HDP milletvekilleri ve Cumhuriyet yazarları serbest bırakılsın

hdp-saldiri

15 Temmuz darbe girişimini bir fırsata çeviren devlet, saldırılarını artırdı. Darbe sonrası oluşturulan kaotik ortamda, bir taraftan Cemaat mensuplarını ve darbecileri tasfiye ederken, bir taraftan da devrimci-demokrat kesimlere, aydınlara ve Kürt hareketine darbeler indirmeyi ihmal etmiyordu. Son günlerde ise, daha sistemli bir biçimde muhalif tüm kesimleri susturma harekatı başlattı.

Özgür Gündem gazetesinin, İMC ve Hayat Tv başta olmak üzere televizyon ve radyoların kapatılmasının ardından, sıra Cumhuriyet gazetesine geldi. Cumhuriyetin yazarları ve Vakıf yöneticileri gözaltına alındı. “FETÖ davası”nda sanık olan bir savcı, Cumhuriyet yazarlarını “FETÖ’cü olmak”la suçlayarak gözaltına aldırdı. Cumhuriyet gazetesinin önü, gözaltılara tepki gösteren kitlenin protesto alanı oldu. Beş gün boyunca gece gündüz nöbet tutuldu.

Diğer taraftan Kürt hareketinin temsilcilerine yönelik saldırılar da hız kazandı. Önce Diyarbakır Belediye Eşbaşkanları Gültan Kışanak ile Fırat Anlı tutuklandı. Arkasından HDP eşbaşkanlarının ve milletvekillerinin gözaltı haberi geldi. Gece yarısı evleri basılan HDP’liler polis zoruyla mahkemeye götürüldü. Diyarbakır, İstanbul, Ankara başta olmak üzere birçok kentte protesto gösterileri gerçekleştirildi. Devlet bu gösterilere, gaz bombaları ve coplarla pervasızca saldırdı. Hatta Ankara’da gerçekleşen saldırıda, polisin “çekinmeyin, silah kullanın” dediği kameralara yansıdı. 

Milletvekillerinin tutuklanmasının ertesi günü, Kadri Gürsel ve Musa Kart’ın da aralarında olduğu Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin 9’u tutuklandı.

Yaşanan gözaltı ve tutuklamalar, AKP Hükümeti’nin saldırılarının dozunun arttığını göstermektedir. Bunun bir nedeni, “başkanlık sistemi” tartışmalarının yeniden başladığı bugünlerde, içerideki muhalefeti susturma ve sindirme çabasıdır.

İkincisi, hem Suriye hem de Irak savaşında Kürt hareketinin gücü ve etkisi artarken, Türkiye’nin beklentileri karşılanmamaktadır. Savaşa doğrudan girmek isteyen hükümet, emperyalistler tarafından durdurulmaktadır. “Dışarıda” Kürt hareketinin bu kadar etkin olmasına tepki gösterirken, “içeride” Kürt hareketi üzerindeki baskı ve terörünü artırmaktadır.

Üçüncüsü, 15 Temmuz sonrasında bir meşruiyet zemini bulduğunu düşünen Erdoğan, pervasızca saldırıya geçti. “FETÖ ile işbirliği” yaptığı suçlamasıyla onbinlerce kişi gözaltına alındı, binlercesi tutuklandı, onbinlercesi işinden ve geleceğinden oldu. Gerçekte ise “FETÖ ile işbirliği” yapanların başında Erdoğan geliyordu. On yıldan fazla bir süre boyunca Cemaatin önünü açan, devlet içinde kadrolaştıran, en karlı arazileri, kamu kuruluşlarını yağmaya açan, hatta “ne istediler de vermedik” diyen Erdoğan’dı. Bu açık gerçek, hem içeride, hem de dışarıda Erdoğan’a karşı tepkilerin artmasına, “FETÖ operasyonları”nın giderek daha fazla sorgulanmasına neden oluyordu. 

Bu koşullarda Erdoğan, saldırı alanını genişletti, Cumhuriyet gazetesi ile HDP milletvekillerini de hedefe çaktı. 

Ancak saldırı genişledikçe, bu pervasızlığa karşı öfke de büyüyor. Yeni direniş alanları, yeni direniş odakları oluşuyor.

Cemaatin asıl “destekçi ve işbirlikçisi” Erdoğan ve AKP’dir. Bunun sayısız kayıtlı belgesi televizyonlarda, gazetelerde, internet sayfalarında yer almaktadır. Bu saldırılar son bulmalı, “FETÖ” adı altında muhalif, aydın, yurtsever, demokrat kesimler üzerinde estirilen terör durdurulmalıdır. Tutuklu milletvekilleri, gazeteciler ve belediye başkanları derhal serbest bırakılmalıdır.

5 Kasım 2016 

Bunlara da bakabilirsiniz

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …

Ser verip sır vermeyen yiğit: İSMAİL GÖKHAN EDGE

İsmail Gökhan Edge, Diyarbakır işkencehanelerinde sır vermedi, ser verdi. O, 1953 yılında Eskişehir’de doğdu. İzmir …