Kolombiya’da referandum oyunu

farc-kolombiya-barisi

Kolombiya’da 4 yıldır süren “barış görüşmeleri” Eylül ayının sonunda (25 Eylül 2016) bir anlaşma ile sonuçlanmıştı. Anlaşma, beyaz gömlekler, güvercin rozetleri, kurşundan yapılmış kalemlerle, tam bir gösteriye dönüştürülmüştü. Ardından anlaşmanın bir hafta sonra (2 Ekim 2016) referanduma sunulacağı ilan edildi. O ana kadar yapılan kamuoyu yoklamaları, yüzde 65 ile “evet” çıkacağı yönündeydi. Fakat öyle olmadı!..

Referandum öncesinde Kolombiya devleti adına anlaşmayı imzalayan devlet başkanı Santoz’a beklenildiği gibi “Nobel barış ödülü” de verildi! Fakat daha önceki örneklerinde (Filistin, Güney Afrika Cumhuriyeti) ödüller, anlaşmayı yapan iki tarafa birden verilirken, bu kez anlaşmanın diğer tarafı FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) gözardı edilmişti. 

Nobel barış ödülüne layık görülen Santoz, bir önceki hükümetin “Savunma Bakanı” olarak, yıllarca gerillaya yapılan operasyonların başında yer alıyordu. Aralarında Alfonso Cano gibi FARC’ın en önemli önderlerinin katledilmesi dahil, binlerce kişinin öldürülmesinden sorumluydu. Ama bir kez daha eli kanlı bir katile “barış” ödülü vermekten geri durmadılar.

                              * * *

Esasında bu uygulama (taraflardan sadece birine ödül) FARC’a verilen ilk mesajdı. Her ne kadar FARC adına anlaşmayı imzalayan ‘Timochenko’ lakaplı Timoleon Jimenez, ödülün kendilerine verilmemesini sorun etmediklerini söylese de, farklı bir amaç taşıdığı açıktı.

Hemen ardından gerçekleşen referandum, bu amacı daha net biçimde ortaya koydu. Referandumdan “evet” çıkacağı havası verilmişken, “hayır” çıktı. Zaten referanduma katılım yüzde 37.4 ile son 20 yılın en düşük katılımıyla gerçekleşmişti. “Evet” diyenler yüzde 49.8; “hayır” diyenler ise, 50.2 idi. Yani yüzde 0.43’lük bir farkla, 60 binin altında bir oyla “barış anlaşması” reddedilmişti.

Burjuva medya, “Kolombiya halkı ‘barış’a ‘hayır’ dedi” başlığı ile duyurdu bu haberi; ‘hayır’cıların sevinç gösterileri, ‘evet’çilerin göz yaşlarıyla birlikte… Bir de deniyordu ki, “çatışmanın olduğu bölgelerde ‘evet’ler fazla iken, uzak olduğu yerlerde ‘hayır’lar çok çıktı.” Yani asıl zorluğu çeken yerler değil, görece rahat olanlar ‘hayır’ demişti! Ve Kolombiyalılar “çok önemli bir fırsatı kaçırmış”tı!

Gerçekten böyle mi? Bu sistemde seçimlerin ne kadar demokratik olduğu, seçim sonuçlarının güvenilirliği bir yana, Kolombiya’da “barış” diye sunulan şey, gerçekten halka huzur ve mutluluk getirecekti de, halk bu “fırsatı” tepti mi?

                           * * *

“Hayır”cıların başını, bir önceki hükümetin başkanı Alvaro Uribe gibi faşistler çekiyordu. Babası FARC gerillaları tarafından öldürülen bir toprak ağasının oğlu olan ve büyük toprak sahiplerinin çıkarlarını savunan Uribe, “barış” görüşmelerine uzun süredir karşı çıkıyordu. Referandumda da ‘hayır’ kampanyası düzenledi. Uribe Hükümeti’nde “Savunma Bakanı” olan ve “yayıncılık şirketi sahibi zengin bir ailenin mensubu” olduğu söylenen Santoz ise, anlaşmanın mimarı olarak ‘evet’çilerin başını çekiyordu. Yani “tavşana kaç, tazıya tut” oyunu oynanıyordu. FARC’ın burnunu iyice sürtmek, çok daha geri koşullarda anlaşmaya razı etmek, tamamen diz çökertmek amacıyla yapılan politik bir manevraydı bu.

Referandumun ardından arka arkaya verilen demeçler de bunun göstergesidir. Normalde halkın reddettiği “barış anlaşması”nın ortadan kalkması gerekir. Ama öyle olmadı. Santoz “umudu kesmeyeceğini, görev süresi dolana kadar barış mücadelesini sürdüreceğini” söyledi. Uribe, “milli barış ittifakı”ndan yana olduğunu, varolan anlaşmada “düzeltmeler” istediğini belirtti. FARC lideri de, “ateşkese devam edecekleri”ni açıkladı.

Ve hemen ardından görüşmelerin yeniden başlayacağı duyuruldu. Referandumun üzerinden bir ay geçti geçmedi taraflar Küba’nın başkenti Havana’da tekrar biraraya geldiler.

Vakit geçirmeden “masa”ya oturulmalı, ‘hayır’cıları da ikna edecek yeni bir anlaşma bir an evvel yapılmalıydı! Çünkü bu anlaşmanın arkasında başta ABD olmak üzere emperyalist ülkeler vardı. Uluslararası tekeller, FARC’ın elinde bulunan topraklara dalmak için sabırsızlanıyordu. Başta petrol olmak üzere önemli hammadde yatakları bu bölgelerde bulunuyordu. Keza uyuşturucu üretimi ve ticaretinde dünyanın en önemli merkeziydi. ABD, bu anlaşma için, 10 milyon doları boş yere harcamamıştı!

Peki anlaşmada nelere itiraz edilmişti, nelerin “düzeltilmesi” isteniyordu?

                          * * *

Geçen sayımızda bu anlaşma ile Kolombiya halkına daha yoğun bir sömürü ve talandan başka bir şey sunulmadığını, -önceki örneklerle birlikte- ayrıntılı biçimde anlatmıştık. (Bkz: “Kolombiya’da ‘barış’ kimin için?” PDD Ekim 2016)

Kısaca özetlersek: FARC, altı ay içinde BM gözetiminde ‘silahlarını gömecek’ ve tasfiye olup yasal siyasete girecek. “Hakikatleri araştırma komisyonu”, “barış mahkemeleri” kurulacak, “suçlarını” itiraf edenlere hapis yerine “toplum hizmeti” gibi cezalar verilecek. (Aksi halde 20 yıla var hapis cezaları ile karşı karşıya kalacaklar.) FARC, parlamentoda (Kongre) belli sayıda temsil edilecek. Buna karşılık hükümet, FARC kontrolündeki kırsal alanlara “altyapı yatırımları” gerçekleştirecek; FARC’la birlikte uyuşturucu ekimi ve ticaretine karşı mücadele edecek!

Anlaşmanın her maddesinde taviz verenin hükümet değil, FARC olduğu çok açık değil mi? Ama neymiş, “gerillanın suçlarının cezasız kalacağı” düşünülüyormuş! “FARC’ın Kongre’de yüzde 10’luk bir kota ile temsili”ne karşı çıkılıyormuş! “Onlara aylık bağlanması” öfkelendiriyormuş!

Kolombiya’da devrimci örgütlerle devletin silahlı güçleri arasında 52 yıldır süren bir savaş var. Bu savaşta 220 bin insan ölmüş, 7 milyon insan zorla göç ettirilmiş, 45 bin kişi kaybedilmiş! Çok açık ki, bunların ezici çoğunluğu devletin saldırıları sonucu gerçekleşti. Ama devletin işlediği ağır suçlar hasıraltı edilirken; gerillanın alacağı cezalar üzerine fırtına kopartılıyor!

“Barış” görüşmeleri sürerken, son 20 yılda 3 binden fazla üyesini faşist çetelerin cinayetleriyle kaybeden Sendikalar Birliği Genel Sekreteri (CUT) Domingo Tovar Arrieta, anlaşmanın asıl olarak “paramileter çetelere yaradığı”nı, devletin onları kurtarmaya çalıştığını söylemiş ve eklemişti: “Aileler, çocuklarının nerede ve ne zaman kör testereyle kesildiği ve parçalandığı gibi ayrıntıları öğrenince, neden katillerin cezası hafifletilsin ki?”

                          * * *

Şimdi tek tarafa “barış ödülü” ve referandumdaki “hayır” oylarıyla, asıl olarak gerek FARC içinde gerekse FARC dışında bu anlaşmayı “ihanet” olarak gören ve mücadeleyi sürdürmekten yana olan güçlere gözdağı verilmekte, “ölümü gösterip sıtmaya razı olmaları” istenmektedir.

Kolombiya’da yaşananlar, bu sürece giren tüm örgütler için ibretliktir. Bir kez geri adım atılmaya görsün, egemenler yere yapıştırana dek üzerlerine basmaktadır. Ama FARC ve onun gibileri, istediği kadar taviz versin; ne emperyalistlerin ve işbirlikçilerin saldırıları bitecektir; ne de ona karşı direniş sona erecektir.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Adana’nın Yoldaşcan’ı” METİN AYDIN (1956-1980)

11 Aralık 1980… Metin Aydın, belinde silahı, yanında bir yoldaşı, çalıntı bir araba ile Adana-Kozan …

İEB asgari ücret için eylem yaptı

Asgari ücret için göstermelik toplantıların başladığı 10 Aralık günü, İşçi Emekçi Birliği İstanbul-Tophane’deki Çalışma Müdürlüğü …

Suriye düştü; şimdi yeni bir Ortadoğu

27 Kasım günü HTŞ’nin Halep saldırısı ile başlayan süreç, 10. gününde tamamlandı. 7 Aralık günü …