İlk olarak 27 Mayıs 1995 tarihinde “Kayıplarımızı istiyoruz” diyerek oturmuşlardı Galatasaray Meydanı’na. Gözaltına alındıktan sonra kaybedilen ve kendilerinden bir daha haber alınamayanların aileleri ve onları destekleyen kitle örgütleri başlatmıştı bu direnişi. 4 yıl sonra, 1999 yılında devletin şiddetli saldırılarının ardından 10 yıl ara verdiler eylemlerine. 2009 yılında yeniden başladılar: Daha kararlı, daha inatçı, daha kenetlenmiş bir halde…
Sonrasında her hafta yeniden yeniden geldiler bu meydana. Kimi zaman coplandılar, kimi zaman gözaltına alındılar. Ama devlete çocuklarını sormak için her hafta gelmeye devam ettiler. Her cumartesi saat 12’de, İstanbul’un en merkezi noktalarından birinde, İstiklal Caddesi’nde oturdular. Kaybedilenlerinin hayat hikayelerini anlattılar; nasıl yaşadığını, nasıl kaybedildiğini… Ellerinde yüzlerce kayıp insanın fotoğrafı… Herbiri bir can… Herbiri bir evlat, bir kardeş, bir baba, bir ana… Birgün evden çıkmış, bir daha geri dönmemiş… Devletin asit kuyularında, ıssız ormanlarda, izbe sığınaklarında…
Haftalar geçer, mevsimler geçer, yıllar geçer; 21 yıldır anneler oturur Cumartesi Meydanı’nda; onlar o fotoğraflarda genç ve güzel kalmaya devam ederler. Onların anaları yaşlanır, bastonla gelmeye devam eder; çocukları büyür, kendi çocuklarıyla gelmeye devam eder.
Ne bir cenazeleri var onların, ne de bir mezar yerleri. Bir anne, başında yas tutabileceği bir mezartaşı olsun diye gelir her hafta buraya; devletin tüm saldırılarına, tüm şiddetine rağmen.
24 Eylül 2016 günü, 600. kez tekrarlandı bu eylem. Arjantin’de çocuklarını kaybeden Plaza de Mayo Anneleri gibi, Cumartesi Annelerimiz de çocuklarının hesabını devletten sormaya devam edecekler…