1 Mayıs; işçi emekçilerin birlik-dayanışma-mücadele günü. Türkiye’de 1 Mayıs denince, İstanbul-Taksim akla gelir. Her 1 Mayıs’ta gözler ve kulaklar Taksim 1 Mayısı’na çevrilir. Taksim’i bu denli ilgi alanı yapan, 1977’de yaşanan katliam ve şehitlerimizin olmasıdır. Diğer yandan İstanbul gibi, işçi sınıfının en fazla bulunduğu bir şehrin en merkezi ve büyük alanı olmasıdır. Ayrıca Taksim, bir alan olmanın ötesinde politik anlamı olan bir yerdir. Bütün bunlar Taksim’i 1 Mayıs Alanı olarak kitlelerin bilincine kazımıştır. Bunu hiç bir güç, devrimci demokratların, işçi ve emekçilerin hafızasından silemez. Bugüne dek gerek yasal, gerekse fiili Taksim 1 Mayısları’nın, milyonları bulan bir şekilde, en kitlesel 1 Mayıslar olması, bu yüzdendir.
Bu yıl İstanbul’da yine iki 1 Mayıs gösterisi yapıldı. Biri devletin icazetinde yapılan, reformizmin damgasını vurduğu Bakırköy; diğeri komünist devrimci ve demokrat kurumların, öncü işçilerin Taksim’i zorladıkları devrimci 1 Mayıs…
Referandumdan dolayı 1 Mayıs toplantıları geç başladı. Dolayısıyla gündemleşmesi gecikti. İlk olarak devrimci kurumlar olarak biraraya geldik. Bu toplantıda 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması temenni ediliyor, fakat sendikaların, meslek odalarının tutumuna göre netleşileceği söyleniyordu. Böyle bir yaklaşımın Taksim’i zayıflatacağını, genel toplantıya Taksim’de olunması kararıyla gidilmesi gerektiğini, ancak bu şekilde sendikalar ve meslek odaları üzerinde etkili olunabileceğini belirttik. Sonuçta bu yönde bir fikir birliği oluştu ve ortak bir deklarasyon yayınlandı.
Buna rağmen sendikaların ve meslek odalarının çağrısıyla yapılan ilk toplantıda, Taksim diğer yıllara göre çok güçlü savunulmadı. Sendikalar ve meslek odaları ilk toplantıda alan telaffuz etmezken, EMEP ve BHH başta olmak üzere reformistler, Kadıköy ya da Kartal olmasını istediler. Gerekçeleri de; “sokaklardaki hayır hareketliliğini birleştiren, kitlesel geçmesini sağlayan bir alan olması” şeklindeydi. “Taksim çatışmalı geçiyor, kitlesel olmaz” düşüncesiyle Taksim’in lafını bile etmediler.
Sonraki toplantıda sendikalar ve meslek odalarının alan olarak Bakırköy’ü ifade etmeleri, tepkiyi artırdı. Geçen yıl Bakırköy’e gidenler büyük bir moral bozukluğu yaşamışlardı. Bunu giden kurumlar kendileri ifade ettiler. Tepkiler üzerine DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “hakikaten geçen yıl Bakırköy çok kötüydü” demek zorunda kaldı. Bundan dolayı Taksim savunusu daha arttı. Kaldıraç, ESP gibi bazı kurumlar “Taksim’de ısrarcı olalım, Taksim olmazsa Kadıköy’ü kazanabiliriz” tartışmasını yürüttüler. Kartal olmasını isteyen kurumlar çıktı. Kartal veya Kadıköy olması için sendikaları ve meslek odalarını yeniden değerlendirmeye çağırdılar. Fakat onlar, “bu kararı kurullarımızda tartışarak aldık” diyerek, Bakırköy’den vazgeçmeyeceklerini ilan ettiler.
Bu ilana rağmen, “fiili Kadıköy 1 Mayıs’ı” tartışması yürütenler de oldu. Tablo bu kadar net ortaya çıkmasına rağmen, biz ve Mücadele Birliği dışında Taksim’de olacaklarını deklare eden olmadı. Taksim’i savunanlar, “Taksim olmazsa Kadıköy olsun” diyenler, değerlendireceklerini ifade ettiler. Aslında tablo daha ilk toplantıda az-çok ortaya çıkmıştı. Buna rağmen net bir kararla gelmemişlerdi. Çünkü bazı kurumlarda “Bakırköy değil ama Kartal veya Kadıköy olur” beklentisi vardı. Buralar da olmayınca, Bakırköy hezimetindense Taksim seçeneğini öne çıkmaya başladı.
Geçen yıl Taksim daha güçlü savunulmuştu. Bundan dolayı sendikacılar meslek odaları ve reformist kurumlar, son ana kadar Taksim dışında başka alan telaffuz edemediler. Başka alanı işaret ederlerken bile “Taksim’den vazgeçmiş değiliz, sadece bu sene böyle” dediler ve bunu defalarca tekrarlamak zorunda kaldılar. Taksim demeyen kurumlar dahi, her iki tarafta olmak zorunda kalmışlardı. Bu politik tavır, işçi sınıfı mücadelesinde daha fazla kırılmanın, daha fazla moral bozukluğunun önünü almıştı.
Biz PDD olarak bu yıl da Taksim’in anlamı, önemi üzerinde durduk. Başka bir alana gidilmesinin mücadeleyi geriye çekeceğini ifade ettik. İçinde bulunduğumuz durum itibarıyla da Taksim’de ısrar edilmesi gerekiyordu. Özellikle hileli referandum sonrası kitlelerde büyük bir tepki oluşmuştu. Bir çok yerde insanlar sokaklara çıkarak bu durumu protesto ediyordu. Fakat halkı sandığa çağıranlar, oylarına sahip çıkacaklarını söyleyenler, ortada görünmüyordu. Dahası yükselen tepkiyi kısa sürede söndürmeye çalışıyorlardı. Ama halkın öfkesi dinmiş değildi ve bunu en iyi şekilde 1 Mayıs’ta ortaya koyabilirdi. Bu da icazetli 1 Mayıs’la değil, Taksim 1 Mayısı ile mümkün olabilirdi. Tüm toplantılarda bunları anlattık.
Kitlesellik adına başka alan isteyenlere de, en kitlesel 1 Mayıs’ların -gerek fiili gerek yasal- Taksim’de olduğunu hatırlattık. Başka kurumlardan da benzer eleştiriler gelince, A. Çerkezoğlu, en kitlesel 1 Mayısların Taksim’de gerçekleştiğini kabul etti ve “kitlesellikten dolayı Bakırköy demiyoruz, Taksim’e çıkma iradesi olmadığından dolayı diyoruz” demek zorunda kaldı. Oysa “Taksim’e çıkma iradesi” gösteremeyenler, işçi ve emekçiler değil; reformist parti, sendika ve meslek örgütleriydi.
Reformistler, mücadeleyi geriye çekme rolünü yine oynadılar. Hatırlanacağı gibi geçen 1 Mayıs öncesi EMEP aylar öncesinden Taksim dışında başka alanın olması için sendikaların ve meslek odalarının genel merkezleri arasında mekik dokumuştu. Bu sene aynı rolü BHH ve HDP ile birlikte üstlendiler. Toplantıda HDP “emek örgütleri neredeyse orada olacağız” dedi, BHH, Kartal’ı işaret etti, EMEP Kartal, Kadıköy önerilerinde bulundu. Taksim baskısı artınca EMEP temsilcisi “biz EMEP, BHH ve HDP toplantılar yaptık, Taksim dışında başka yerin olması yönünde ortak karar aldık” dedi. Halkevleri ve TKP’de benzer görüşler öne sürünce, sendikacıların ve meslek odalarının eli güçlendi.
Söz konusu bu reformist akımlar, 1 Mayıs’ı örgütleyen sendika ve meslek örgütleri üzerinde zaten etkilidirler. Sadece aynı ideolojik-siyasi çizgiden beslenmekle kalmayan, örgütsel bağları da olan bir yakınlık içinde oldukları bilinmektedir. Sonuçta reformist kamp bir bütün olarak bu yıl da 1 Mayıs’ı Taksim dışında kutlama konusunda fikir birliği içindeydiler.
Hele ki kamuoyuna yaptıkları açıklamada, “güvenlik nedeniyle Bakırköy’deyiz” demeleri tam bir rezalettir! İçişleri Bakanlığı ile yaptıkları görüşmede, Bakan’ın “güvenlik nedeniyle Taksim’i vermiyoruz” demagojisini aynen tekrarlamak, resmi söylemle aynı noktada buluşmak, yalan ve demagojiye ortak olmaktır!
2017 1 Mayıs’ı OHAL koşullarında ve referandum sonrası yapılıyordu. Ve ’77 1 Mayısı’nın 40. yılıydı. Bu onun önemini daha da arttırıyordu. Sonuç olarak 2017 1 Mayısı’na da, Taksim çağrısı yapanlar ve bu iradeyi gösterenler damgasını vurdu.
Proleter Devrimci Duruş, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası, Emek Özgürlük Cephesi, Mücadele Birliği Platformu, Devrimci Yolda Özgürlük, Birleşik Devrimci Parti, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Dayanışma Platformu, Devrimci Anarşist Faaliyet, Sokak Kültür Derneği, Partizan, Kaldıraç (Kaldıraç her iki tarafta olacağını açıkladı) ortak çağrısıyla, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenler, Gayrettepe’de buluşup yürüyüşe geçtiler.
Ayrıca, Beşiktaş’tan Nakliyat-iş sendikası ve HKP, Taksim hedefiyle yürüyüşe geçti.
Yanısıra, Taksim ısrarında olan PDD ve bazı kurumlar, doğrudan Taksim Meydanı’na pankart açmayı hedefleyen eylemler gerçekleştirdiler.
Taksim’in “1 Mayıs Alanı” olduğunu ve bu istemden vazgeçmeyeceklerini, Taksim’i her taraftan zorlayarak göstermiş oldular.