Taksim’e kilitlenmiştik

1-mayis-pdd2

Bizim açımızdan Taksim hedefli çalışmalar günler öncesinden başlamıştı. Afişlerimiz ve bildirilerimizle kitlelere seslenmiş, diğer seçenekleri hiç tartışmamıştık bile. Yani politik ve pratik olarak kilitlenmiştik. 1 Mayıs öncesi taktiğimiz, Taksim hedefiyle konumlanmak ve alana girmeyi zorlamaktı. Değişik noktalarda yoldaşlarımız Taksim’e girme hedefiyle konumlandılar. Ben de ilk etapta “Taksim 1 Mayıs alanıdır engellenemez” yazılı Proleter Devrimci Duruş imzalı pankartı hazırlamıştım. Bu pankart defalarca bizle beraber Taksim’e açılan yollarda görünecekti.

Sabah yoldaşlarla buluştuk. Bu arada Zincirlikuyu tarafından 150 kişilik bir kitle geliyordu. Yoldaşlarla birlikte bu kitleyle yürüme kararı alındı ve Mecidiyeköy’e kadar yüründü. “Taksim kızıldır kızıl kalacak”, “Kurtuluş devrimde sosyalizmde”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm”, “Yaşasın 1 Mayıs bıji yek gulan”, “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atıldı.

Mecidiyeköy köprü altına yaklaştığımızda polis gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırıya geçti. Havai fişek, taşlar ve sapanlarla karşı konularak ara sokaklara çekilindi. Bu arada yoldaşla en öne doğru geçmeye çalıştık ve pankartı sürekli açık tuttuk. Caddeden en son çıkan biz olduk. Polis sürekli koşuyordu ve ana kitleyle koptuk.

Daha sonra o kitlenin Mecidiyeköy ara sokaklardan değişik yerlere dağıldığını öğrenince, tekrar caddeye çıkıp uygun bir yerde pankartı açmaya karar verdik. Polis saldırdığında çekilecek ve pankartı bir yere asıp Taksim’e doğru gidecektik. Bu arada Taksim’e giden yoldaşların, Gümüşsuyu Caddesi’nde pankart açıp yürüyüşe geçtikten sonra gözaltına alındıklarını öğrendik.

Caddeye çıktığımızda, bir sokağın etrafını polisler çevirmişti. Bomba imha ekipleri vardı ve kameralar da oradaydı. Yoldaşla pankartı açıp oraya doğru yürümeye karar verdik. Profilo AVM’ye açılan sokağın girişinde pankartı açıp “Taksim kızıldır kızıl kalacak”, “Taksim 1 Mayıs alanıdır”, “Yaşasın 1 Mayıs Bıji yek gulan” sloganlarını atmaya başladık. Kameralar bizi görünce hemen çekmeye başladılar. Bu arada sivil polisler de gelmeye başladı. Bizi yakaladılar ve yere yatırdılar. Yere kapaklandıktan sonra üzerimizde yaklaşık 15-20 dakika kadar öyle beklediler. Biz bu arada “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek”, “1 Mayıs kızıldır kızıl kalacak”, “Taksim 1 Mayıs alanıdır” sloganlarını atmaya devam ediyorduk.

Bütün işkence bu sefer kameraların önünde yaşanıyordu. Kameralar açık ve bizi çekiyor, spikerler “eylemciler dakikalardır böyle bekletiliyor” diye anonslar geçiyordu. Bu arada bizi gören insanlar, polise tepki gösteriyordu. Polis ise onlara işlerine bakmalarını söylüyordu. Biz slogan atmaya devam ediyorduk.

Daha sonra öğrendiğimize göre arabaları bozulmuş ve takviye ekip beklemişler. Trafiğin aktığı bir noktada kameraların önünde gözaltına alınmış ve yerlerde bekletilmiştik. Daha sonra bizi itfaiye araçlarının olduğu yere zorla götürdüler ve üzerimize çullandılar. Burada komiser olan “Bana yumruk atan hangisiydi” diyerek diğer polislere sordu. Onlar da beni gösterince gelip ayaklarımın arkasını çiğnedi.

Yaklaşık 2 dakika sonra sivil polis arabasına bindirip Mecidiyeköy İlçe Emniyet’e götürdüler. Burada üst aramasını yaptılar. Biz avukatları ve ailelerimizi aramak istediğimizi söyleyince “daha sonra ararsınız, hukuki haklarınızı bizden daha iyi biliyorsunuz” diyorlardı. Üst aramasındaki tavırlarımız karşısında “anlaşıldı bunlar inat” diyerek vazgeçtiler. Hiçbir gözaltı işlemi yapılmadan Şişli Camisi önündeki çevik kuvvet arabasına götürdüler.

Buradaki arabanın içinde sabah saat 9.00’dan itibaren bekleyen diğer devrimci dostlar vardı ve saatlerce ters kelepçeyle bekletilmişler. Bize de ters kelepçe takıyorlar ve arabaya bindiriyorlar. Otobüsün içinde herhangi bir talep karşılanmıyor. Ne tuvalet ne de kelepçelerin gevşetilmesi… Üstüne üstlük bunlara tepki gösterildiğinde “Biz mi size eylem yapın dedik”, “Sizin yüzünüzden biz de bekliyoruz” diyerek kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar.

Yaklaşık saat 15.00’e kadar bu şekilde bekletildikten sonra, Bayrampaşa Hastanesi’ne götürdüler ve burada kelepçeleri açıp tuvalet ihtiyaçlarını karşıladılar. Bu arada doktorun birinin bizlerde kelepçe olmasını sorun ettiğini ve muayene yapmayı reddettiğini, polislerin kendi aralarındaki konuşmalarından öğreniyoruz. Polisler bu doktoru kaymakamlığa şikayet etmeyi konuşuyorlar. Sonrasında muayeneye gidiyoruz ve doktor tüm yaralarımızı yazıyor.

Buradaki işlemlerin ardından Vatan’a götürüyorlar. Avukatlar gelene kadar kelepçeler çıkarılmıyor. Saat 19.30’a kadar bu şekilde bekletiliyoruz. Bir müddet sonra polisler gelerek isimleri okudu ve aralarında bizim de olduğumuz kişilerin hiçbir adli işlem yapılmadan bırakılacağını söylediler.

Bizi başka bir polis minibüsüne aldılar. Burada da sürekli faşist marşlar çalıyordu. Tepki gösterdiğimizde “ne oldu rahatsız mı oldunuz” dediler. Polisin biri, bizim gözaltına alındığımız görüntüleri internetten gösteriyor ve “televizyona çıkmışsınız” diyor. Tabi haliyle moralimiz daha da artıyor. Beklerken avukatlar bize şeker ve su gönderdiler.

Saat 21.30’a doğru Güvenlik Şube’ye çıkartılıyoruz. Pankartlarımıza el koymuş savcılık, vermiyorlar. İşlemler sırasında ÇHD’li avukatlar sürekli yanımızda. Yanımızdaki dostlar ve biz imzadan imtina ediyoruz. Sonrasında hastaneye gidiyoruz ve gece 01.30 gibi serbest bırakılıyoruz.

Toplamda 200’den fazla devrimci ve ilerici gözaltına alınmış ve büyük çoğunluğu aynı akşam bırakılmıştı. Geriye kalanların da 4’ü tutuklandı.

Her yıl nasıl yapıldıysa bu yıl da Taksim’e kilitlenenler, mücadeleyi kazandı. Milyonlarca işçi ve emekçinin sesi Taksim’e açılan sokaklarda yankılandı. Kimimiz iki kişiyle kimimiz beş-on kişiyle zorladık Taksim’i. Taksim bir kez daha gündem oldu ve tüm uğraşlara rağmen kitlelerin bilincinden silinemeyeceğini gösterdi.

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …