilmiş olması. (Yarım gün çalışanlar bunun dışında kalacaklar. Sanki kamuda yarım gün çalışmak, onların kendi istekleriymiş gibi.)

– 12 ay boyunca görev yapıyor olması. (Hangi taşeron firma 12 aylık sözleşme yapıyor ki? Taşeron şirketlerin hepsi 11 aylık giriş-çıkış yapar.)

– Devlet memurluğuna atanmak için aranan şartları taşıması. (Devlet memurluğu şartlarını oluşturmuşsa neden devlet memuru olmuyor da “özel sözleşmeli personel” yapılıyor!)

– “Devlet memuru olmanın gerektirdiği güvenlik araştırmaları”nda sorun yaşamaması. (Yani hakkını arayan, bunun için eylemlere katılanlar alınmayacak!)

– Gerekli bilgi ve donanıma sahip olup olmadığını belirlemeye yönelik sınavı kazanması. (Şaka gibi! Yıllardır orada çalışan biri, zaten gerekli bilgi ve donanıma deneyime sahip değil mi? Çok açık ki burada aranan, bilgi ve donanım değil, AKP’ye yakın olup olmadığı)

Görüldüğü üzere “özel sözleşmeli personel” olabilmek için bile, “sırat köprüsü”nden geçmek gerekecek. Esasında “özel sözleşme” dedikleri statü, 4/C’nin bile gerisinde.

Sıraladıkları koşullar ve Maliye Bakanı’nın açıklamaları, AKP hükümetinin taşeron sistemini kaldırmaya hiç niyeti olmadığını ortaya koyuyor. Dahası yaygınlaştırmayı hedefliyor.

Mevcut uygulamaya göre, “asıl iş” yaptığını mahkeme yoluyla kanıtlayan kişi, işe başladığı tarihten itibaren kıdem tazminatı başta olmak üzere geriye dönük haklarını “asıl patron” olan devletten alabiliyor. Şimdi ise, işçilerin geçmişe dönük kıdem ve diğer alacakları gasp edilmiş olacak.

AKP bir taşla iki kuş vuruyor. Bir yandan “taşeronu kaldırma” sözünü tuttuğu yalanını yayıyor; diğer yandan açılan mahkemelerle geçmişe dönük haklarını alacak olanların, bütçede yaratacağı maliyeti ortadan kaldırmayı hedefliyor. (Ki bu sayının giderek arttığı, maliyeye ek bir yük yarattığı da söyleniyor.)

Sonuç olarak AKP  hükümetinin “taşeronu kaldıracağız” yalanı, yadsıya bile kalmadan söndüğünü görüyoruz.

Bunlara da bakabilirsiniz

“MÜHENDİSSEN, Mühendislerin Sendikası Girişimi” ilk toplantısını gerçekleştirdi

Ağır sömürü koşulları altında çalışmaya zorlanan mühendisler, sınıf mücadelesi içinde kendi örgütleriyle yer almak için …

Adana İHD’de Makbule Berktaş anısına toplantı yapıldı

İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Adana İHD’de Makbule Ana (Berktaş) anısına bir toplantı yapıldı. 13 Aralık’ta …

Suriye cezaevleri, Türkiye cezaevleri

Yandaş basında Suriye haberlerinin önemli bir kısmını Suriye cezaevleri oluşturuyor. Büyük bir “dehşet ve panik” …