ABD polisinin siyahlara dönük katliamlarına yenileri eklendi. 5 Temmuz günü Louisiana eyaletinde Alton Sterling, 6 Temmuz günü ise Minesota’da Philando Castile polis tarafından vurularak öldürüldü.
37 yaşındaki bir Afro-Amerikalı olan Sterling’in tek suçu, marketin dışında beklerken gelen polisle tartışması idi. Tartışma sırasında bir polis tarafından yere yatırıldı; yerdeyken başka bir polisin doğrudan kafasını hedef alarak ateş etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Sterling, polislerin keyfi davranışlarına ve nedensiz terör estirmelerine itiraz etmiş olması nedeniyle, polis tarafından infaz edilmişti.
Castile ile, trafik ışıklarında durduğunda, dışarıda bekleyen polis onun ehliyetini istedi. Bunun üzerine Castile ehliyetini almak için uzandığı sırada, polis çektiği silahıyla üstüste 4 el ateş ederek onu vurdu. Ve Castile kanlar içindeyken, polis ona silahını doğrultmaya devam ediyordu.
Castile polis tarafından pervasızca katledilirken arabada yanında olan kız arkadaşı Diamond Reynolds, bir taraftan polisle tartışırken diğer taraftan tüm olayı kaydetti ve Facebook’ta canlı yayınla paylaştı. Görüntülerde, polisin pervasızca saldırısı da, Reynolds’un itiraz ve çırpınışları da bütün açıklığı ile görünüyordu.
Önce Sterling’in infazı, ardından Castile’nin katledilmesinin görüntülerinin internette yayılması, siyahların öfkesinin patlamasına neden oldu. Sadece olayların yaşandığı yerlerde değil, New York, Chicago ve Washington gibi büyük merkezler başta olmak üzere, ABD’nin pek çok kentinde protesto gösterileri patlak verdi.
Keskin nişancılar
ABD’de siyahlara dönük saldırı sadece polis şiddeti ve infazları ile sınırlı değil. Irkçılık hala, özellikle güney eyaletlerde yaygın biçimde kendisini gösteriyor. Kimi zaman Ku Klux Klan kıyafeti giymiş aşağılık insanlar siyahlara dönük fiziksel ya da sözlü tehdit saldırıları gerçekleştiriliyor, kimi zaman bir siyah, tıpkı köleliğin kaldırıldığı yıllarda olduğu gibi, bir ağaca asılmış olarak bulunuyor.
Hukuk sistemi de siyahlara yönelik saldırıları aklamak üzerine kurulu; ne polisler, ne ırkçı saldırıları düzenleyenler ceza alıyor. Çok güçlü protestoların gerçekleştirildiği dönemlerde verilen göstermelik cezalar ise, ilk fırsatta erteleniyor ya da kaldırılıyor.
Bu pervasızlık, siyahlarda, “kendi adaletini sağlama”, “kendi haklarını arama” konusunda beklenti ve talepleri güçlendirdi. Son yıllarda protesto eylemlerinin çok güçlü ve çatışmalı geçmesi, günler boyunca sürmesi ve yaşamı tümüyle altüst edecek kadar etkili bir hale gelmesi, bunun ürünü.
Son yaşanan polis infazlarının arkasında yükselen protesto eylemlerinde ise, yeni bir durumla karşılaştık. İlk defa protesto eylemlerinde kitleye saldıran polislere karşı, keskin nişancılar cevap verdi.
Dallas’ta protesto eylemini yapan kitleye gaz bombası ve plastik mermilerle saldıran polise karşı, keskin nişancılar ateş etti ve 5 polis öldü, 6 polis yaralandı.
Bu eylem, sürekli ve sistemli bir ırkçı saldırı altında kalan kitlenin, sadece militan sokak gösterileri ile yetinmediği, kendisini silahlı biçimlerle korumaya geçtiği yeni bir evrenin başladığını gösteriyor. Gerçekten de, yüzbinlere kişinin katıldığı sokak gösterileri artık yetmiyor. Polisler infaz etmeye, ırkçı faşist saldırganlar tehdit etmeye ve öldürmeye, hukuk sistemi ise onları korumaya devam ediyor. ABD’de her yıl yüzlerce siyah, sadece derisinin rengi yüzünden, alçak bir saldırıyla yaşamını yitiriyor.
Kitlesel-militan protesto gösterilerinin yetmediği koşulda, direnişini bir üst noktaya çıkararak, silahlı polisin karşısına, kendi silahıyla çıkmaya başladı. Bu durum, kitle hareketinde önemli bir niteliksel değişimi ifade ediyor.
Siyah başkan Obama, polislerin yanında
Ve bütün bunlar, ABD’de siyah bir başkanın olduğu dönemde gerçekleşiyor. O koltuğa oturanın ne ırkı, ne cinsiyeti, ne de ulusal kökeninin bir önemi olmadığı, sadece ve sadece tekellerin karlarını ve devletin çıkarını savunmakla yükümlü oldukları bir kez daha görüldü. Öyle ki Obama, katledilen bir tek siyahın cenazesine bile katılmazken, polis cenazelerinde boy gösteriyor, konuşmalar yapıyor.
Siyahlar katledilirken kılını kıpırdatmayan, onları öldüren polislerin cezalandırılması için hiçbir şey yapmayan Obama, polisler ölünce harekete geçti ve ölen polislerin cenazesine katılarak kimin safında yer aldığını bir kez daha gösterdi. Siyah öfkenin artık silahlı mücadele boyutuna sıçraması, ABD’yi oldukça tedirgin etti.
Siyahlara başka bir yol bırakmayan Amerikan yönetimi, dışarıda ezilen halklara yaptığını, içeride ezilen bir ırka karşı yapıyor. Siyahlar da ABD yönetimine anladığı dilden yanıt veriyor. Emperyalizmin en seçkin örneği olan ABD, kölelik döneminden kalma yöntemleri halen uygulayarak, emperyalizmin siyasi gericilik olduğunu ve insanlığın tüm ilerici değerlerine saldırdığını bir kez daha gösteriyor. Köleliği kaldırmakla övünen ABD’nin gerçek yüzü tüm çıplaklığı ile ortaya seriliyor.
Modern kölelik olan emperyalizm yenilecek, ırk, dil, din ayrımı yapılmayan, herkesin özgür ve eşit yaşadığı bir dünya kurulacaktır!