Yaşamımızı ciddi bir şekilde etkileyecek bir anayasa referandumu ile karşı karşıyayız. Bir kez daha önümüze sandık koyarak, yaşam hakkımızı, geleceğimizı, hatta çocuklarımızın geleceğini oylamamızı istiyorlar. Üstelik bu anayasanın hiç bir maddesi bize sorulmadı, görüşümüz, rızamız alınmadı.
Adına başkanlık dedikleri bu sistem, sultanlıktan başka bir şey değildir. İstiyorlar ki, hiç bir kanun-kural-yasa tanımadan, her şeyi Erdoğan belirlesin! Milletvekilinden valisine, kaymakamından muhtarına kadar, herkesi bir kişi atasın!
Sanki 15 yıldır devleti yönetenler kendileri değilmiş gibi, şimdi de “başkanlık gelirse istikrar gelecek” diyorlar.
AKP döneminde işçi ve emekçilerin durumu
İşsizlik yüzde 20’lere vardı, 6,5 milyonluk işsiz ordusu iş aramaktadır.
Yoksulluk sınırı 4 bin 665 lira, açlık sınırı ise 1432 liradır.
İSİG’in yaptığı araştırmaya göre 15 yıllık AKP döneminde 17 bin işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Son yıllarda, oranlar da çok yükseldi. Artık yılda neredeyse 1800-1900 işçi göz göre göre hayatını kaybediyor. Bu, yaklaşık olarak günde 5 işçi ölüyor demektir.
Son bir yıl içerisinde doğalgaz yüzde 30, kömür yüzde 26, benzin yüzde 28, elektrik yüzde 19 arttı. Son aylarda doların yükselmesiyle beraber, bütün temel tüketim maddelerine zam geldi. Enflasyon arttı. Asgari ücretlinin alım gücü 350 TL değer kaybetti. İşçi ve emekçiler daha fazla yoksullaştı.
Temel ihtiyaç maddeleri durmadan zamlanırken, asgari ücrete 104 lira, memur ve emekli maaşlarına yüzde 3 zam verildi. Milletvekili maaşları ise yüzde 45 arttı.
Kiralık işçi yasallaştırıldı. Patronlara, sosyal güvenceden yoksun, neredeyse beleş işçi çalıştırma piyasası oluşturuldu.
BES zorunluluğu getirilerek milyonlarca işçi BES’e geçirildi; sigorta şirketlerine para kaynağı yaratıldı.
Taşeron sistem, temel çalışma biçimi halini aldı. Taşeronun girmediği işyeri-işletme kalmadı.
Kamu kuruluşları haraç-mezat özelleştirildi. Kalanlar da son çıkarılan “varlık fonu”a devredilerek özelleştiriliyor. “Varlık fonu”yla sadece kurum yöneticileri değil, Yargıtay ve Danıştay da devre dışı bırakılarak, tek yetkili başkan-sultan oluyor.
Özelleştirilen yerlerde işçiler haklarını kaybetti, binlerce işçi işsiz kaldı. “Varlık fonu” ile beraber kamuda kadrolu işçi kalmayacak.
AKP hükümeti döneminde bütün grevler yasaklandı. Grevlerin yasaklandığı yerde, TİS’in de bir anlamı kalmadı, TİS hakkı fiilen gasp edildi.
Bunlar AKP hükümetinin icraatlarının sadece bir kısmıdır. 15 yıl içerisinde biz işçi emekçilere, zam, zulüm, ağır sömürü, açlık ve ölüm dışında bir şey vermediler. Buna karşın tekelci burjuvazinin karlarına kar kattılar.
Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır
Sadece işçi hakları gaspetmediler. En temel insan haklarını bile çiğnediler. Özellikle OHAL’den bu yana, başta yaşam hakkı olmak üzere, bilgi edinme, örgütlenme, ifade etme, toplantı ve gösteri hakkı gibi temel haklar ortadan kalkmış durumda.
OHAL ilan edildikten sonra 1500 dernek, 180 yayın kuruluşu kapatıldı. 2500’den fazla gazeteci işten atıldı. 100 bin memur ihraç edildi. Bunların 5 bine yakını akademisyen.
74 belediye başkanı, 12 milletvekili, yaklaşık 3 bin HDP üyesi tutuklandı. Kürt illerinde onlarca ilçe yakıldı yıkıldı, yüzlerce insan katledildi, onbinlercesi evsiz bırakıldı, göçe zorlandı.
Türkiye, emperyalistlerin tetikçiliğine soyunarak, Suriye topraklarına girdi. Buralarda yine işçi-emekçi çocukları ölüyor. Keza besledikleri IŞİD çeteleri, ülke içinde onlarca kez bomba patlattı, yüzlerce kişinin ölümüne sebep oldu. İnsanın en temel hakkı olan yaşama hakkı bile elinden alındı.
Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır. Eğer istedikleri “başkanlık-sultanlık” gelirse, sistemin kendisi OHAL olacaktır. Tüm kararlar bir kişinin imzasıyla alınacak, devlet KHK’larla yönetilecektir. Böylece gaspedilen haklar, OHAL ile sınırlı kalmayacak, bundan sonraki yıllar için de geçerli olacaktır.
Başkanlık-sultanlık gelirse;
Sendikaları kapatma, grevleri yasaklama, TİS’leri iptal etme, sendikasız-sigortasız çalıştırma vb. saldırılar, bir “başkan”ın iki dudağının arasında olacaktır.
Kıdem tazminatımız gasp edilecektir.
Sigorta sistemi ortadan kalkacak, emeklilik hayal olacaktır.
Çalışma yeri ve saatleri, tamamen patronların keyfine bağlı hale gelecektir.
Hak hukuk arayacağımız iş mahkemeleri bile olmayacaktır.
Kiralık işçilik yaygınlaşacak, iş cinayetleri artacaktır.
Kısacası yeni anayasa, biz işçi ve emekçilere daha fazla sömürü, baskı ve açlık getirecektir.
İzin vermeyelim!
Kapitalist sistemde yapılan hiç bir anayasa, işçi ve emekçilerin çıkarına olmaz. İktidarı elinde tutan burjuva sınıfının çıkarlarını temel alır. Ancak bugüne dek işçi ve emekçiler mücadele ile temel hak ve özgürlükleri kazanabilmiştir.
Şimdi yeni anayasa ile, kan ve can bedeli kazandığımız bu haklar da gaspedilmek isteniyor. Buna izin vermeyelim!
Bu anayasayı, Erdoğan ve arkasındaki sermaye grupları dışında kimse istemiyor. Yeni anayasa, sadece onların çıkarlarını koruyor. Ama referanduma götürerek bu gerçeği perdelemek, halkı “suç ortağı” haline getirmek istiyorlar.
Hiçbir aşamasına katılmadığımız, “evet-hayır” dayatması ile karşı karşıya bırakıldığımız bu oyuna gelmeyelim!
OHAL koşullarında zaten demokratik bir seçim yapılamaz. Üstelik “evet” oylarının serbest, “hayır” oylarının yasak olduğu bir ortamda referanduma gidilemez.
Bugüne dek AKP’nin hile-hurda ile seçim kazandığını bilmeyen yok! Şimdi daha fazlasını referandumda yapıyorlar ve yapacaklar!
Göz göre göre hazırlanan bu tuzağa düşmeyelim! Unutmayalım ki, anayasa dahil tüm yasalar, gerçekte sandıkta değil, sokakta yapılır. Ancak örgütlü birleşik bir güçle haklarımızı elde edebilir ve bunu yasal hale getirebiliriz.
İşçi ve emekçilerin hiçbir ihtiyacını karşılamayan, varolan haklarını da gaspeden bu anayasa referandumu geri çekilmelidir!
“Hayır-Boykot” çekişmesine girmeden, asıl yapılması gereken; bu referandumu durdurmaktır. Birleşik, örgütlü bir güçle karşılarına çıktığımızda, başaramayacağımız hiç bir şey yoktur.