İşçi sınıfı açısından önümüzdeki aylar hareketli geçecek. Hem kamuda hem de özel sektörde bir çok işkolunda 2017 yılında bağıtlanması gereken TİS süreci başladı.
320 bin dolayında kamu işçisi ile devlet arasındaki sözleşme; 3 milyon kamu emekçisi ile hükümet arasında geçecek sözleşme; 150 bin dolayında işçiyi kapsayan -içinde önemli otomotiv fabrikalarının olduğu- metal işkolunda, Türk Metal, Birleşik Metal-iş ve Çelik-iş sendikalarıyla MESS arasında yapılacak sözleşme; Lastik-iş sendikası ile lastik fabrikalarının patronları arasındaki sözleşme; Petkim’de Petrol-iş sendikası arasındaki sözleşme ve Kristal-iş sendikası ile Şişecam patronu arasında görüşülecek sözleşme…
Hepsi bu yıl içerisinde bağıtlanması gereken sözleşmelerdir. Her iki tarafı da zorlu bir mücadele dönemi bekliyor.
TİS’in anlamı ve önemi
Azami kar getirisi üzerine üretimin yapıldığı kapitalist sistemde, patronlar azami kar elde etmek için işçinin işgücünü satın almak, işçiler ise yaşamak için işgücünü patronlara satmak zorundadır. Kurulan bu ilişkide patronlar, yani burjuvazi azami karını, işçiler ise ücretlerini artırmak isterler.
Azami kar daha fazla artı değer sömürüsü demektir. Üretim süreci içerisinde patronlar, daha fazla artı değer sömürüsü için, işçinin gerçek ücret kısmını sürekli düşürmeye artı değer kısmını ise büyütmeye çalışır. İşçiler de açlık sınırında yaşamamak ve yaşam koşullarını iyileştirmek için gerçek ücretlerini artırmanın mücadelesini verirler.
Zorunlu bir araya gelen iki taraf, daha ilk buluşmasında başta ücret olmak üzere karşılıklı mücadele içerisine girerler. Tek tek işçiler üzerinde yürüyen mücadele, zaman içinde çeşitli örgütlenmeler üzerinden yürümüştür. Devlet aracını da elinde bulunduran burjuvazi, işçileri daha fazla baskı ve sömürüye tabi tutar. İşçiler, ağır çalışma koşularına ve baskılara karşı kendi örgüleri sendikalarda örgütlenerek, burjuvaziye karşı mücadelesini yürütür. Bu mücadele sürekli devam eder.
TİS süreci, bu mücadelenin önemli bir parçasıdır. Yapılan görüşmelerde bir anlaşmaya varılsa da, bu geçici bir “barış” sürecidir. Çünkü her iki sınıf zorunlu bir araya gelseler de çıkarları birbirine zıttır, uzlaşmaz sınıflardır.
Artan baskılar ve TİS
AKP hükümeti işbaşına geldiğinden beri gerçek ücretleri sürekli düştü. İşsizlik ve iş cinayetleri arttı, esnek çalışma ve taşeron sistemi başlıca çalışma biçimi haline getirildi. İşçi ve emekçilerin en ufak hak arayışı işten atılma ve polisin copu, gözaltı ile karşılandı, karşılanıyor.
OHAL sürecinde baskılar daha arttı. Patronlar da OHAL’i fırsat bilerek ağır ve ucuz çalışma koşulları dayatıyorlar. Zam dönemi geldiğinde, işçiye “OHAL var, zam yok” diyorlar. TİS sürecinde de hem hükümet hem de patronlar, OHAL tehdidini ileri süreceklerdir.
Diğer yandan ekonomik krizi işçilerin sırtına yıkmaya çalışacaklardır. Her TİS döneminde olduğu gibi, “ekonominin durumu işçilerin taleplerini karşılamaya el vermiyor” diyeceklerdir. Sanki ekonomiyi işçiler krize sokmuş gisi!…
Evet bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bu krizi yaratan da kapitalist sistem ve azami kara doymak bilmeyen bu sistemin yürütücüsü tekelci burjuvazidir. Krizi fırsata çeviren tekelci burjuvazi karlarına kar katmaya devam ediyor. Kaynaklar, emperyalist savaşın taşeronluğuna aktarılırken; tekelci burjuvaziye peşkeş çekilirken krizin lafı edilmiyor. Ama işçi ve emekçilere gelince, “kriz var” denilerek, faturası onlara yüklenmeye çalışılıyor.
Bütün bu baskılara, işten atma ve tutuklamalara rağmen, işçi ve emekçilerin eylemleri artarak devam ediyor. KHK’larla ihraç edilen akademisyenler, kamu emekçileri, sesiz sedasız evine çekilmediler. İstanbul, Ankara, Malatya vb bazı illerde neredeyse her gün gözaltına alınmalarına rağmen kamu emekçileri merkezi yerlerde direnişlerini sürdürüyor. Keza işten atılan veya ücretleri verilmeyen işçiler de çeşitli biçimlerde direniyorlar.
Bu direnişlerin çoğu kazanımla sonuçlandı. Geçtiğimiz aylarda Birleşik Metal-iş üyesi işçilerin grev yasağına yine grevle karşılık vermeleri, önemli bir aşama olarak kaydedilmelidir.
Taban sürece dahil edilmeli
TİS döneminde aşılması gereken diğer bir sorun da, işçileri temsilen masaya oturacak işbirlikçi sendika bürokrasisidir.
TİS dönemleri işçilerin kendi talepleriyle sorunlarıyla en çok ilgilendikleri dönemlerden biridir. Bu süreç iyi değerlendirilmeli, işçiler sürecin basit unsurları değil, öznesi olmalıdır. Tabanın sürece katılması, taleplerin kazanılmasını getirdiği gibi, patronların ve hükümetin kara propagandasını da boşa çıkarır. İşbirlikçi sendikacıların TİS’i satmasını engeller.
O halde vakit geçirmeden tabanın en geniş katılımını sağlayacak TİS komiteleri oluşturulmalıdır. Bu komiteler, işçiler tarafından seçilmeli ve sözleşme taslağı işçilerle birlikte hazırlamalıdır. Görüşmelere temsilciler de katılmalı, oturumların her aşamasını işçilere aktarmalı ve onların onayını almadan sözleşmenin imzalanmasına izin vermemelidir.
Bu süreçte “bekleyip görelim” demek, kaybettirir. Kazanımı getirecek olan, uyarı eylemlerinin örgütlenmesidir. Yapılacak eylemler, işçiler arasında örgütlülüğü sağlamlaştırdığı gibi, patronlara ve hükümete “taleplerimiz kabul edilmezse daha militan eylemler devreye sokarız” uyarısı anlamına gelecektir. Böyle bir hareketlilik içerisinde grev hazırlığı ve yasaklamaya karşı fiili eylem sürecine de hazırlanılmalıdır.
Talepler ne olmalıdır
TİS süreçlerinde daha çok ücretler konuşulur. Bir yanıyla doğaldır da bu. Çünkü düşük ücret politikası, işçilerin yaşam koşullarını iyice zorlaştırıyor. Ücretler, yükselen döviz ve enflasyon karşısında giderek erimiştir. İşçiler insanca yaşanacak bir ücret talep etmeli, enflasyon üzerinde artış şeklinde gelecek öneriyi geri çevirerek saat üzerinden artışı istemelidir.
Ücretler kadar sosyal haklar da önemlidir. Sosyal haklar ve iş güvencesi yoksa, ücret artışının fazla bir anlamı kalmaz. Sigorta primi tam ödenmiyorsa, ikramiyeler yoksa, ücret erimiş olur. Veya iş güvencesinden yoksunluk, her an işsiz kalma tehlikesi altında ücret artışının bir anlamı kalmaz. Ayrıca işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs ve Dünya Emekçi Kadınlar Günü olan 8 Mart gibi anlamlı günlerin (sadece kamuda değil özel işyerlerinde de) ücretli izin sayılması yer almalıdır.
Esnek çalışma biçimleri ve taşeron sistemi, işçi ve emekçilere en büyük saldırılardan biridir. Neredeyse esnek çalışma biçimlerinin girmediği, taşeron sisteminin uygulanmadığı işletme işyeri kalmadı. Başta metal olmak üzere bazı sektörlerde patronlar, “ya esnek çalışma ya da ücretlerde ve sosyal haklarda kırpıntı” şeklinde dayatmalarla geliyor. İşbirlikçi sendikacılar da “esnek çalışma biçimlerini kabul etmedik” diyerek, TİS’leri satmanın kılıfı yapıyorlar.
Esnek çalışma biçimlerinin ve taşeron sisteminin kaldırılması, taşeron işçiye kadro verilmesi, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması, alınmayan önlemlere karşı cezai hükümlerin konması, taslakta mutlaka yer almalıdır. Bu talepler geçmiş yıllara göre daha karalılıkla savunulmalıdır. Ayrıca OHAL’in kaldırılması, KHK’lerle haksız yere ihraç edilen akademisyenlerin, kamu emekçilerinin işine geri alınması, bugün yer alması gereken taleplerdir.
Grev yasağı grevle kalkar
AKP hükümeti iş başına geldiğinden bu yana grevleri “erteleme” adı altında yasakladı. Son aylarda Birleşik Metal-iş üyelerinin EMİS işyerlerinde uyguladığı grev ve Akbank’ta Banka ve Sigorta İşçileri Sendikası (BANKSİS) üyelerinin grevi de yasaklandı.
Akbank grevinin yasaklanmasında “milli güvenlik ve genel sağlık” gerekçesine bile gerek duymadılar. Bu grev, açıkça ekonomik nedenlerle ertelendi. Hükümetler, özünde ekonomik nedenlerle, ama söylemde “milli güvenlik ve genel sağlık” gerekçesini kullanarak neredeyse bütün grevleri yasakladılar. Ama artık bu bahanenin arkasına saklanma gereği duymuyorlar. 22 Kasım 2016’da OHAL KHK’si ile 6356 sayılı yasada yapılan değişiklikle, bankacılıkta ekonomik nedenlerle grev ertelemenin önü açıldı.
Daha başlamayan bir grevi, “milli güvenliğe tehdit oluşturur” veya “ekonomik istikrarsızlık yaratır” gerekçeleriyle yasaklamak, işçilerle dalga geçmektir. AKP hükümeti ve patronlar, bu yasaklama cesaretini başta işbirlikçi sendikacılar olmak üzere işçi ve emekçilerin örgütsüzlüğünden almaktadır. Ama bu çember, yine fiili grevle kırılacaktır. Birleşik Metal-iş üyeleri yürünmesi gereken yolu gösterdiler. Sıra TİS sürecine girecek işçilerdedir.
Bu yıl içerisinde farklı işkollarında TİS sürecinin yaşanması, birleşik mücadelenin zeminini her zamankinden fazla elverişli kılıyor. Devrimci ve öncü işçiler, işbirlikçi sendikacıların geriye çeken tutumlarına ve TİS’leri satmasına izin vermemeli, inisiyatifi eline alıp birleşik mücadeleyi örgütlemelidir. Grevin yasaklanmalarına karşı bugünden hazırlık yapılmalı, yasaklanmaya karşı fiili grev devreye sokulmalıdır.