Bir kez daha Taksim Meydanı’nda…

Bu yıl 1 Mayıs OHAL koşullarında İstanbul’da ilk kez kutlanacaktı. Taksim, bir kez daha çatışmanın ortasında ve hedefindeydi. Devlet yığınak yaptı günler öncesinden. Bariyerleri, polis araç-gereçleri ve 10 bini aşkın polisi yığdı Taksim’e açılan her yere. Yetmedi, vapur, metro, otobüs, taksilerin girişlerini kestiler. “Taksim’de kuş uçurtmadık” demeyi büyüklük sayıyorlardı, ama her defasında bu geniş güvenlik önlemleri mutlaka bir yerlerden deliniyordu. Bizim de hedefimiz buydu.

Bir yoldaşla birlikte sabah kaldığımız yerden çıktık. Bir gün öncesinden Taksim’e geçip olasılıkları değerlendirmiş ve son şeklini vermiştik eylemimizin. 1 Mayıs faaliyetlerimizin son noktasını en iyi şekilde koymaya çalışacaktık. Nerelerin tutulacağı üzerine fikrimiz var, ama gerçekliği 1 mayıs sabahı görüyorsun ve planlar da değişebiliyor. Amacımız, meydanın en yakınına gidebilmek ve pankartımızı açıp, sloganları onların yüzlerine haykırmak.

Bomonti’den Harbiye’ye çıkabiliriz diye oraya yöneldik sabah 7.30 gibi. Bomonti’de polislerin sokakları kestiğini ve kimseyi bırakmadığını görüyoruz. Yalnızca çalışma belgesi olanlar girebiliyor. Buranın sıkıntılı olacağını anlayınca, Şişhane’ye geçiyoruz. Saat 8.30 gibi Tünel tarafından sokaklara giriyoruz, her sokak polis ve bariyerlerle kapalı.

Girmenin tüm yollarını zorlayacağız. Galatasaray’a yakın bir yerden bariyere doğru yaklaşıyoruz. Burada ‘işe gidenleri’ alıyorlar içeriye. Ben de bir yeri göstererek “orada çalışıyoruz” diyorum, polis “ben buradan bakıyorum, geçin” diyor.

Açıkçası umduğumdan daha kolay oluyor. İlk etapta gösterdiğim yere yöneliyoruz. Tabi ki bu saatte ve 1 Mayıs günü orası açık değil. Ve sakince meydana doğru yürümeye başlıyoruz. Hiç durdurulmadan meydanın girişine kadar geliyoruz. Tam meydana gireceğiz an, polis bırakmıyor. “Buradan geçiş yok” diyor. “Öbür taraftan çıkıp gideceğiz” diyoruz, ama olmuyor.

İstiklal Caddesi’nde o kadar ‘güvenlik’ içinde tur atmamız riskli olur. Eylemi burada başlatmak en doğrusu olacak. 15 metre geride sivil bir araç var. Arkasına geçip pankartı çıkartıyorum ve ucunu yoldaşa verip meydana doğru sloganlarımızla yöneliyoruz. ‘1 Mayıs kızıldır kızıl kalacak’, ‘Taksim 1 Mayıs alanıdır’!

İki slogan ancak atabiliyoruz ve bizi yere yatırıp kelepçeliyorlar. Bir yandan da “bunlar nereden çıktı” diye birbirlerine soruyorlar. Yerde de slogan atıyoruz. Bizi kaldırıp 20 metre ötedeki çevik kuvvet otobüsüne götürüyorlar. Slogan atmamamız için ağzımızı kapatıyorlar. Bir yandan da üzerimizi arıyorlar ve “nasıl girdiniz buraya”, “nereden geldiniz” diyorlar. “Nereden girdiysek girdik, eylemimizi yaptık, 1 Mayıs’ı kutlamaya geldik” diyorum.

Şaşkınlıkları yüzlerinden belli. O kadar güvenlik önlemine rağmen birilerinin içeriye girmiş olması, slogan atması dünyalarını başlarına yıktı. Bir yandan da telsizlerle sokak başlarında bekleyenlere talimat veriyorlar. Bizim binalardan birinden çıkmış olma ihtimalini dillendiriyorlar. Bir polis “bunlar cengaver, Bakırköy dururken buraya geliyorlar, sizin yüzünüzden burada bekliyoruz” diye bağırıp duruyor. Ötekisi biraz daha sakin “Bakırköy’e niye gitmiyorsunuz, orada izinliydi” diyor. Biz de “asıl 1 Mayıs alanı burası” diyoruz.

Biz polis arabasında beklerken gerici Hak-İş sendikası ‘anma’ yapıyor. Arabanın içinde yaklaşık 15 dakika bekliyoruz, sonra gözaltı minibüsüne alıyorlar. İçeride Mücadele Birliği’nden, meydanda pankart açtıkları için alınan iki kadın arkadaş da var. Onlar da bizden az önce alınmışlar. Eylemi başarmış olmanın coşkusu var yüzlerinde.

Bir müddet sonra bizi muayene için Gümüşsuyu’ndaki hastaneye götürüyorlar. Sonra Taksim polis merkezine. Akşam saatlerinde bırakılacağımız söyleniyor, gerçekten de o saatlerde serbest bırakılıyoruz.

Bu 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’na çıkan 4 kişi oldu. İkisi biz, ikisi de Mücadele Birliği’nden. Birçok yerden zorlandı, ama daha pankartlar açılır açılmaz, slogan atılır atılmaz saldırıya geçtiler, gözaltılar oldu. Sonuçta Taksim’deki irade savaşında her zaman olduğu gibi, kazanan devrimciler oldu.

Kimi zaman iki kişi, kimi zaman binler, on binler… Önemli olan; gümbür gümbür patlayan sloganlarda, birkaç kişiyle açılan pankartlarda, milyonların coşkusunu taşıyabilmek ve sınıf kinimizi haykırabilmek…

Bunlara da bakabilirsiniz

Adana İHD’de Makbule Berktaş anısına toplantı yapıldı

İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Adana İHD’de Makbule Ana (Berktaş) anısına bir toplantı yapıldı. 13 Aralık’ta …

Suriye cezaevleri, Türkiye cezaevleri

Yandaş basında Suriye haberlerinin önemli bir kısmını Suriye cezaevleri oluşturuyor. Büyük bir “dehşet ve panik” …

“Adana’nın Yoldaşcan’ı” METİN AYDIN (1956-1980)

11 Aralık 1980… Metin Aydın, belinde silahı, yanında bir yoldaşı, çalıntı bir araba ile Adana-Kozan …