Metal işçileri yolu gösterdi; GREV YASAĞI GREVLE KALDIRILIR

EMIS-birlesik-metal

Birleşik Metal-iş sendikasına üye işçilerin grevi, başlar başlamaz Bakanlar Kurulu kararıyla yasaklandı. İşçiler yasağı tanımadılar ve grev silahını devreye soktular.

Grev bir kez daha gücünü gösterdi. İşçilerin talepleri büyük oranda kabul gördü.

Bu grev bir çok açıdan önemli ve anlamlıdır. Birincisi, OHAL sürecinde grev kararı alınması başlı başına bir öneme sahiptir. İkincisi, yasaklamaya karşı fiili grevi hayata geçirmek, hem patronlara hem AKP hükümetine vurulan bir şamardır. Somut taleplerin kazanılmasının ötesinde getirdiği siyasal kazanım daha büyüktür.

               

Grev sürecine nasıl gelindi

Elektromekanik Metal İşverenleri Sendikası (EMİS) ile Birleşik Metal-iş Sendikası arasında süren TİS görüşmesinde, anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Ocak günü 2200 işçi greve çıktı.

Yaklaşık 5 ay süren sözleşme görüşmelerinde, patronlar saat ücretine 1.10 lira ve yüzde 7 artış verirken, işçiler yüzde 25 zam artı vardiya primi istiyorlardı. Patronların zam ve diğer hakları çok düşük tutmaları, sözleşme görüşmelerinde bunu dayatmaları süreci grev aşamasına götürdü.

ABB, General Elektrik, Schneider Enerji vb gibi fabrikaların da içinde bulunduğu işyerlerinde grev pankartları asıldı. Hatta bazı fabrikalarda grev oylaması yapıldı. Yapılan oylamada işçiler, açık ara ile “greve evet” dediler. İşçilerin bu kararı, sendikacıların “işçilerin hepsinin kredi borçları var, greve hazır değiller” söylemini boşa düşürdü. Ve bir kez daha greve hazır olmayanın işçiler değil, sendikacıların olduğunu gösterdi.

Grev yasaklanmadan önce devletin polisi-toması fabrikaların önüne gelmişti. Ancak bu, işçilere geri adım attırmadı. Halaylı sloganlı başlayan grevin üzerinden daha günler geçmeden, Çalışma Bakanı apar topar tarafları bir araya getirdi ve anlaşmayı yaptırdı.

Birleşik Metal-iş sendikasından yapılan açıklamaya göre, saat ücretine birinci 6 ay için 1.20 lira artı yüzde 7 zam yapılmıştır. Yapılan zammın ortalama olarak yüzde 18.5 artışa tekabül edildiği belirtildi. Ayrıca bu oran ile birinci 6 ay için işyerlerine göre ortalama 443 ile 510 lira net artış, diğer zam dilimleri ise ikinci ve üçüncü 6 aylar enflasyon artı bir puan artış, sosyal yardımlarda ise yüzde 27 oranında artış sağlandığı belirtildi.

 

AKP dönemi grev yasaklarıyla doludur

AKP hükümeti işbaşına geldiğinden beri neredeyse bütün grevleri “milli güvenliği” ya da “sağlığı tehdit ediyor” diyerek yasakladı. Oysa yasaklanan grevlerin “milli güvenlik”le bir alakası yoktu. “Ama patronların azami karının düşme tehlikesi vardı!

Bundan dolayı AKP hükümeti grev yasaklamayı bir alışkanlık haline getirdi. Patronlar da AKP hükümetinin bu yasaklarına ve sendikacıların pasif tutumuna güvenerek rahattılar. Grev kararı alan fabrikalardan Çiğli Schneider Elektrik’te çalışan bir işçi, “patronlar başından beri grevin yasaklanacağını biliyor gibiydi” diyor. Ve ardından gördükleri çıplak gerçeği dile getiriyor: “Bu erteleme kararı, işçilere, hükümetin kimin yanında olduğunu bir kez daha gösterdi.”

Grev hakkının olmadığı yerde, TİS bir hiçtir. Grev yasağı TİS’in tasfiyesi anlamına gelir. Yasaklamanın anlamı “patronlar size neyi layık görürlerse ona razı olun” demektir. İşçilerin haklarının tırpanlanması, patronların karlarına kar katma demektir.

İşçiler, yasaklamanın acı sonuçlarını daha önceki yasaklamalarda yaşayarak gördüler. Bundan dolayıdır ki, sendikacıların pasif tutumuna, devletin ve patronların baskısına rağmen yasakları aşarak fiili grevi hayata geçirdiler.

               

AKP Hükümetinin telaşı

Grev başlar başlamaz patronlardan çok AKP hükümeti telaşa kapıldı. Bundan dolayı apar topar tarafları bir araya getirerek sorunu şimdilik çözdü.

Peki bu telaş, bu panik ve bu hız niye?

Belli ki, patronlar da AKP hükümeti de yasakla birlikte grevin biteceğini sanıyorlardı. Çünkü şimdiye kadar işbirlikçi sendikacıların da katkısıyla grev yasağı işçilere kabul ettirilmişti. Başka bir ifadeyle işçiler istemeye istemeye makinaların başına geçmiş, üretimi devam ettirmişlerdi.

Bugün üstüne üstük OHAL vardı. Neredeyse bütün işkollarında ve işletmelerde, işçilerin zam istekleri patronlar tarafından “OHAL var zam yapamam” diyerek kesiliyordu. Sadece zam da değil, işçilerin her talebi “OHAL var” denerek geri çevriliyordu.

Patronlar ve AKP hükümeti, metal işçilerinin de “OHAL var, grev yasak” kararını kabul ederek işbaşı yapacaklarını bekliyorlardı. Ama bu kez öyle olmadı. İşçiler yasağı tanımadılar. Büyük bir coşkuyla grev silahına sarıldılar. Dahası TİS kapsamına dahil olmayan Birleşik Metal-İş üyesi diğer işçiler de bulundukları fabrikalarda yarım saat, bir saat üretimi durdurarak dayanışmada bulundular.

Fiili grev ve bu dayanışma örnekleri, patronları ve AKP hükümetini korkutmaya yetti. Nasıl korkmasınlar ki? “İşçiler yasağı tanımadı” sözünün dalga dalga yayılması bile, yasaklarını hükümsüz kılmaya ve diğer işçilere örnek olmaya yeterdi. Grev daha fazla sürmeden ve destek eylemleri yayılmadan Çalışma Bakanı’nı devreye soktular. İşçilerin istedği oranda olmasa da patronlar taviz vermek zorunda kaldı.

 

Öncü işçilerin inisiyatifi

Grev aynı zamanda taktik savaşıdır. Ama işbirlikçi sendikacılar bırakalım taktik savaşını, sürekli uzlaşma arayışı içindeler. Örneğin yasalara göre “grev ilan edildikten sonra, 60 gün içerisinde her hangi bir gün greve çıkılır” hükmü bulunmaktadır. Sendikacılar illa ki bu süreyi sonuna kadar kullanırlar. Amaçları uzlaşma arayışlarındandır. Bu süre içinde patronlar da greve karşı önlemini almış olur. Diğer yandan AKP hükümetinin bütün grevleri yasakladığı, hele ki OHAL döneminde farklı bir tutum beklenmeyeceği malumun ilanı. Buna rağmen beklemenin, uzlaşma arayışı içerisinde olmanın anlamı nedir?

Grevi yasaklanan Asil Çelik işçisinin anlattıkları sendikacıların grevden nasıl kaçtıklarını göstermeye yeter. “Bizim grevimiz nasıl milli güvenliği tehdit ediyor anlamış değilim. Biz 9 ay bu fabrikada grev yaptık, o zaman neden grev milli güvenliği tehdit etmiyordu da şimdi ediyor” diye soruyor. Ve kendi sorusunu kendisi yanıtlıyor: “O dönem greve çıkmamızı patron da istiyordu, o yüzden yasaklanmadı. Ama şimdi işler var, stoklar yapılmadı hemen devreye Bakanlar Kurulu girdi.”

Bir kez daha görüyoruz ki, Birleşik Metal yöneticileri yasaklamaya karşı hiç bir önlem almamış ve bir hazırlık yapmamıştır. Geçen dönem MESS sözleşmesinde yaptıkları gibi, fiili grev kararını çeşitli bahanelerle geçiştirmek istemiştir. 20 Ocak Cuma günü greve başlanıyor, daha üç saat geçmeden yasak kararı geliyor. Sendikacılar tarafından yapılan açıklama, “pazartesiye kadar üretim yok, pazartesi işçilerle beraber durumu değerlendireceğiz” oluyor. Oysa “yasağı tanımıyoruz greve devam” demeleri gerekmez miydi?

Grevin yasaklanacağı çok açıkken, ona karşı ne yapılacağı önceden kararlaştırılmış olmalıydı. Sendika, işçilerin grevi sürdürme kararlılığını bildiği halde, yine oyalama yolunu seçti. EMİS’e bağlı olmayan Asil Çelik’te işçilerin söyledikleri, sendikacıların tavrını net olarak gösteriyor.

“Bizlere iki gün bekleyin, görüşmeler yapacağız bakalım ne olacak dediler. Grev ertelendiği gün, yemekhanede tepkimizi gösterdik fakat bu tepkimiz sendika temsilcileri tarafından engellendi. Fabrikadan çıkmayalım dedik, temsilciler ‘bunun vebali ağır olur, hepimizi işten atarlar’ dediler.”

İşçiler, sendikacılara rağmen, inisiyatifli davranarak fiili grevi hayata geçirdiler. Sendikacılar da işçilerin bu kararlı duruşu karşısında gerilemek zorunda kaldılar. Bir anlamda işçilerin peşinden sürüklendiler diyebiliriz.

               

Yasaklara karşı fiili meşru mücadele

İşçilerin taleplerinin hepsi karşılanmamış olabilir. Somut kazanımlar büyük olmayabilir. Ki TİS sürecinde istediklerine yakın bir kazanım sözkonusudur.

Ama bunlardan daha önemli olan; böylesi bir dönemde yasağı tanımayarak fiili grevi hayata geçirmeleridir. Grev yasaklarını alışkanlık haline getiren sisteme vurdukları darbedir. Grev yasaklamayı aklından geçirenler, bunu bir kez daha düşünmek zorundalar. Yasaklar bir yerden delinmiştir artık.

Grev yasağı grevle kaldırılır. Yasakları ve yasaları parçalamak için fiili meşru mücadeleyi büyütmeliyiz. Metal işçilerinin fiili grevi, bu yönde atılmış bir adım ve iyi bir örnek olmuştur.

Bunlara da bakabilirsiniz

Rojava’ya saldırılar İsviçre’de protesto edildi

Türkiye ordusunun Rojava’ya ve Irak Kürdistanı’na dönük saldırıları, İsviçre-Basel’de kitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. Şehrin …

Yeni “çözüm süreci” kimin ihtiyacı?

TBMM’nin 1 Ekim’deki açılışında, Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına gelip tokalaşması, “yeni çözüm süreci”nin başladığının …

Devrim Kartalı Remzi Basalak

Remzi Basalak, 1963 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. Az topraklı çiftçi bir ailenin çocuğuydu. İlkokulu …