İşçiler taleplerini kabul ettirdiğinde ve bunu sendika veya bir grup işçi olarak patronla yazılı hale getirdiğinde, buna “toplusözleşme” denir.
Toplu iş sözleşmesi (TİS), kapitalist düzen içinde belirli hak ve özgürlükler elde etmenin aracıdır. Mücadele eden tarafların, “verili andaki güçler ilişkisinin hukuki ifadesi”dir. Bir nevi “geçici bir ateşkes”, bir “mola” dönemi olarak da adlandırılabilir.
“Mücadele içinde işçiler, patronlarla şu ya da bu anlaşmayı yaparlar. Ama bu yalnızca bir güç toplama yöntemidir, başka bir şey değil” demiştir Lenin. Çünkü sınıf savaşı TİS imzalamakla bitmez. Patronlar daha fazla kar için işçilere sürekli saldırıda bulunur. TİS’le belgelenen hakları koruyabilmek için bile, işçilerin örgütlü ve güçlü olması gerekir.
Onun içindir ki TİS’ler, sendika yönetimlerine bırakılacak bir sözleşme değildir. TİS komitelerinin kurulması ve tüm işçilerin katılımı ile TİS maddelerinin belirlenmesi, yaşamsal önemdedir. Çünkü sözkonusu olan, TİS dönemi boyunca (iki ya da üç yıl) işçilerin hangi koşullarda ve ne kadar ücretle çalışacağıdır.
TİS’lerde ücret ve parasal ödemeler, çalışma süresi, iş güvencesi, işçi sağlığı gibi konularda düzenlemeler yapılır. Buna karşın politik grevlerde, örneğin savaşa ve faşizme karşı yapılan grevlerin ya da işsizliğin son bulması gibi doğrudan sistemi hedefleyen taleplerin, toplu iş sözleşmesi ile sonuçlanması mümkün değildir.
Burada amaç, sözkonusu soruna dikkat çekmek, işçilerin gücünü ortaya koyarak, egemenler üzerinde baskı oluşturmaktır. Dolayısıyla muhatabı, tek tek fabrikaların patronları değil, sınıf olarak burjuvazi ve onun devletidir.
“Üretimden gelen güç: GREV” broşüründen…