Kilis’e roket yağıyor: Halk sokakta!

kilis-protesto

AKP’nin savaş politikaları, Kilis’i savaşın ortasına sokuyor. Mare-Cerablus hattını elinde tutan IŞİD, Kilis’e fırlattığı mermilerle savaşı buraya taşıyor. 

Son 4 ayda Kilis kent merkezine 50’den fazla roket atıldı. Kilis halkı, resmi rakamın gerçeği yansıtmadığını, gerçekte çok daha fazla Katyuşa mermisi atıldığını ifade ediyor.

4 ayda yapılan saldırılarda toplam 20 kişi yaşamını yitirdi, 100’den fazla kişi de yaralandı. 24 Nisan günü Kilis’te patlayan roketler, 1 kişinin daha ölmesine neden olunca, halk sokağa döküldü.

Sürekli saldırıların ve ölümün gölgesi altında yaşayan halk öfkeli. Ev, okul, cami… her yer roketlerin hedef alanında, hiç bir nokta güvenli değil.

Devlet ise, saldırıları durdurmak yerine, halkla alay ediyor. Kilis Valisi Süleyman Tapsız’ın, “Abdestsiz dışarı çıkmayın” açıklaması, bardağı taşıran son damla oldu. Yaralıların hastaneye kaldırıldığı sırada öfke patladı. Kitle valilik binasının önüne yürüyüş yaparak, “ya önlem alın, ya defolun gidin” diye slogan atmaya başladı. Valilik binası önünde bekleyen çevik polis, halka gaz bombalarıyla ve tazyikli suyla saldırdı. Saldırı öfkeyi daha da büyüttü. Kilis halkı, “Vali istifa” sloganlarıyla yürüyüş gerçekleştirdi.

 

Önce IŞİD vuruyor, ardından devlet

Devlet, yaşanan saldırıları durdurmak yerine, kitlelerin öfkesini bastırmaya çalışıyor. Bunun için kullandığı yöntemlerden birisi “kan parası” uygulaması. IŞİD mermileriyle ölenlerin ailelerine devlet tarafından “kan parası” adı altında 50 ile 100 bin lira arasında değişen paraların verildiği ortaya çıktı. Bilindiği gibi “kan parası”nı “suçlu” olan taraf, “kanı döken” taraf öder; IŞİD’in döktüğü kanın parasını ise devlet ödüyor.

Devletin diğer önlemi ise, eylemlerin önüne geçebilmek için şiddet uygulamak. Valilik, “30 gün süreyle kentte her tür eylem ve etkinliği yasaklama” kararı aldığını duyurdu. Ardından 24 Nisan günü sokağa dökülen kitleye vahşice saldırdı. Ölümlerin oluşturduğu öfkenin görülmesini, duyulmasını, Kilis halkına desteğin büyümesini engellemek için yapıldı bu saldırı. Önce IŞİD vuruyor, ardından devlet.

Ve bu saldırılar, kentteki yaşamı yerle bir etmiş durumda. Öğrenciler başta olmak üzere yerleşik nüfusun önemli bir kısmının kenti terkettiği, kamu emekçilerinin tayin istediği, inşaatları durduğu, kent içi toplu taşıma araçlarının yarı yarıya düştüğü, şehirlerarası otobüs seferlerinin ise, bazı günler hiç gerçekleşmediği anlatılıyor. Dahası, yerli halkın terkettiği alanlar, devlet tarafından cihatçı çetelere ayrılmış, onlar yerleştirilmiş. Kilis’in kendi nüfusundan daha fazla Suriyeli bulunuyor. Hatta her üç kişiden ikisinin Suriyeli olduğu, Kilislilerin artık azınlık haline geldiği bir durum sözkonusu.

 

Savaşı Türkiye’ye taşıma çabası

IŞİD’in bu saldırılarının, Türkiye’yi savaşa sokma amaçlı olduğu biliniyor. Mare-Cerablus hattı, Türkiye’nin IŞİD’e yaptığı sevkiyatın en önemli geçiş noktası. Ve IŞİD’in Suriye savaşında gücünü sürdürebilmesinin tek yolu. Bu yol kapandığında, IŞİD’i yerle bir etmek çok daha kolay olacak.

Tam da bu nedenle, AKP hükümeti hem PYD’nin “Fırat’ın batısına” geçmesini engelliyor, hem de Rusya destekli Suriye ordusunun, sınıra yaklaşmasını önlemek için müdahalede bulunuyor. Aynı biçimde, Kilis’e atılan roketleri bahane ederek, göstermelik biçimde IŞİD’e “hava harekatı” düzenliyormuş gibi harekete geçiyor. Ve Suriye topraklarına girebilmek için zemin hazırlıyor.

IŞİD’i besleyen, büyüten ve desteklemeye devam eden, AKP hükümetidir. Bu nedenle, Kilis’te gerçekleşen saldırıların tek sorumlusu AKP hükümetidir. Saldırıları durdurmanın yolu, Türkiye’nin IŞİD’e verdiği desteği kesmektir. Devlet bunu kendiliğinden yapmayacağı için, genel olarak savaşa karşı mücadeleyi yükseltmek, özel olarak da Kilis’teki halkın öfkesine destek olmak gerekir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …