“Mühürlerinizin hükmü yoktur”

chd-amblem

15 Temmuz darbe girişiminden sonra OHAL ilan eden AKP hükümeti, kendisine muhalif gördüğü insanları gözaltına almaya tutuklamaya, basın ve dernekleri kapatmaya devam ediyor. Bu saldırılarda en büyük payı, yine devrimci demokrat kurumlar alıyor. Yüzlerce kurum kapatıldı. Bunar arasında ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği) de bulunuyor. Bu süreci İstanbul ÇHD başkanı Gökmen Yeşil’le konuştuk

 

PDD: Sizi tanıyabilir miyiz?

G.Y: 2009’da İstanbul ÇHD çalışma yaşamı komisyonunda görev aldım. 2015 Mart ayından beri şube başkanı görevini yürütüyorum.gokmen-yesil

 

OHAL süreciyle beraber gözaltılar, tutuklamalar, kurum kapatmalar arttı. Bu süreci hukuksal ve siyasal yönleriyle nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önce hukuksal yönünden bahsedeyim. Anayasada hangi hallerde olağanüstü hal ilan edileceği belirtiliyor. 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL, hem anayasaya hem de OHAL kanununa aykırı. OHAL kanunu şöyle ayrıntılı tanımlanıyor: Birincisi, kamu düzeninin bozulmuş olması. İkincisi, şiddet olaylarının önlenemez ve yaygın olması. Ancak darbe girişiminden hemen sonra, ikinci günü bizzat hükümet yetkililerin açıkladı: “Darbe girişimi tümüyle bastırıldı, olaylar sadece iki il ile sınırlıydı.” Toplumda hiç bir şiddet olayı yaşanmıyordu. Ayrıca bir yıldan fazladır, devrimcilerin işçi-emekçilerin basın açıklamaları yasaklanıyordu, Taksim ve Kızılay gibi meydanlar uzun süre yasaklıydı. Kamu düzeninin bozulmasının tam tersine 15 Temmuz sonrası ilk defa insanlar bu yasaklı meydanlarda günlerce kaldılar. Özetiyle sokaklar tümüyle hükümet güçlerinin ve hükümeti destekleyen darbeye karşı olan toplumsal grupların denetimi altındaydı. Dolayısıyla bir yasal dayanak kesinlikle yok. Bunu zaten değişik hukuk örgütleri, konunun uzmanları ifade ettiler. Ama siyasal boyutu şu: Uzun yıllardır ciddi bir suç batağına bulaşmışlardı. Halka karşı işlenen cinayetlerden, yolsuzluklara; doğanın yağmalanmasından işçi cinayetlerine kadar. 2014 yılı önemli bir kilometre taşı olarak alınabilir. Türkiye’de – HDP’nin de içinde yer aldığı- demokratik güçler alan kazanmaya başladılar. HDP’nin yüzde 13 oy alması, hem AKP’nin hem de geleneksel devlet yapılanmasının oluşturduğu düzeni sarsacak gibi bir algı oluştu. Ve bu sürecin 2014’ün sonbaharında bozulması kararı alınarak, Kürt halkına ve devrimci demokratik güçlere saldırı furyası arttı. OHAL kararı işçi sınıfına, doğasını savunana, Kürt halkına saldırı sürecinin bir devamıydı. Yani tek adam diktatörlüğü zaten uygulanıyordu, parlamento önemli ölçüde devre dışı bırakılmıştı, 7 Haziran seçimlerinden sonra seçimlerde tümüyle anlamsızlaştırıldı. Bir saldırı konsepti oluştu. O saldırı konsepti, – ki daha öncesinde iç güvenlik yasası diye bir sıkıyönetim yasası çıkarılmıştı- Türkiye’deki muhalif kesimleri tümüyle bastırma, kendilerinin iktidarlarını sağlamlaştırmaydı ve bir darbe girişimi bahanesiyle farklı bir aşamaya çıkarıldı. OHAL kararıyla da buna bir yasal kılıf uyduruldu. Hem yasaya hem anayasaya aykırıdır. Temeli de toplumsal muhalefetin sindirilmesi, burjuva yasaların ve parlamento gibi mekanizmaların dahi devre dışı bırakılması, bölgede de saldırgan savaşçı konseptin oluşturulmasının bir devamıdır.

 

Bu süreçte bir sürü insan gözaltına alındı, tutuklandı, kurumlar kapatıldı. ÇHD de kapatılan kurumlar arasında. Neden ÇHD?

Adalet Bakanı’nın ifadesiyle 10 bin Kürt siyasetçi tutuklanmış. 40 bin civarında darbe girişiminden dolayı tutuklanan var. Yüzbine yakın gözaltı var. 400-500 bin civarında işinden atılan insan var. Anayasanın 11. maddesi eşitlik kuralından bahsediyor. Bu şu anlama gelir; farklı kişilere farklı muamelede bulunamazsınız. Neden bunu söylüyorum? Cemaatle kurulan ilişkide, cumhurbaşkanı, hükümet “kandırıldık” diyorlar. Cemaatle birlikte işlediği suçlarda “kandırıldık” diyorsunuz, suçu üstlenmiyorsunuz. Peki tutukladığın kişiler kandırılmış olamazlar mı? Yani kandırılma hakkından siz yararlanıyorsunuz, diğer insanlar niye yaralanmıyorlar? Ama işin esası zaten cemaatçilerle ilgili değil. O bir bastırma, hizaya getirme hareketi. Bir noktada uzlaşacaklardır zaten. Asıl mesele, Türkiye’de devrimci sosyalist hareketi, işçi hareketini ve Kürt hareketini bastırma planıdır. Zaten tutuklama hedefleri de, saldırının asıl yöneldiği hedefler de bunu gösteriyor. ÇHD niye kapatıldı? Sesi çıkan herkes, Kürt, Sosyalist, Kemalist itiraz eden herkes tutuklandığı gibi, kurumsal yapılar da kapatılarak, bir susturulma, sessizlik oluşturulmaya çalışılıyor. Faşizmin temel görünüm biçimlerinden biri de, tek ses olmasıdır. Tek sesin de kendisi olmasıdır. Büyük bir yalan mekanizmasının oluşturulmasıdır. Bütün eğitim kurumları, basın vb hepsinin bir mekanizmadan çıkmış gibi aynı şeyleri sürekli tekrarlayıp durmalarıdır. Bu anlattıkları yalanlara toplumu inandırmak için aykırı bir sesin olmaması gerekir. ÇHD burada aykırı bir sestir. ÇHD işçi sınıfının yanında olduğu için kapatıldı. Doğasını koruyana, Kürt halkına karşı işlenen suçlara, hatta suç işleyen cemaatçi polislere, hakim ve savcılara işkence yapılmasına bile hayır dediği için kapatıldı. Kapatmalar sadece ÇHD ile sınırlı değil. Gündem Çocuk Derneği, kadın dernekleri vb kapatılıyor. Yapılmak istenen polis, ordu, milis gibi silahlı güçler ve holdingler, cemaatler üzerinden örgütlenmiş bir siyasal iktidar. Her bölgede çevresini savunan, iş talep eden, ekmek isteyen, özgürlük isteyen herkesi öldürmeyi, katletmeyi, tutuklamayı hedefleyen bir rejim oluşturmaya çalışıyorlar. Haksızlığa uğrayan insanların hukukunu savunan hukuk derneklerini kapatıyorlar, çocuk haklarını, kadın haklarını savunan dernekleri kapatıyorlar.

 

Kapatmaya karşı aldığınız tutum nedir? Bundan sonra neler yapacaksınız?

Dernek kapatmanın bizim için bir takım dezavantajları oldu, oluyor. Dernek demek, yasal mevzuata uygun açılmış, faaliyet yürütmek demek. Mesela üye kaydı yapmanız demektir, üyelerinizden aidat almanız demektir, bağış toplayabilmeniz demektir. Bu imkanlarla amacınız doğrultusunda faaliyet yürütürsünüz. İşten atılan işçinin hakkını savunursunuz, direnişte olan işçinin dayanışmasına gidersiniz. İşçilerin, kadınların, çocukların haklarını bilmeleri yönünde broşürler basıp dağıtırsınız. Davalara dernek adına müdahil olma talebinde bulunabilirsiniz. Kapatma olduğunda bu imkanların çoğunu kullanamıyorsunuz. Ama dernek nihayetinde bir toplumsal örgütlenmedir, biraraya gelmektir, birlikte bir şey yapmaktır. Bu anlamıyla dernek faaliyetimiz devam ediyor. ÇHD hala faaliyette. Bunun yasalara aykırı bir yanı da yok. Çok önemsediğimiz bir şey değil. En son kapatılma kararından sonra Şirvan’da maden ocağında yaşanan iş cinayetini araştırmak için ÇHD olarak oraya gittik. Orada iş cinayetinde ölen işçilerin yakınlarıyla görüştük, köylülerle görüştük, bunu ÇHD adına raporlaştıracağız. Neticede faaliyetlerimiz devam ediyor. Zaten kapatma kararına karşı aldığımız tutum şudur: Biz sizin bu kararınızı tanımıyoruz, bizim için yok hükmündedir. Çünkü burjuva hukuku anlamında dahi- hani burjuva hukuku iyidir, ilericidir anlamında söylemiyorum- mevcut yasal anlamında dahi hukuksuzdur, yasalara aykırıdır. Meşru bir hükümet, yasalara uyan bir hükümet yoktur. Aldıkları kararların bizim için bir hükmü yoktur. Bu nedenle mühürleri söküp attık. 11 Kasım tarihinde üç ay süreyle faaliyetlerin durdurulması şeklinde derneğimiz mühürlendi. Biz bu mühürleri söküp attık. 22 Kasım tarihinde derneklerimiz tümüyle kapatıldı, tüzel varlıkları sona erdi. Biz bu mühürleri de söktük. Ancak bu kapatma kararıyla birlikte derneklere el kondu. Derneklerin tüm taşınır taşınmaz mallarına el koydular. Biz şimdi herhangi bir dernek binasına bağlı olmadan faaliyetlerimizi sürdürüyoruz.

 

Son olarak söyleyeceğiniz bir şey var mı?

Toplumsal muhalefet her alanda saldırıya uğruyor. Her gün yeni gözaltılar, tutuklamalar oluyor. Hala bir araya gelme, birlikte bir şeyler üretme, birlikte çözüm arama, birlikte halk muhalefetini örgütleme konusunda eksikler var. Bir an önce öyle adı var kendi yok platformlar şeklinde değil, gerçekten biraz kendimizden vazgeçerek, kendi doğrularımızı biraz kenara bırakarak, halkın tüm temsilcilerini tüm örgütlerini, – devrimci, sosyalist, demokratik tüm örgütlerin- ciddi şekilde bir araya gelmeleri, birlikte sokak muhalefetini tartışıp örgütlememiz lazım.

 

Mücadelenizde başarılar diliyoruz.

Bunlara da bakabilirsiniz

“Yenidoğan çetesi” ve sağlıkta özelleştirme

Sağlıkta özelleştirmenin en korkunç yönlerinden biriyle yüzleştik geçtiğimiz günlerde. Yeni doğan bebeklerin, sadece ve sadece …

Öğretmen mülakatları emek gaspıdır

Milli Eğitim Bakanlığı 25 Ekim’de mülakat sonuçlarını açıkladı. Bir “müjde” olarak ise 20 bin sözleşmeli …

“ZAFER ne zaman gelecek bilmiyorum. Ama geleceğini biliyorum…”      

1800’lü yılların ilk yarısında, dünya, işçi direnişleri ve halk isyanlarıyla alev topu gibiydi. Bu ülkeler …